SON DAKİKA
Hava Durumu

"Hatçe Recep Başkan, Bursaspor Şampiyon! - Bir taraftar inisiyatifinin öyküsü"

Haber Giriş Tarihi: 11.06.2023 18:16
Haber Güncellenme Tarihi: 11.06.2023 19:00
Kaynak: Haber Merkezi
Haberyazilimi.com
"Hatçe Recep Başkan, Bursaspor Şampiyon! - Bir taraftar inisiyatifinin öyküsü"

17-25 Haziran tarihleri arasında olağanüstü kongreye gitme kararı alan Bursaspor’da Recep Günay dışında adaylık başvurusu yapan olmazken, Günay’ın da topladığı 105 imzanın 10’u hatalı çıktı ve 95 imza ile resmi başvuruyu gerçekleştiremedi.

Olağanüstü kongre sürecinde aday çıkmaması halinde ileriki dönemde Bursaspor kulübünün kayyuma devri söz konusu. Hal böyle olunca 2001 yılında Bursaspor'un kayyuma devredilişi ve öncesinde yaşanan hareketli günler geliyor akla.

Yine aylardan haziran, yine bir olağanüstü kongre süreci, yine Bursaspor'da başkanlık için 'taşın altına elini sokacak' bir aday arayışı ve yine siyaset içinde futbol iklimi... Bir taraftarın kulüp başkanlığına uzanan yolculuğu ve bu sırada bir kentin ve en büyük kültürel değerlerinden biri olan futbol takımının yaşadıkları, hatırlanmaya değer görünüyor: Recep Günay ve 7 aylık başkanlık süreci.

Peki, Recep Günay kimdir? Bursaspor için tarihin tekerrürü mü gerçekleşiyor?

Murat Toklucu'nun 2001 basımı "Taraftarın Senle" kitabında yer alan ve Recep Günay'ın taraftarlıktan kulüp başkanlığına uzanan ilginç öyküsü...

*Buradan sonra okuyacağınız tüm hikaye Murat Tokluca'nın "Taraftarın Senle" kitabından (sf. 91-111) olduğu gibi alınmıştır.*

Hatçe Recep Başkan, Bursaspor Şampiyon! - Bir taraftar inisiyatifinin öyküsü

8 Ağustos 1999 akşamı televizyonlarda futbol programlarını izleyenler, ligin birinci haftası oynanan maçlarla birlikte Bursaspor-Altay maçında yaşanan olayları da gördüler. Televizyonlarda söylendiğine göre kulüp başkanı dahil "tribünde olay çıkaran" üç Bursaspor yöneticisi gözaltına alınmış, daha sonra serbest bırakılmıştı. Dönemin Bursa Emniyet Müdürü Kemal Bayrak, Bursaspor Başkanı Recep Günay'ın, yöneticiler Orhan Yayman ve Hamit Şahin'in polis aracına bindirildiği sırada kameralara "Bakın görün koskoca Bursaspor kimlerin elinde. Bakın Bursaspor'u nasıl başkanlar yönetiyor." diye sesleniyordu.

Emniyet Müdürü'nün tavrı şaşırtıcıydı. Kulüp yöneticilerinin gözaltına alınması, bir il emniyet müdürünün bir kulüp başkanı hakkında böyle konuşması alışıldık vakalardan değildi çünkü. İşin aslı sonradan anlaşıldı, Bursaspor başkanlığına bir Bursaspor taraftarı, hem de tribünlerin renkli simalarından Recep Günay, yani bilinen adıyla Hatçe Recep gelmişti.

Taraftarı yönlendiren Radikal Grubu'nun kurucusu ve kendisi kabul etmese de maç öncesi-sonrası patırtısına zaman zaman katılmış bir isim. Kendisini tanıyanlar -özellikle de İstanbul taraftarı olup tanıyanlar- için Hatçe Recep'in tribünlerde olay çıkarması şaşırtıcı değildi gerçi. Ama başkan oluşuna kimsenin inanası gelmiyordu.

Bu yazıyı Hatçe Recep'in başkan olmasına inanası gelmeyenlerden biri olarak kaleme aldım. "Bir taraftarın kulüp başkanlığına gelmesi iyi mi kötü mü?" gibi bu yazının amacını ve beni aşan sorulara hiç girmedim. Bunların yanıtını başkalarına bırakıp Hatçe Recep'in 7 ay süren başkanlık öyküsüne geçiyorum.

Bir Garip Kongre

Bursa kamuoyu, 1999 yılı Haziran ayında yapılacak Bursaspor olağanüstü kongresini merakla bekliyordu. Kulüp, Kani Şen başkanlığındaki yönetimle başarıya ulaşmak bir yana, tarihinin en kötü günlerini yaşamıştı. 9 Haziran'da olağanüstü kongre yapılması kararı alındı. Kulübe gelecek yeni yönetime dair tartışmalar haftalardır sürüyor, Bursaspor'un her kötü döneminde olduğu gibi yerel gazeteler yine "güçlü yönetim" çağrıları yapıyordu. Bu kez güçlü yönetimin adı belliydi: Cavit Çağlar. Çağlar'ın sahibi olduğu Olay gazetesi başta olmak üzere, Bursa’nın güçlü isimleri, taraftar grupları ve hatta Kani Şen yönetiminin önde gelenleri Çağlar'ın adaylığını destekliyordu. Çağlar ismi üzerinde uzlaşma sağlanmış gibiydi. Konuyla ilgili pek fazla konuşmayan Çağlar kongreye bir gün kala, 8 Haziran 1999'da adaylığını açıkladı. Ama bir şartı vardı, kendisinden başka kimse aday olmayacaktı.

9 Haziran tarihli kongreden önce sorun yok gibiydi, Çağlar'dan başka aday çıkmamıştı. Ancak çoğunluk sağlanamadı ve olağanüstü kongre 16 Haziran'a ertelendi. Çağlar, çoğunluğun sağlanamamasına içerlese de "Güçlü Bursaspor için ellerinden geleni yapacaklarını, bir hafta sonraki kongreye tüm Bursasporluları beklediklerini" söyleyerek salondan ayrıldı.

Çoğunluğun sağlanamadığı kongreyi takip eden günlerde Bursa gazeteleri Cavit Çağlar'ın başkanlığındaki Bursaspor'un neler yapabileceğini yazmaya başlamıştı bile. Ancak 12 Haziran günü beklenmedik bir şey oldu ve Bursaspor eski 2. Başkanı Yaşar Öztürk, Cavit Çağlar'a karşı adaylığını açıkladı. Ertesi gün de Çağlar adaylıktan çekildiğini...

Çağlar'ın adaylıktan çekilmesi ortalığı karıştırdı. Yaşar Öztürk'e adaylıktan çekilmesi baskısı yapılmaya başlandı. Öztürk adaylıktan çekilmediği gibi 14 Haziran'da Öztürk'e tepki olarak aday olduğunu açıklayan Ali Mehmet Aybaraz ortaya çıktı. Çağlar'ın başkanlığını ve "Güçlü Bursaspor"u savunanlar bu iki isme ateş püskürdü. Kamuoyunun baskısına dayanamayan, Öztürk ve Aybaraz 15 Haziran'da adaylıktan çekildi. Ama aynı gün, bir başka işadamı Muzaffer Önadım aday oldu ve ertesi gün yapılacak kongreden önce adaylıktan çekilmeyeceğini açıkladı. Bu açıklama Cavit Çağlar'ın kesinlikle adat olmayacağı anlamına geliyordu.

(Bursaspor'un içinden ve "soldan" bir isim, Çağlar'ın o dönemde Interbank soruşturması nedeniyle zor günler geçirdiğini ve Bursaspor'un adını kullanarak soruşturmalar sırasında güçlenmek istediğini, kendilerinin buna izin vermemek için Çağlar'a karşı aday çıkarmayı düşündüklerini söylüyor. O dönem Çağlar'a karşı çıkan isimlerle ilgili olmadığını da ekliyor.)

16 Haziran'da toplanan kongre beklenildiğinden kalabalıktı. Kulübün ağır topları, Muzaffer Önadım'ın adaylıktan çekilmesi için boşuna baskı yaptılar. Ve oylamaya bir saat kala kongre divanına bir başvuru daha oldu. Tribünün güçlü gruplarından Radikal Bursasporluların lideri Hatçe Recep adaylığını açıkladı. Kongre sonunda Muzaffer Önadım 124 oyda kalırken, Hatçe Recep 235 oyla kulübün yeni başkanı seçildi. Yeni başkan daha sonra çok tartışılan konuşmasını da burada yaptı. Hatçe Recep, yaptığı konuşmada "bizim gerçek yerimiz tribündür. Biz Bursaspor'u yönetmek için değil, olağanüstü kongre kararı alıp işi ehline teslim etmek için aday olduk" dedi. Ama işler hiç de planladığı gibi gitmeyecekti.

Hatçe Recep Nasıl Aday Oldu?

Hatçe Recep, 16 Haziran kongresinde neden ve nasıl aday olduğunu şöyle anlatıyor:

"Ben yıllardır tribündeyim. 16 Haziran 1999'da, Kani Şen yönetimi döneminde yani, olağanüstü kongre vardı. Biz de arkadaşlarla oy kullanmaya gittik. İsmi üzerinde uzlaşılan aday çıkmadı. Kani Şen yönetimi ibra edilmedi. Kulübün borcu çoktu, yakın zamanda ödenmesi gereken paralar da vardı. Kongre salonunda Bursa'nın bütün tanınmış ve zengin simaları vardı, ama kimse elini taşın altına sokmak istemiyordu. Herkeste bir avuç laf, ama icraat yok. Bursaspor’la hiç alakası olmayan, yönetim boşluğundan faydalanıp başkan olmak isteyen bir aday (Muzaffer Önadım'ı kastediyor) dışında kimse çıkmadı. Ben de hem buna tepki olsun diye hem de kongreden önce konuşan, ama aday olmayan bazıları utanır da adaylığını açıklar diye başkanlığa aday oldum. Tepki adaylığıydı yani benimki. Adayım, ama yönetim kurulu listesi falan vermedim. Yalnızca kendi adımı yazdığım bir dosya kağıdını divana verdim. Divan kurulu da bir yönetim kurulu listesi vermem gerektiğini söyleyip, bir saat süre tanıdı. Ben bu bir saatlik süre içinde daha önce başkan adaylığı için adı geçen bazılarına gidip başkan olmalarını önerdim yine. Kimse oralı olmadı. Bu arada divan kurulunun verdiği süre bitti. Divan başkanı başkan adaylığında ısrarlıysam yönetim listesi hazırlamam gerektiğini söyledi tekrar. Ama biz liste falan bastırmamışız. Ben de arkadaşları çağırdım, bir kağıt verip isimlerini yazmalarını istedim. 14 arkadaşın adını yazdık. Bu arkadaşların hikayesi de acayiptir aslında. Adaylığımız planlı olmadığı için masanın üzerinde duran boş kağıda yakın olanlar ismini yazdı. Masanın yakınında olmayan, dışarıda sigara falan içen bazı arkadaşlar sonradan pişman oldu "keşke ben de yazsaydım adımı" diye. Hatta 14 kişinin adını zor topladık. Sonrası bildiğiniz gibi işte, seçildik.

Kongre Sonrası Ortalık Karışıyor

Kongrenin ertesi günü Bursa gazeteleri "Bursaspor'u bu hallere düşürenler utansın" minvalinde yayınlar yaptılar. Ama henüz ortada bir şey yoktu, nasılsa yeni başkan bir an önce yönetimi bırakacak, güçlü yöneticiler (siz bunu "zengin yöneticiler" diye okuyun) ortaya çıkacak ve Bursaspor eski güçlü günlerine dönecekti. Bursa Olay gazetesi köşe yazarı Mehmet Ali Yılmaz da Bursaspor'un durumuna isyan edenlerden biriydi. Kongrenin ertesi günü köşesinde şöyle yazdı:

"...Kongrede korsan bir konuşmacının kürsüyü ele geçirdiğini görüyoruz. Adam bağırıyor: "Recep Günay başkan, Bursaspor şampiyon!"
Artık her şey birbirine girmiştir ve vaziyet geri dönülmez bir hal almıştır.
Bu işin sorumluları kimler acaba?
Niye aslanlar gibi ortaya çıkıp da kendini göstermiyorlar?
Neden bir Papazçeşmeli Hatçe Recep kadar olamıyorlar?
Yönetimi kimseye teslim etme Recep...
Bu işi en iyi sen götürürsün Recep...
Hem de onlardan bin kat daha iyi götürürsün Recep...
Aslan Recep...
Papazçeşmeli Hatçe Recep."

Hatçe Recep'e şakayla karışık "yönetimi bırakma" çağrısı yapan Yılmaz'ın yazısı okurları tebessüm ettirir. Öyle ya, yeni başkan yönetimi ehil ellere bırakacağını zaten açıklamıştır, herhalde Bursaspor'u bir taraftar yönetecek değildir. Böyle düşünenler Mehmet Ali Yılmaz'ın yazısının yayımlandığı gün Hatçe Recep'in "Bursaspor'un başarısı için kolları sıvadıklarını, inandıkları bir isim başkanlığa aday olmazsa yönetimi bırakmayacaklarını" açıklamasıyla şoke olurlar. Yeni yönetim gerçekten kolları sıvamıştır. 18 Haziran'da bir transfer komitesi belirlenir ve teknik direktör Kemal Batmaz'la anlaşma imzalanır.

Hatçe Recep, kongrede yaptığı "işi ehline bırakmak için buradayız" konuşmasıyla, ertesi günkü "kolları sıvadık" açıklamasının çelişkili olmadığını şöyle savunuyor:

"İki açıklamanın çelişkili olduğuna katılmıyorum. Birincisi, ben, işi ehline teslim edeceğiz dedim. Ama Bursaspor'u yönetme kapasitesine sahip kimse çıkmadı ortaya. Bursaspor'u yönetecek isimlerin ehil olup olmadığına karar vereceklerden biri elbette benim. Yıllarımı bu kulübe verdim. Ben basının ya da üç beş zenginin beğendiği adayları beğenmek zorunda değilim ki. Bursaspor o dönem cami avlusuna bırakılmış çocuk gibiydi, biz ona sahip çıktık. Bursaspor'u cami avlusuna bırakan adamlara kulübü teslim edemezdik herhalde. Hem neden sadece çok parası olan başkan oluyormuş? O zaman kanun çıkarsınlar yalnızca parası olanlar yöneticilik yapabilir diye, biz de haddimizi bilelim. Parası olanlar sanki giderken para mı bırakıyor kulüp kasasına? Al, Baliç'i Fenerbahçe'ye 10 milyon dolara sattılar. O parayla ne yaptılar, hiç. Hem para gitmiş hem adam gitmiş."

Kongreden iki gün sonra yeni yönetimdeki Teknik Asbaşkan Nihat Vardar "yönetimin emanetçi olduğuna inanmadığı için" istifa ettiğini açıklar. 22 Haziran tarihli Olay gazetesindeki şu haber yönetimin gitmeye hiç de niyetli olmadığının kanıtı gibidir:

"Bursaspor Başkanı Recep Günay'a Büyükşehir Belediye Başkanı Erdoğan Bilenser başkanlığında liste hazırlaması ve olağanüstü kongreye gidilmesi yönünde teklif götürüldü. Başkan Recep Günay, 'Belediye Başkanı bize destek versin, kulübü biraz da varoşlar yönetsin. Ayrıca hazırlanan listeyi görmem gerekiyor, her isme onay veremeyiz. Zaten herkes kulübü eski başkan Kani Şen'den daha iyi yöneteceğimi söylüyor' diye konuştu."

Yeni yönetimin oluşturduğu transfer komitesi çalışmalarına hızlı başlar. Hatçe Recep transferle ilgili ilk açıklamasını yapar, takımın yıldızı Murat Sözkesen'i kesinlikle satmayacaklardır. Günay, 21 Haziran'da Galatasaray'ın Murat Sözkesen'e talip olduğunu, ancak para yerine futbolcu vermek istediğini, kendisinin de Murat Sözkesen'e karşılık Galatasaray'dan Hakan Şükür, Arif ve Tugay'ı istediği için Galatasaraylı yöneticinin telefonu suratına kapadığını gazetelere açıklar. Murat Sözkesen'i Fenerbahçe de istemektedir. "Kulübün parası yok, Murat'ın satılması iyi olur" diyenlerin baskısı da artmaktadır. Bir iddiaya göre Fenerbahçe’yle Murat Sözkesen için aylar önce şifahi anlaşma bile yapılmıştır. Bu konudaki hiçbir ısrarı kabul etmeyen Hatçe Recep transferle ilgili görüşlerini şöyle açıklıyor:

"Bursaspor'da eskiden çok kötü bir alışkanlık vardı. Baliç gibi, Pingel gibi yıldız futbolcular büyük takımlara satılıp oradan gelen parayla futbolcu alınıyordu. Ama bizim yönetime geldiğimiz 99 kongresi döneminde takımda satılacak adam yok, alınması gereken adam çoktu. Bunu göze alamadılar. O yüzden kimse aday olmadı. Adaylık için adı geçenlerin çoğu Bursaspor'un son 10 yılını, işlerin nasıl yürüdüğünü bilen adamlar. İşin zor olduğunu biliyorlardı yani. Ben dönemimde futbolcu satmadım. Bana sorarsan kaliteli futbolcusunu satan kulüpten hayır gelmez. Biz yönetime geldiğimizde takımda İstanbul takımlarında futbol oynayacak tek futbolcu Murat Sözkesen'di. Onu almaya çok uğraştılar. Tarihte ilk kez Fenerbahçe çok istediği bir futbolcuyu alamadı Bursaspor'dan. Fenerbahçe Murat'ı bizden alamayacağını anlayınca araya Bursa'nın yöneticilerini soktu. Araya girenlerden bir tanesi dönemin valisi Orhan Taşanlar'dı. Boliç ve Sergio'nun aralarında olduğu 3 futbolcu ve 300 milyar para teklif ettiler. İlaveten bana 250 milyar açıktan para teklif edildi. Fenerbahçe menajeri Cemil Turan, Bursalı bir işadamı aracılığıyla yaptı bu teklifi. Ben bunu da kabul etmedim. Neden etmedim, Murat'sız bir Bursaspor yıldızsız bir geceye benzer çünkü. Bursaspor İstanbul takımlarına altyapı hizmeti vermeye devam ettiği sürece adam olmaz. Bu işin teknik tarafı, bir de daha önemli tarafı var. Biz yıllarca yıldız futbolcuları satan yönetimlere tribünlerde küfür ettik, denilmedik laf bırakmadık. Murat Sözkesen'i satıp göz göre göre anneme, kız kardeşime niye küfrettireyim canım?"

Bursaspor kamuoyu 1999 yaz sonuna kadar yeni yönetimi tartışmayı sürdürür. Recep Günay ve ekibinin emanetçi değil kalıcı olduğunun iyice anlaşılması üzerine, yeni yönetime karşı açıktan muhalefet başlatılır. Gazeteler "çulsuz yönetim"in marifetlerini anlatan haberlerle doludur. Bu arada kulübe her zaman destek olan çok sayıda işadamı desteğini çeker. Hatçe Recep o günleri anlatırken sinirleniyor:

Kimse artistlik yapmasın, Bursaspor'un tarihte gelebildiği yer ortada. Son on yıla bir bakın, takım küme düşmediği zaman başarılı sayılıyor.  Olur mu böyle şey? Bu işin sorumluları ticaret odalarından, lüks otellerin balo salonlarından birbirini tanıyan adamlar. Aralarında kavga edemedikleri için bize saldırdılar. Bizim için 'çulsuz yönetim, otelde takımı rehin bırakan yönetim' diyorlar. Doğru, paramız yoktu. Ben zaten hiçbir zaman paramız var demedim ki. Ancak şöyle böyle hedeflerimiz var diye bir beyanım da yok. Bizim yönetime nasıl ve neden geldiğimiz belli. Kariyerim yokmuş. Ulan ne kariyeri? Sizin kariyeriniz vardı da ne oldu? Şampiyon mu olduk, Avrupa'ya mı gittik? Beni 'Hatçe Recep' diye aşağılamaya çalıştılar nedense. Evet, benim adım yıllardır Papazçeşmeli Hatçe Recep. Bundan sıkıntı da duymuyorum. Başkanken kapı kapı dolaştım kulübe yardım için. Ama başkanlıktan gitmemizi isteyenler Bursa'nın çok güçlü adamlarıydı. Bir tek kombine bilet satamadık o dönem. Stada reklam alamadık. Bir işadamı ağabeyimizle konuştuk mesela, bana 'aman Recep, kombine aldığım bilinmesin, ben sana açıktan para vereyim' dedi. Gözünü korkutmuşlar adamın. Valisi, emniyet müdürü alenen karşımızdaydı. Altay maçında gözaltına alındık iki yönetici arkadaşımla birlikte. Neden? Tek suçumuz taraftarı coplayan polise karşı çıkmaktı. Kardeşim ilk yarı 1-0 öndeyiz, polis taraftarımızı copluyor. Kavga yok, rakip seyirci yok. Hayatımda gördüğüm en saçma taraftar polis kavgasıydı. Bunun tek amacı takımı yalnız bırakmaktı. O gün başarılı da oldular, ilk yarı 1-0 önde olduğumuz maçı 4-1 kaybettik. Ha, biz gözaltına alındık da ne oldu? Hiç. Emniyette tutanak bile tutmadan serbest bırakıldık. Ama emniyet müdürü kameraların önünde şovunu yapmış oldu işte."

(Yazının girişinde belirttiğim gibi Hatçe Recep ve iki yöneticiyi Bursa milletvekilleri serbest bıraktırır. Hatçe Recep'e araya giren milletvekillerinden ikisinin MHP'li olduğunu hatırlatıp kendisinin MHP'yle bir ilgisi bulunup bulunmadığını soruyorum. 80 öncesi MHP'li olduğunu, 90'lı yıllarda ANAP'a katıldığını söyleyip ekliyor: Ben hala milliyetçiyim ama milliyetçiliğimin şekli değişti, artık Bursa milliyetçisi oldum.)

1999-2000 sezonu Bursaspor için kötü başlar. İlk dört hafta puansız kapatılır. Ardından teknik direktör Kemal Batmaz'ın işine son verilip Yılmaz Vural'la anlaşılır. Hatçe Recep'in muhalifleri de mücadelelerini tam gaz sürdürmektedir. Yönetim hakkında yolsuzluk iddiaları ortaya atılır. 29 Haziran tarihli Olay gazetesi Hatçe Recep'in kendine ve diğer yöneticilere aldığı elbiseleri kulübe fatura ettirdiğini, JetPa'nın kulübe hediye ettiği arabayı yeğenine kullandırdığını ve kulüp iştiraki olan Bursaspor Sigortacılık Hizmetleri A.Ş.'nin başına Radikal Bursaspor grubu amigolarından Sedat Topaloğlu'nu getirdiğini yazar. Hatçe Recep'in hakkındaki bu iddialara yanıtı yine Olay gazetesinde yayımlanır:

"Evet, elbiseleri kulübe fatura ettik, çünkü elbise aldığımız şirket kulübe indirim uyguluyordu, bizim de elbiseleri indirimsiz fiyattan alacak kadar paramız yoktu. Jet-Pa'nın aracına yalnızca yeğenim binmedi bir sürü adam bindi. Bursa Sigortacılık'ın başına Sedat'ı getirmem camiayı yakından tanımasıyla ilgilidir."

Yolsuzluk iddiaları bunlarla sınırlı kalmaz. Transferden büyük paralar kazandığı, kulübün kasasını boşalttığı söylenir. Yolsuzluk iddiaları o kadar yaygındır ki, tanıdığı tanımadığı bir sürü insan Hatçe Recep'ten para istemeye başlar. İş çığırından çıkmıştır. Mudanya Limanı'nda demirli bir yatı olduğu söylentisi üzerine dayanamayıp bir kartvizit bastırır. "Recep Günay - Tekstilci" yazan kartvizitte "birinci fabrika, ikinci fabrika" diye yalandan telefon numaraları verilmektedir. Şaka gibi, ama birden çok insanın doğruladığına göre muhalifler ellerine geçirdikleri bu kartvizitle "bakın Hatçe Recep kulüp başkanı olduktan sonra iki fabrika açtı" diye dolaşmışlar.

(Recep Günay'la ilgili iddialardan çoğunun sonradan asılsız çıktığını söylemeliyiz. Günay yönetimi ayrıldıktan sonra, yeni yönetim yalnızca dönemin teknik direktörü Yılmaz Vural'a verilen 2 milyar ve bir futbolcuya (Deniz Kolgu) verilen 10 bin dolar ekstra primle ilgili usulsüzlük olduğu iddiasıyla yargıya başvurdu. Recep Günay durumu "en ufak yamuğum olsa çoktan ağzıma ***mışlardı" diye ifade ediyor.)

Hatçe Recep'in "Temiz Eller" Operasyonu

Hatçe Recep kendisiyle ilgili ortaya atılan yolsuzluk iddialarına karşı kartvizit bastırıp rakipleriyle kafa bulmakla yetinmez. Atağa geçip kulüpte "temiz eller operasyonu" başlatır. Yaptığı operasyonu da kendi ağzından dinleyelim:

"9 futbolcu aldık, buna ilaveten iç transferi bitirdik. Toplam maliyet 2 milyon dolar. Eskiden tek yabancı futbolcuyu o paraya alıyordu Bursaspor. Ben eskiden işlerin nasıl yürüdüğünü bu kadar iyi bilmezdim. Bize denirdi ki şu futbolcuyu aldık, şu kadar milyon dolardır. İyi derdik. E peki milyon dolar dediğin parayı cebinden çıkaracak kaç yönetici gelmiş ki Bursaspor'a? Ama son 10 yılda transfer komitesinde bulunan adamlara bak, hepsinin işleri düzeldi. Bursaspor rant kapısı olmuş. Meeela Madida'yla 1 milyon 200 bin dolar karşılığı iki yıllık anlaşma imzalanmış. Ama Madida Bursaspor'da bir yıl oynadıktan sonra 300 bin dolar alıp Antalyaspor'a gidiyor. Şimdi Antalyaspor'un 1 yıl için 300 bin dolar verdiği adama iki yıl için 1 milyon 200 bin dolar vermek ayrı konu. Hatadır olur diyelim. Ama kulüp kasasından 1 milyon 200 bin dolar para çıkmış, Madida'ya 300 bin dolar para verilmiş sadece. Madida'nın bu yönde açıklamaları var. Bursa gazetelerinde de yazıldı. Bursaspor'dan toplam 300 bin dolar aldık diyor adam, 900 bin dolar uçmuş. Ben bu ve benzer olayların peşine düştüm. Kulübün bütün defterlerinin incelenmesi için defterdarlığa ve adliyeye başvurdum. Son beş yılda, ki benim dönemim de dahil buna, ne transfer yapıldıysa ne harcama yapıldıysa incelensin istedim. Bütün defterler inceleniyor. Bunu yaptım diye bizden sonra gelen yönetim beni disiplin kuruluna verdi. Benden önceki dönem için ceza gelecekti. Benim dönemime denk gelmedi, zaten harcanacak para yoktu. Hangi parayı yiyeceğiz biz. Bir de "para yedi" diyeceklerini bildiğim için tedbiri baştan almıştım. Kulübün aracına alınan 5 milyonluk benzini bile işledim deftere..."

(Bursaspor'a Recep Günay'dan önceki dönemde yapılan Madida (1997) ve Harazi'nin (1998) transferindeki usulsüzlük nedeniyle Maliye'den 1 trilyon lirayı aşkın ceza geldi, taraflar uzlaşınca ceza 237 milyara düşürüldü.)

Protokol Üyesi Hatçe Recep

Hatçe Recep ve arkadaşları kulüp yönetimine girdikten sonra protokole de müdahil olurlar. Resmi törenlerde başta vali ve emniyet müdürü olmak üzere çoğu protokol mensubunun kendilerinden kaçmaya çalıştığını söylüyor Hatçe Recep. Ama anlattığına göre askerlerle arası her zaman iyi olmuş. Bir arkadaşının anlattığı şu olaya kadar: Askeri yetkililer Bursaspor'u ziyaret ederler. Başkan Hatçe Recep sohbet sırasında komutanlardan birine "komutanım yıllardan beri gerçekleştirmek istediğim bir hayalim var, belki yardımcı olabilirsiniz" der. Komutan nezaket icabı hayalinin ne olduğunu sorar. Hatçe Recep anlatır, "komutanım askeri bir helikopterle bizim mahalleye gitsek. Ben helikopterden bir merdivenle mahalle kahvesine insem ve kahveden çayımı alıp tekrar helikoptere çıksam, ne dersiniz?" Komutanın ne yanıt verdiğini bilmiyoruz. Tek bildiğimiz söz konusu askeri yetkilinin Recep Günay'la bir daha konuşmadığı.

Bursaspor başarısız sonuçlar almayı sürdürünce taraftarlar da tepki göstermeye başlar. İçeride oynanan maçlarda Hatçe Recep ve arkadaşlarının başında olduğu Radikal Bursasporlular grubu dışında bütün stat yönetimi protesto etmeye başlar. Tribünlerin en büyük grubu Teksas yönetimi protesto etmekle kalmayıp "Radikal sahaya" diye bağırır. Bu tribünlerde Radikal ve Teksas grupları arasında çıkacak sorunların başlangıcı olur. İzleyen haftalarda iki grup arasında ufak tefek kavgalar da yaşanır.

Bu sırada kentten maddi destek sağlayamayan Hatçe Recep, başka kaynak arayışlarına gider. Bankalara kredi başvurusu yapılır ama sonuç alınamaz. (Hatçe Recep kredi almalarını kendilerini istemeyenlerin engellediğini savunuyor.) Yönetimin para bulma çabaları sürerken, kulübü dönemin Vakıflardan Sorumlu Devlet Bakanı Yüksel Yalova ziyaret eder. Bu ziyaret gazetelere "penaltıyı kurtardı parayı kaptı" diye yansır. Haberlere göre Bakan Yalova, Recep Günay'a bulunduğu kaleye penaltı çekmiş, Recep Günay penaltıyı kurtarınca ona Vakıflar Bankası'ndan 1 milyon dolarlık düşük faizli kredi sözü vermiştir. Söz konusu 1 milyon dolarlık kredi gerçekten verilir kulübe.

(Gazeteler bu haberi şakayla karışık vermişler haliyle. Yüksel Yalova, belli ki gazetecilerin önünde Recep Günay'la şakalaşmış. Ama Recep Günay penaltıyı kurtarmasa krediyi alamayacaklarını öne sürüp ekliyor: Yüksel Yalova'nın şutunu tüm reflekslerimi kullanarak kurtardım. Allahtan kurtarmışım, yoksa halimiz dumandı." Bu arada Recep Günay'ın Bursa'da uzun süre ANAP ilçe yöneticiliği yaptığını da söylemeden geçmeyelim.)

Taraftar Yönetici Olunca

Hatçe Recep yönetimiyle birlikte Bursa Atatürk Stadı'nda önceden adet olmayan yeni uygulamalar başlatmıştır. Bursa'da tribün oluşturacak kadar taraftarı olan rakip takımların maçlarında Bursaspor açık tribün bilet fiyatları 1.5 milyon liraya satılırken, deplasman takımı kale arkası tribün biletleri 10 milyona satılır. İlk uygulama Galatasaray maçıyla başlar. Bilet fiyatları yüzünden camın çerçevenin kırıldığı, taşların havada uçuştuğu maç 0-0 biter. Hatçe Recep, beraberliği Galatasaray taraftarını pahalı bilet satmak sayesinde alabildiklerini söylüyor. Tek derdinin puan almak olmadığını da şu söylediklerinden anlıyoruz:

"Ben İstanbul takımları başta olmak üzere bütün rakip takımların tribün biletlerini 10 milyona sattım, iyi de yaptım, Galatasaray'ın en iyi olduğu zamanlarda 0-0 berabere kaldık. Erzurum'u yendik. Bunu yapmamın bir nedenini daha söyleyeyim, Bursa'da yaşayıp başka bir takımı tutabilirsin ama hem Bursa'nın ekmeğini yiyip hem stadına gelip rakibin bayrağını sallayıp Bursaspor'a küfür edemezsin. Çok meraklıysan başka yerde seyret maçını. Ha, Bursa'nın ekmeğini yemiyorsundur da maça İstanbul'dan gelmişsindir. Gelmeseydin abi. Ben başkanken Bursa Stadı'nda rakip takım bayrağı sallattırmam. 'Hatçe Recep Bursaspor'a küfür ettirdi' dedirtmem. Bir daha fırsat olsun bu sefer 10 değil, 50 milyon yaparım biletleri. Ulusüz mü, evet. Ayrıca Galatasaray maçında İstanbul'dan gelip de bizim tribünlere oturanlar olur diye gişe memurlarına kimlik kontrolü yaptırdım, Bursalı olmayanları sokmadım bizim tarafa."

(Hatçe Recep yönetimi bu uygulamadan ligin 14. haftasında oynanan Beşiktaş maçında baskılara dayanamayıp vazgeçti. Bursaspor bu maçı 1-0 kaybetti.)

Hatçe Recep'in rakip takım seyircisine reva gördüğü muamele yerel gazeteler tarafından "görgüsüzlük" olarak tanımlanır. Ama asıl gürültü yönetimin 1. Lig'de oynanan voleybol takımını kapatma kararından sonra kopar. Yıllar önce Sönmez Filament ve Makospor'la voleybol liglerinde fırtınalar estiren Bursa'nın en başarılı voleybol takımının kapatılmasına spor kamuoyu inanamaz ve büyük tepki gösterir. 2 Ekim tarihli gazetelerde Recep Günay'ın "Bursaspor futbol takımı küme düşmemeye uğraşıyorsa ne voleybolun ne basketbolun önemi vardır. Aslolan futbol takımıdır." açıklaması yer alır. Recep Günay futbol dışı branşlara alerjisi olup olmadığı sorumuza şu yanıtı veriyor:

"Ben futboldan başka spordan anlamıyorum. Yönetimdeki arkadaşlar da anlamıyor. Zorla mı? Voleybol takımının bir antrenörü vardı, adam ne dese yapıyorduk. Ama 50 milyara oyuncu transfer ettirmiş bu adam bize. O paraya ben iki tane futbolcu alırdım. Sualtı takımı da vardı mesela. Baktım, ne kadar zengin çocuğu varsa doldurmuşlar. Çocuklarını eğlendiriyorlar. Onu da kapattım, kapatırım tabii. Benim en çok sinir olduğum da şu, futbol dışı branşta başarılı olsak kimse başarıdan söz edecek mi sanki? Yine gelip futbol takımından, futbol takımının başarılarından söz edecekler. Eee, o zaman? İkiyüzlülük yapıyorlar yani. Ben ikiyüzlülük yapmadım. Delikanlı gibi kapatıyorum dedim, kapattım."

Hatçe Recep'in "delikanlılığını" konuşturacağı başka şeyler de yaşanır. Örneğin eski yönetimin SARAN firmasıyla yaptığı kulübün çıkarlarına aykırı bir anlaşmanın feshi için de yasal yollar tıkalıdır, mecburen "delikanlılık" yoluna gidilecektir. Yapılan anlaşmaya göre Bursaspor eski yönetimi SARAN'dan aldığı 750 bin dolar nakit kredi karşılığında kulübün 3 yıllık toplam gelirinin (stat reklamı ve televizyon yayın hakları da içinde) yüzde 10'unu SARAN'a vermeyi kabul etmiştir. Ayrıca eski başkan Kani Şen'in SARAN'a verdiği 2 milyon dolarlık Bursaspor çeki de SARAN'ın elindedir. Hatçe Recep yönetime geldikten sonra bu anlaşmayı feshetmek istediklerini ama karşı tarafın bunu önce kabul etmediğini söylüyor. Bunun üzerine Hatçe Recep, kendi tabiriyle "İstanbullu bir adamla" anlaşıp anlaşmayı feshettirir. Söz konusu edilen İstanbullu adamın ne iş yaptığı ve fesih işini nasıl hallettiğini sorduğumuzda "Adama 50 bin dolar verdik, işi hallettik" deyip, "İstanbullu adama yaptıkları sözleşmeyi göstermekle yetiniyor. Hatçe Recep'e göre avukatla anlaşılsa belki daha pahalıya halledilecek, aylarca sürecek işi 50 bin dolara bitirmek büyük başarı.

(Recep Günay'ın gösterdiği sözleşmede 50 bin dolar karşılığı işi bitiren "İstanbullu adamın" ismi ve imzası yer alıyor. Bu ismi söz verdiğimiz için yazamıyoruz. Olayı bilen ve Hatçe Recep'in başkanlıktan gitmesi için elinden geleni yapan Bursasporlular bile Hatçe Recep yönetiminin en başarılı işi olarak kulübü ipotek altına alan SARAN'la anlaşmanın feshini gösteriyorlar. Ayrıca sonradan gelen yönetimin bu işle ilgili bir araştırması, soruşturması bulunmuyor. 50 bin dolar ne iş yaptığı belli olmayan birine verilip sözleşme feshettiriliyor, bu işlem herkesçe hoş görülebiliyor. Bunu futbol aleminde "İstanbullu adamların" nasıl meşrulaştığını gösteren bir not olarak yazıyorum. Hatçe Recep'in her şeyi belgelendirme uğruna "İstanbullu adamla" açık açık sözleşme imzalaması da apayrı bir garabet bana sorarsanız.)

Hatçe Recep yönetimi beşinci ayındayken Bursa'da yeni başkan arayışları hızlanır. 1 Ekim tarihli Olay gazetesi DSP ve MHP'lilerin, DSP'li Büyükşehir Belediye Başkanı Erdoğan Bilenser'in adı üzerine görüştüklerini yazıyor. Hatçe Recep yönetimiyle ilgili haberler de sürmektedir. Milliyet'te yayımlanan "Lige İcra Geldi" başlıklı haber ortalığı iyice karıştırır. Habere göre Bursaspor kulübünün verdiği bir çekin karşılıksız çıkması üzerine kulübe icra gelmiştir. Yerel gazeteler Hatçe Recep yönetiminden "bakkala kasaba para ödemeyen yönetim" diye söz etmeye başlar.

Yönetim kavgası sürerken takımın durumu içler acısıdır. 10. hafta Göztepe'ye 2-1 yenilen takım 6 puanla ligin son sırasındadır. Hatçe Recep "hainler" diye söz ettiği bazı futbolcuların kendisini sabote etmeye çalıştığını açıklar. Görevi bırakıp bırakmayacağı sorularına "görevi bırakmayı düşünmüyor değiliz" deyip ekler: "Ama bakarsınız kongrede güven tazeleriz." Hatçe Recep'in güven tazelemekten söz ettiği kongrenin 2001 yılı olağan kongresi oluşu yönetim karşıtlarını çileden çıkarır ve olağanüstü kongre için baskılar başlar. Takımın iyice kötüye gitmesinin de etkisiyle 27 Aralık'ta yönetim olağanüstü kongre kararı alır. Kongrenin 19-26 Ocak'ta yapılması kararlaştırılır. Karatın alınışından kongreye kadar geçen sürede Hatçe Recep de aday olduğunu açıklar ve çalışmalara başlar. O andan itibaren yönetim "bir taraftar inisiyatifi" olmayı bırakıp Hatçe Recep'in tabiriyle "racon neyse öyle" kongreye hazırlanmaya başlar. Gerçekten de "racon neyse öyle" çalışırlar. Önce İstanbul'dan paralı yönetici ayarlanmaya çalışılır. Görüşülen ilk isim Nevzat Ak'tır. (Kamuoyunda Çiller'in emlakçısı olarak bilinen Nevzat Ak, bu kitap yayına hazırlandığı sırada arsa yolsuzluğu suçlamasıyla Kartal Cezaevi'nde tutuklu bulunuyordu.) Nevzat Ak teklifi kabul etmez. Bunun ardından Hatçe Recep kulüp yöneticiliğini açıktan satışa çıkarır. Yeni yönetim için 250'şer bin dolar verecek 10 Bursalı ve 2'şer milyon dolar verecek 5 İstanbullu işadamı aradığını açıklar. Bu isimleri bulur da. Ama görüşmeler İstanbulluların 8 kişi olmakta ısrar etmesi üzerine tıkanır. Bursa milliyetçisi Hatçe Recep'in hassas bünyesi, yönetimde İstanbulluların çoğunlukta olmasını kaldıramamıştır. 19 Ocak'ta çoğunluğun toplanamadığı kongrede konuşan Recep Günay kafasındaki yönetimi oluşturamadığı için adaylıktan vazgeçtiğini açıklar.

Hatçe Recep Ayrılıyor

Bu arada Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Erdoğan Bilenser uzun uğraşlar sonucu başkan adaylığı için ikna edilmiştir. Yerel basın, Bilenser'in hazırladığı ve Bursalı tüm büyük işadamlarının da aralarında olduğu (Cavit Çağlar dışında) yönetim listesine "rüya yönetim" adını takar. Yine gazetelerin yazdığına göre Hatçe Recep yönetimi döneminde 2793 olan üye sayısı 3417'ye fırlamıştır.

Kongreye az bir zaman kala ortaya çıkan yeni üyeler "rüya yönetim" yanlılarını telaşa sürükler.  26 Ocak'ta tekrar toplanan kongreden bir gün önce Hatçe Recep "ortalıkta Bursaspor'a layık bir başkan göremediğini" açıklasa da kongreden hemen önce adaylıktan çekilir.

Hatçe Recep başkanlıktan ayrılsa da yaptıkları uzun süre konuşulur Bursa'da. Yeni yönetimin ilk işlerinden biri çoğu Hatçe Recep döneminde kaydedilen 1040 üyenin kaydını silmek olur. Yapılan açıklamaya göre Hatçe Recep kendi adamlarını üye yapıp kulübü ele geçirmeyi planlamıştır. Ancak üyelikten silinenlerin yeni yönetime tepkisi üzerine "aidat yatırmayan üyelerin kaydının silindiği" açıklanır. Hakkındaki iddialara genelde gülüp geçen Hatçe Recep, kendi adamlarını üye yaptığı iddialarına ateş püskürüyor. Kulübe üyeliği yaygınlaştırmaktan başka bir amacı olmadığını söyleyip uzun uzun anlatıyor:

Bursaspor camiası başka bir yere benzemez. Taraftar kulüpten ileridir her zaman. Taraftarların kurduğu Bursasporlular Derneği, Genç Bursasporlular Derneği, 1963'lüler Derneği, Bursaspor Fan Kulüp gibi örgütlenmeler var bir kere. Tribünde binlerce insana egemen iki büyük grup var. Bu adamlar mesailerini kulübe ayıracaklar ve üye olamayacaklar. Olmaz.

Ben kendi adamlarımı üye yapsam hadi 300 kişiyi üye yapayım, gerisi ne peki? ANAP'lıları da, MHP'lileri de, DSP'lileri, ÖDP'lileri de üye yaptım. Milletvekili Ali Arabacı ve Ertuğrul Yalçınbayır'ı da üye yaptım. Bunların hepsi benim adamım olabilir mi? Ama ben yeni yönetim gelmeden üyelikleri sileceklerini biliyordum. Onun için bir sürü parti il ilçe başkanlarının, milletvekillerinin üyelik kayıtlarına referans diye kendi adımı yazdım. Bunlar da 'bak buna Recep referans olmuş, kesin Recep'in adamı' diye bu üyelikleri de silince rezil oldular. Adam kendi ilindeki milletvekilini, politikacıyı tanımıyor yahu.

Ayrıca üyeliği yaygınlaştırmak neden kötüymüş? Bursaspor'a 10 bin kişi üye olsun, ne var? Biz milletvekillerini, belediye başkanlarını, il genel meclisi üyelerini, gazetecileri kulübe üye yapınca iyi de sıradan vatandaşı üye yapmak mı kötü? Benim üye yaptığım gazetecilerin üyeliklerini silemediler. Derdin varsa onları da silsene. Niye çok satıda üyeden korkuyorsun? Neymiş, seviyeli adamlar üye olmalıymış. Seviyeli adam ne demek, bunlara göre parası olan, bunların sözünden çıkmayan adam demek. Bursaspor'un her maça gelen 20-30 bin taraftarı var. Bu insanlar yıllarca Bursaspor için koşturacak ama üye olamayacak öyle mi? Maça da seçkin adamlar gelsin, deplasmana da onlar gitsin, rakip taraftarla kavgayı da onlar etsin o zaman. Çileyi taraftar çekecek, kulübü kravatlılar yönetecek, olmaz öyle şey. Bu işler böyleyse belediye başkanlarıyla milletvekillerini de bunların seviyeli adam dedikleri seçsin ki, biz de haddimizi bilelim. Ama ben geç de olsa bir şey öğrendim, demokrasi bizi yönetenlerin kendi arasında dönüyor. Bizimle hiç alakası yok."

(Bursa milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır, üyeliğinin önce silinip sonra verilmek istenmesi üzerine üyeliği reddetti ve yeni yönetimin üye silmesini antidemokratik bulduğunu açıkladı. Ayrıca üyelikte Recep Günay'ın mahallesi Papazçeşme'yi adres gösterenlerin ismi istisnasız silinmiş. Bir Papazçeşmeli üye kaydında başka adres gösterdiği için kendi adının silinmediğini anlatıyor gülerek. Buraya bir de son dakika notu düşelim, kaydı silinen üyelerin mahkemeye başvurusu sonucunda üye kayıtlarının usulsüz olarak silindiğine karar verildi. Bursaspor yönetiminin başvurduğu Yargıtay'da da karar değişmedi ve üyeliği silinenler Haziran 2001'de yeniden üye olma hakkını kazandılar. Bazı üyeler bununla da yetinmedi yönetimin de geçersiz olduğunu savunarak kulübün kayyuma devrini istedi. Bu da kabul edildi. Bursaspor 27 Eylül 2001'de kayyuma devredildi. 28 Ekim 2001'de yine kongre yapıldı. Rüya yönetime benzer bir kadro, tine Erdoğan Bilenser başkanlığında, bu kez "28 dev adam" adıyla yönetime seçildi.)

Her Şey Olur Burada...

Recep Günay bu kadar çok şeyi anlatıyor ama kendi başına gelenlere o da inanamıyor:

"Yıllardır camianın içindeyim. Bursaspor'da bırak başkanlığı, yöneticilik yapmanın ne kadar zor olduğunu en iyi bilen adamlardan biriyim. Şimdi anlıyorum ki, o zaman bir kurban arıyorlarmış. O arada da biz çıkmış olduk işte. O kendine seçkin diyen zengin adamların ortamına girseydim veya birine yanaşıp eğilseydim, bazılarının önünde ceketimi ilikleseydim en kötü ihtimalle yine yöneticiydim şimdi. Rüyamda Bursaspor'a başkan olacağımı görsem hayra yormazdım. Ama oldum. Anladım ki bu ülkede hiçbir şeye şaşırmamak lazım. Günün birinde bakarsınız hiç hesapta yokken belediye başkanı da olurum. Burada olmaz diye bir şey yok."

Haber Merkezi

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.