Hava Durumu
"Biz DOĞADER olarak Bursalıların çeşmeden akan suyun kirli olduğu düşüncesiyle damacana ve ambalajlı sulara yönelmesine ya da su filtre firmalarının tuzağına düşmesinden endişe duyuyoruz. Her şeyden önce kirli suları baraja akmasına izin verenleri, görevlerini yerine getirmeyenleri asla affetmeyeceğiz. Bunların hesabını en kısa zamanda verecekler. Ancak şu kesin olarak bilinsin ki biz hâlâ içme suyu olarak çeşme suyunu kullanıyoruz. Öncelikle şunu anlatmakta yarar var. Yaptığımız araştırmada foseptik kirliliğinin yeni olmadığını yıllarca önceden bu yana devam ettiğini öğrendik. Biz bunu biliyor olsaydık bu güne kadar bu işin peşine çoktan düşmüştük. Ancak eğer akıtılan kirli sular hastalık yapıyor olsaydı bu güne kadar Bursa’da herkesin hasta olması gerekirdi. Ayrıca, Nilüfer Belediyesi'nin kendi sınırları içinde aldıkları su örneklerini periyodik olarak sürekli denetimden geçirdiğini biliyoruz. Eğer bir kirlilik olsaydı bunu en başta Nilüfer Belediyesi bu konuyu gündeme taşırdı. Şu an Nilüfer ve Doğancı Barajında 25'er milyondan toplam 50 milyon litre su var. Bu büyüklükteki miktara göre derelere karışan kirli çok küçük miktarlarda kalmakta, barajdaki suyla seyrelmekte, etkisi azalmaktadır. Kaldı ki kirliliğin biyolojik kirlilik olduğu düşünülürse klorlamayla hastalık yapıcı etmenler ortadan kalkmaktadır. Yani kısaca altı ay önce, bir yıl önce daha önceki yıllarda çeşmelerimizden akan su nasılsa şu anda aynı nitelikte su çeşmelerden akmaktadır. Bu kirliliği yeni birşey olarak kabul edip damacanaya, ambalajlı suya yönelmek hatadır. Ayrıca ambalajlı sular daha sağlıklı su olduğunu Kabul etmiyoruz. En başta ambalajlı sularda, şişe ve damacanlarda +4 derece sıcaklık sınırı dağıtım ve pazarlama aşamasında aşıldığı için canlı organizma üreme olasılığı çeşmeden akan sulara göre daha fazladır. Ayrıca plastikle her an temasta olan suya plastikten madde gecişi olabilmektedir. Dioksin bu kimyasal geçişin içinde en tehlikeli olan kanserojen bir maddedir. Son olarak, damacana ve ambalajlı su sebilleri ve pompaların kendisi de periyodik yeterli temizlik yapılmadığı için ayrı bir kirletici nitelik barındırmaktadır. Su filtrasyon sistemlerinde filtelerde kullanılan bazı kimyasallar sağlığa zarar verebilmektedir. Bununla birlikte filtreler gereken sürede değiştirilmediğinde tuttukları kirliliği kusmakta, suyu olduğundan daha kirli hale getirebilmektedir. Bu nedenle en doğru yaklaşım çeşmeden içilebilir nitelikte su akmasını sağlamaktır. Bizim vatandaş olarak en başlı görevimiz çeşmeden temiz su akmasını talep etmek ve bunu kullanmak olmalıdır. Biz DOĞADER olarak suyumuzun kirlenmesine izin verenlerin peşini bırakmayacağız. Ancak bunu yaparken de suyun ticarileşmesine, aç gözle bu olaydan yararlanmaya çalışan su ve filtrasyon şirketlerine de aman vermeyeceğiz. Bu sorumluk bizim hepimizin sorumluluğudur. " DOĞADER Doğayı ve Çevreyi Koruma Derneği