Ford Otosan’dan Renault’a, TOFAŞ’tan Beko’ya, Bosch’tan B/S/H’ye kadar, ülkenin en büyük fabrikalarında ve yan sanayilerinde çalışan; Türk Metal, Birleşik Metal-İş ve Özçelik-İş üyesi 150 bin işçiyi kapsayan MESS grup toplu sözleşmesi eylül ayında başlayacak. Henüz toplu sözleşme masasına oturmadan hazırlıklara başlayan patronlar; küçülme gerekçesiyle işten çıkardıkları kıdemli işçilerin yerine sözleşmeli işçi alarak, bu yolla saat ücretlerini düşürerek, fabrikalarda “İşler iyi değil” gibi söylentileri yayarak işten atmaların süreceği mesajını veriyor. Patronlar bu hamlelerle bir yandan sözleşme öncesi işçilerin taleplerini baskılamaya, diğer yandan işçilerin işsizlik kaygısını “özümsemesine” yol açarak olası bir mücadelenin önünü şimdiden almaya çalışıyor. Türk Metal yöneticilerinin de bu politikalara çanak tuttuğunu belirten metal işçileri öfkenin biriktiğini söylüyor. İşçiler bir yandan da yoksulluk kıskacından kurtulmayı istiyor. Ancak henüz bu konudaki soru tamamıyla cevaplanabilmiş değil: Nasıl?
Evrensel Gazetesi'nden Erdal Kılıç'ın haberine göre, Bursa’da bulunan, Koç Holding’in ortağı olduğu TOFAŞ’ta çalışan işçiler, 2024’ün altıncı ayından itibaren devam eden işten çıkarmalar ve üretimdeki düşüş sebebiyle sözleşme tartışmalarını “baskılanmış” halde sürdürüyor. Bununla birlikte ülke gündemindeki yangınlar, cinayetler, sahte diploma gibi konular işçileri hem ülkenin hem de kendilerinin geleceği açısından kaygılandırıyor. Geçen hafta TOGG’da yaşanan işten atmalar da işçilere gözdağı niteliğinde. Çünkü önceki dönem Renault, TOFAŞ, Bosch gibi fabrikalarda çalışan işçiler, saat ücretlerinin MESS ortalamasının üzerinde olması nedeniyle TOGG fabrikasına geçiş yapmıştı. Renault başta olmak üzere birçok iş yerinde bu mesele nedeniyle homurtular yükselmiş, yer yer tepkiler de olmuştu. Hatta işçiler sözleşmedeki talepleri ve rakamları TOGG işçilerinin koşullarıyla kıyaslamıştı.
Bugün gelinen noktada üretimdeki daralma gerekçesiyle TOGG işçilerinin işten çıkarılması Bursa’da, MESS grubunun örgütlü olduğu fabrikalarda tartışmaları ve işçilerin beklentilerini olumsuz etkiledi. TOFAŞ işçisi bu durumu, “Geçtiğimiz sözleşme döneminde yüzde 100 zammı konuşurken, bu sözleşme döneminde işimizi kaybetmemeyi konuşuyoruz” şeklinde özetliyor. 2023’ün ağustos ayında tatil için kredi çekip çekmemeyi tartıştıklarını, bugün ise “İşsiz kalırsak, krediyi nasıl ödeyeceğiz” dediklerini söylüyor.
Borçlar ve gelecek kaygısının bu dönem hemen her gün gündeme geldiğini belirten işçi, “Sendikacılardan veya patrondan beklenti halinde olmakla değişmez” diyor. Ancak bir yandan da TOFAŞ patronunun, hem amirlerle hem de sendikacılarla iş birliği yaparak iki sene içinde 1500’ü aşkın işçiyi işten atmasının, tepkilerin baskılanmasına, işçilerin sorunu kendi içinde yaşamasına, kendi içinde yakınmasına neden olduğunu dile getiren işçi, “Hatta çalışırken, servise binerken, sürekli işten atıldık mı, telefonlara mesaj geldi mi, ne zaman gelecek diye bekliyoruz” diyor.
Bütün bunların yanı sıra TOFAŞ senelerdir milyarlarca lira kâr ediyor. Daralmada durumunda bile kâr etmeyi sürdürüyor. TOFAŞ işçisi, “Kârlılıklarından asla vazgeçmediler, en ufak bir iş kaybının faturası ise bize kesiliyor. Devlet teşviği ve desteklerle zaten kârlılık oranlarında ciddi bir azalma olmadığını biliyoruz” diyor.
Hükümetin politikalarının işçiyi korumadığını ifade eden Tofaş işçisi şunları söylüyor: “Hükümet Koç sermayesini korurken işten atılan işçilerle ilgili hiçbir yaptırım uygulamıyor. Ülkede sadece ormanlar yanmıyor. Ülkenin neresine baksan, hangi taşı kaldırsan yangın yeri. Böyle olunca insanlar bir şey yapacak motivasyonu da bulamıyor.”
Revizyon döneminde olan Renault’da üretim durmadan önce fabrikada az sayıda da olsa işten atmaların yaşandığını belirten Renault işçileri üretimde herhangi bir düşüş olmadığını anlatıyor: “Duster projesi sorunsuz devam ediyor. Clio 6 da hızlanacak. Fabrikaya döndüğümüzde üretim tam kapasite devam edecek, yani 57 saniyede bir otomobil üreteceğiz.”
Üretimde bir azalma olmamasına rağmen işçi çıkarmaların MESS ve fabrika yönetiminin planının bir parçası olduğunu belirten işçiler, “Saat ücretlerinin ortalamasını düşürmeyi hedefliyorlar” diyor. İşçiler, bir yandan da “Üretim yoğunluğuna rağmen işçi çıkarabiliyoruz, kimse sesini çıkarmasın, herkes ayağını denk alsın” şeklinde gözdağı mesajının da verildiğini aktarıyor.
Yılın başında yapılan delege seçimlerinde işçilerin ‘baş gösteren’ tavrı, şube yönetimi tarafından kontrol altına alınmış olsa da, bunun sendika genel merkezi ve fabrika yönetimini endişelendirdiğini belirten Renault işçisi “Sendika seçimlerinde işçinin istediği olmamış olsa da en azından işçinin fabrika ve sendika yönetiminden memnun olmadığı ortada, yani çoğunluk şikayetçi” diyor.
Ekonomik gidişatta ibrenin iyiye dönmeyeceğini belirten işçi şöyle devam ediyor: “Üretim rekorlarına tam gaz devam ediyoruz. Senede 2 ay maaşımızı devlete vergi olarak veriyoruz. 10 aylık maaşımızdan da her aldığımız ürün için vergi veriyoruz. Biz yaşamıyoruz çalışıyoruz. Biz başkaları yaşasın diye çalışıyoruz. Tasarruf kapsamında fabrikada tuvaletleri temizleyen temizlik görevlilerini bile çıkardılar, işçiye temiz tuvaletleri bile reva görmüyorlar.”
İşçiler Türk Metal yöneticilerini ve temsilcilerini de eleştiriyor: “İşçi sendikası, sözleşmeli işçiyi nasıl kabul eder? İşsizlik kaygısından dolayı işçinin nefesi bu kadar daralmışken, kıdemlileri çıkarıp düzenli olarak sözleşmeli eleman alıyorlar. Sözleşmeli işçi Renault işçisine hep tehdit. Sözleşmeli çalışan gariban işçiyi suçlamıyorum. Sendikacılar patronun lafazanlığını yapıp sözleşmeden beklentiyi düşüreceklerine iş güvencemizi korusunlar.”
Önceki sözleşme dönemini hatırlatan Renault işçisi, “Erdek’te tatil yapmaya mahkum olduk diye yakınıyorduk, bu dönem Erdek’te tatil bile yalan oldu diyoruz. Boğazımıza kadar batmış durumdayız. Revizyondayız ya, 45 derece sıcakta, çocuklar sıkılmasın diye güneşin altında çarşı geziyoruz” diyor.
Herhangi bir tepki veya hareketliliğin önündeki en büyük engellerin “borç, işsizlik ve aile” olduğunu anlatan işçi, “TOGG’daki işten atma sonrası ölüm sessizliği yayılıyor. İnsanlar kredi borçlarını veya gelecek aylardaki ödemelerini konuşuyorlar” diyor.
Her sözleşme dönemi benzer şeyler yaşadıklarını ancak bu dönem özellikle işsizlik kaygısının çok yaygın ve baskın olduğunu belirten Renault işçileri, şunları söylüyor: “Yaşamımız, geleceğimiz bizim dışımızdaki güçler tarafından belirleniyor. Nasıl bir gelecek yaşayacağımız önce hükümetin sonra patronun en sonunda sendikacıların iki dudağının arasında. Bunlar elbette bahtsızlıkla açıklanamaz. Geleceğimize dair bir şeyler yaptığımızda nelerin değiştiğini gördük. Ama erken yenildik, erken pes ettik. Eylemlerin olduğu 2015’te hem ülkenin genel atmosferi bir şeyler değişebilir hissi veriyordu hem de insanların bir şeyleri değiştirebileceğine dair kendine ve yanındakine güveni vardı. O zamanlar bardak dolunca taşabiliyordu. Ancak insanları öyle karamsar hale getirip öyle dağıttılar ki herkes kendi bardağına doluyor, öfkesini kendi içinde yaşıyor, kendi içinde kusuyor, kimseyle konuşmuyor.”
İşten atma ve borç meselesinin kendi fabrikalarında da konuşulduğunu belirten BOSCH işçileri, geçtiğimiz sözleşme dönemi öncesi önce ev, araba ya da herhangi bir ihtiyacın kredi ile giderildiğini söylüyor. Bunun fabrikadaki her kuşak işçi için gelenek haline geldiğini ifade eden işçiler, “Ancak bu sayede hayatta kalabiliyoruz. Bir şeyler alabilmek için sözleşme dönemlerini bekliyoruz, elimize geçen toplu para ile kredinin bir kısmını kapatıp diğer aylarda da ödeme planı yapıyoruz” diyor.
BOSCH’ta üretimin son sürat devam ettiğini vurgulayan bir BOSCH işçisi, “Biri biter, bir üst modeli başlar, o biter daha üstü başlar. Rekorlar devam eder. O sırada hem işçi çıkışı hem de alımı olur. Maliyeti sabit tutup, bazen düşürüp, ortalama ücreti hiç yukarı çıkarmıyorlar” diyor.
Sözleşmeden beklentilerinin baskılandığını anlatan Bosch işçisi şöyle devam ediyor: “İşten çıkarmalar, kamu sözleşmesindeki rakamlar derken beklentiyi öyle düşürdüler ki kimse bu dönem kredi konuşamıyor. Herkes çalışmaya devam edebilmeyi tartışıyor. Sadece hayatta kalacak kadar ücret alıp, dünyadaki dört otomobilden birine enjektör üretmeye devam.”
Ürettikçe gelirlerinin artmasını beklerken gelirlerinin düştüğünü belirten Bosch işçisi, “Sözleşme imzalandığı ilk üç ay sorun yok ama sonra aşağı doğru bir iniş başlıyor. Hayat pahalılığı, zamlar, enflasyon karşısında aldığımız kuşa dönüyor. Sözleşmenin iyi olması ücretleri kalıcı olarak artırmıyor. Her sözleşme dönemi zam aldık diye seviniyoruz oysa bir önceki dönem seviyesine anca geliyor gelirimiz. Patron her maliyet artışını satış fiyatlarına yansıtıyor ama işçinin ücretine yansıyan yalan TÜİK enflasyonu dışında bir şey yok. Gerçekten zam almış olsak yaşam koşullarımız değişmez mi? Biz sürekli aşağı doğru gidiyoruz” diyor.
Kaynak: Haber Merkezi