Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA

Bursa’da ‘Umut hakkı’ açıklaması

Özgürlükçü Hukukçular Derneği Bursa Şubesi, son süreçte tekrar gündeme gelen Öcalan için ‘umut hakkı’ konusunda açıklama yaptı. Kent Meydanı’nda bir araya gelen ÖHD üyeleri Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından dan önerilen ‘Umut Hakkı’nın Abdullah Öcalan ve diğer hükümlüler için uygulanmasını talep etti.

Haber Giriş Tarihi: 15.09.2025 18:46
Haber Güncellenme Tarihi: 15.09.2025 18:57
Kaynak: Haber Merkezi
Bursa’da ‘Umut hakkı’ açıklaması

Bursa Kent Meydanı’nda yapılan açıklamayı okuyan Özgürlükçü Hukukçular Derneği Bursa Şube Yöneticisi Av. Orhan Savut “Umut hakkı hükümlülerin bir gün yeniden özgürlüğüne kavuşabileceğini, yeniden toplumla buluşabileceğini umut edebilmesi gerektiğini belirtmektedir. Aynı şekilde bu umudun bir temenninin ötesine geçmesini, öngörülebilir, belirli ve gerçekleşebilir olmasını ifade etmektedir.” dedi.

ÖHD Bursa Şubesi tarafından yapılan açıklama şu şekilde;

2003 yılında Sayın Abdullah Öcalan’ın vekilleri tarafından Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) yapılan başvuru ile kendisi aleyhine tesis edilen kararın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) işkence ve diğer kötü muameleyi yasaklayan 3. Maddesine aykırı olduğu belirtilerek başvuru yapılmış; AİHM, 18 Mart 2014’te verdiği kararla Sn. Öcalan’ın şartlı salıverilme hakkına sahip olmaksızın ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm edilmesini umut hakkı bağlamında değerlendirerek AİHS’ye aykırı bulmuştur. Bu karar, umut hakkı özelinde Türkiye aleyhine verilmiş ilk karar olması nedeniyle önem taşımaktadır. AİHM daha sonraki yıllarda Hayati Kaytan, Emin Gurban ve Civan Boltan için de umut hakkı bağlamında AİHS 3. Maddesinde yer alan İşkence yasağının ihlal edildiğini tespit etmiştir.
Umut hakkı hükümlülerin bir gün yeniden özgürlüğüne kavuşabileceğini, yeniden toplumla buluşabileceğini umut edebilmesi gerektiğini belirtmektedir. Aynı şekilde bu umudun bir temenninin ötesine geçmesini, öngörülebilir, belirli ve gerçekleşebilir olmasını ifade etmektedir.
İşkence yasağına aykırı mevcut düzenlemeler, uzun süredir Sn. Öcalan’ı, Sn. Kaytan’ı, Sn. Gurban ve Sn. Boltan’ı etkilediği gibi, 14 Ağustos 2024 tarihli Birleşmiş Milletler (BM) İşkenceye Karşı Komite’nin Türkiye’nin Beşinci Dönemsel Raporu’na İlişkin Sonuç Gözlemleri’nde 4 binden fazla sayıda olduğu belirtilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası hükümlülerinin de eziyet çekmesine yol açan yapısal-sistematik bir sorundur.
Kesinleşen ilk karar olan Öcalan/Türkiye(No.2) kararının üzerinden on bir yıl geçmesine rağmen Türkiye tarafından söz konusu ihlalleri ortadan kaldırmaya dönük herhangi bir düzenleme yapılmamıştır. 2021 ve 2024 yıllarında Türkiye’ deki sivil toplum örgütleri ve barolar tarafından kararın uygulanmamasına ilişkin Bakanlar Komitesi’ne Kural 9/2 bildirimleri sunulmuştur ve süreç takip edilmeye devam etmektedir. Bunun üzerine AİHM kararlarının yerine getirilip getirilmediğini denetleyen Avrupa Konseyi (AK) Bakanlar Komitesi, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla ilgili “umut hakkını” doğuracak yasal düzenlemeler ve uygulama değişikliklerinin sağlanması için Türkiye’ye yönelik denetim sürecini başlatmıştır.
Son olarak 2024 yılının Eylül ayında yaptığı toplantıda konuyu gündemine alan Bakanlar Komitesi; ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası için mevcut olan salıverme yasaklarının kaldırılmasına yönelik hiçbir ilerleme kaydedilmediğini vurgulayarak yetkilileri gerekli önlemleri daha fazla gecikmeden almaya çağırmış, 2025 yılının Eylül ayında gerçekleştirilecek toplantıya kadar herhangi bir somut ilerleme kaydedilmemesi halinde Sekreteryayı bir ara karar taslağı hazırlaması için görevlendirmiştir.
Ancak Türkiye, hazırladığı eylem planlarında mevcut koşullu salıverilme yasağını ortadan kaldıracak ve ihlallere son verecek mevzuat değişikliklerine veya tedbirlere maalesef yer vermemektedir. Uluslararası hukuka tümüyle aykırı bu durum, Türkiye’nin demokrasi ve hukuk taahhüdünden ve bir parçası olduğu evrensel insan hakları normlarını bağlayıcı bir çerçeve olarak görmekten hızla uzaklaştığının açık bir göstergesidir.
Türkiye, AK üyesi ve AİHS’ye taraf olduğu ve bu bağlamda yargı yetkisini kabul ettiği için AİHM kararlarını uygulamakla yükümlü ve sorumludur. Sn. Öcalan’ın mevcut koşulları ne AİHM kararları ve umut hakkı ile uyumludur ne de Kürt Meselesinin demokratik ve siyasal çözümüne odaklı yürüttüğü süreçle uyumludur. Umut hakkının uygulanması, temel bir insan hakkı olarak zorunluluk taşıdığı gibi; bugün içerisinden geçtiğimiz Barış ve Demokratik Toplum sürecinin hayata geçirilebilmesi için en temel adımlardan biridir. Bu yönüyle de Sayın Öcalan’ın özgürlüğü, yalnızca bir bireyin hakkı olarak ele alınmamalı, aynı zamanda toplumsal barışın ve demokratik siyasetin önünün açılmasının zorunlu bir gereği olarak değerlendirilmelidir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) “umut hakkı” kararı da göstermektedir ki, adil ve hakikati gerçekleştirecek bir barışın ön koşulu ancak barışın hukukunun ve insan haklarının gerekleri yerine getirilerek sağlanabilir.
Bu tarihi dönemin hukuki güvencesi umut hakkının hayata geçmesi ile mümkündür. Barışın demokratik entegrasyonu da, umut hakkının yasal adımlarının atılmasına ve zaman kaybetmeden gerçeğe dönüşmesine yani özgürlüğe dönüştürülmesine bağlıdır. Umut ilkesi, diğer tüm toplumsal değerlerin de hukuk kapısından içeri girmesini sağlayabilecek etkiye sahiptir.
Bu topraklarda halklar ve inançlar üzerindeki inkar, imha ve asimilasyon politikaları tarihe gömülmeli yerine, eşitlik, adalet, özgürlük ve dayanışma zihni, bilinci, iradesi inşa edilmelidir. Halkların, kültürlerin, tarihsel ve toplumsal mirasına saygı gösterilmelidir. Her topluluk, halk, inanç ve kültür kendi zihniyet ve duygular dünyasını oluşturma, yaşatma özgürlüğüne sahip olmalıdır. Bunun anayasal güvencesine sahip olmalıdır. Demokratik toplum, böylesi eşit ve özgür bir yaşamı ifade etmektedir. İçerisinde bulunduğumuz ekonomik, ekolojik, sosyal, kültürel, toplumsal krizlerin çıkış yolu da budur.
Bizler yıllardır birçok alanda mücadele eden hak, hukuk örgütleri ve sivil toplum kurumları olarak, onurlu bir barışın inşası, demokratik toplumun yaşama geçmesi ve hukukun toplumsallaşması için, binlerce mahpus başta olmak üzere tüm toplumsal kesimleri etkileyecek olan Umut hakkı bağlamında;
Komite'yi Umut hakkı kararının uygulanmasını etkin bir şekilde izlemeye, TBMM Meclis Komisyonunu, TBMM çatısı altındaki tüm siyasi partileri, yargı mekanizmalarını ve Adalet Bakanlığı başta olmak üzere ilgili tüm makamları acilen AİHM kararlarına ve BM İşkenceye Karşı Komite’nin tavsiyelerine uymaya çağırıyoruz, ayrıca demokratik değişim ve dönüşümün asıl öznesi ve dinamiği olan halkı, demokratik kamuoyunu ve tüm sivil toplum örgütlerini umut hakkının toplumsallaşması ve yaşama geçirilmesi için duyarlılık göstermeye ve sorumluluk almaya çağırıyoruz.

Kaynak: Haber Merkezi

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.