Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA

Çocuk İş Cinayetleri Raporu: Son 11 yılda en az 671 çocuk hayatını kaybetti

Haber Giriş Tarihi: 28.01.2024 14:32
Haber Güncellenme Tarihi: 28.01.2024 14:34
Kaynak: Haber Merkezi
Çocuk İş Cinayetleri Raporu: Son 11 yılda en az 671 çocuk hayatını kaybetti

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi, Mesleki Eğitim Merkezleri’ne (MESEM) dikkat çektiği Çocuk İş Cinayetleri Raporu’nu yayınladı. Raporda, son 11 yılda en az 671, AKP’nin iktidar olduğu dönemde ise en az 907 çocuğunun çalışırken hayatını kaybettiği belirtildi.

İSİG Meclisi'nin MESEM kapsamında çalışırken yaşamını yitiren çocuklara dikkat çektiği Çocuk İş Cinayetleri Raporu’nda son 11 yılda en az 671, AKP’nin iktidar olduğu dönemde ise en az 907 çocuğunun hayatını kaybettiği tespitine yer verildi.

Raporda şu husulara değinildi:

"Yüzde 92’sini ulusal basından; yüzde 8’ini ise çocuk işçilerin aileleri, mesai arkadaşları ve yerel basından öğrendiğimiz bilgilere dayanarak tespit ettiğimiz kadarıyla;

2013 yılında en az 59 çocuk işçi, 2014 yılında en az 54 çocuk işçi, 2015 yılında en az 63 çocuk işçi, 2016 yılında en az 56 çocuk işçi, 2017 yılında en az 60 çocuk işçi, 2018 yılında en az 67 çocuk işçi, 2019 yılında en az 67 çocuk işçi, 2020 yılında en az 67 çocuk işçi, 2021 yılında en az 62 çocuk işçi, 2022 yılında en az 62 çocuk işçi, 2023 yılında en az 54 çocuk işçi olmak üzere,

2013-2023 yılları döneminde en az 671 çocuk işçi hayatını kaybetti…

Bu noktada çocuk işçilik raporlarımızda kullandığımız kavramları da kısaca hatırlatalım
• 18 yaşını doldurmayan ve (ücretli ya da kendi nam ve hesabına/ücretsiz) çalışan toplumun her üyesini “çocuk işçi” olarak tanımlıyoruz.

• Çocuk işçiler tarım sektöründe ailesiyle birlikte mevsimlik olarak ücretli veya tarlasında çalışanlardır, çocuk işçiler haftanın bir günü okulda dört günü işyerinde olan MESEM adı altında çalışanlardır, çocuk işçiler kentlerin varoşlarında aile içi emek kapsamında ücretsiz çalışanlardır, çocuk işçiler iş öğrensin diye yaz tatilinde çalışanlardır, çocuk işçiler harçlığını kazansın diye tanıdığın yanına verilenlerdir... Ama çocuk işçiler sistematik olarak Türkiye kapitalizminin daha ilköğretim çağındayken bile acımasız üretim çarklarına soktuğu oyun alanlarından koparılan çocukluğunu, gençliğini ve sağlığını işyerlerinde bırakan bu ülkenin geleceğidir. Kesinlikle arızi bir olgu değil bilinçli sistematik bir ucuz emek sömürüsüdür.

• Ancak bu ufkumuzun yanında yasalarda belirtilen “Çocuk işçi: 14 yaşını bitirmiş, 15 yaşını doldurmamış ve ilköğretimini tamamlamış kişidir.” ve “Genç işçi: 15 yaşını tamamlamış, ancak 18 yaşını tamamlamamış kişidir.” tanımlarını da güncel olarak ve uzun vadede istisnalar, çalışma hakları, sosyal güvenceleri gözeterek unutmuyoruz.

AKP’nin hükümet olup ilerleyen yıllarda hızla devletin merkezinde yer alışının 22. yılındayız. AKP’nin hayata geçirdiği tarım, sanayi, eğitim ve sosyal politikalar her geçen gün daha fazla çocuğun işçileşmesini beraberinde getirdi. Diğer yandan ise sanki “çocuk işçilik” yokmuş gibi bir hava verilerek bu sorun görünmez kılınmaya çalışıldı.

Bu görünmez kılma politikası çocuk işçilik ölümlerinde de devletin açıkladığı verilerde gözükmektedir. (Bu arada SGK’nın açıkladığı çocuk işçi ölüm sayılarının daha da düşük olduğunu hatırlatalım). 2002-2012 yılları dönemi için, Çalışma Bakanlığı’nın milletvekillerinin verdiği farklı önergelerindeki cevaplarda en yüksek çocuk işçi ölüm bilgilerini baz aldığımızda;

2002 yılında en az 1 çocuk işçi, 2003 yılında en az 18 çocuk işçi, 2004 yılında en az 29 çocuk işçi, 2005 yılında en az 27 çocuk işçi, 2006 yılında en az 29 çocuk işçi, 2007 yılında en az 28 çocuk işçi, 2008 yılında en az 29 çocuk işçi, 2009 yılında en az 12 çocuk işçi, 2010 yılında en az 24 çocuk işçi, 2011 yılında en az 24 çocuk işçi ve 2012 yılında en az 15 çocuk işçi hayatını kaybetti.

Çalışma Bakanlığı’nın bu açıklamalarına 2013 yılı ile birlikte tutulan İSİG Meclisi verilerini de eklediğimizde “AKP’li yıllarda en az 907 çocuk işçi hayatını kaybetti.”

• Bu noktada raporlarımızda değindiğimiz bir hususu daha hatırlatalım. “İSİG Meclisi olarak bizler, kısıtlı imkânlarımızla derlediğimiz iş cinayetleri raporlarında işçi ölümlerinin bir kısmına ulaşarak kayıt altına alabiliyoruz. Bu yüzden “en az” vurgusunu yapıyoruz. Bu noktada çocuk işçi ölümlerinin büyük bir çoğunluğuna ulaşabiliyoruz. Ancak tabloda da görüldüğü gibi devletin resmi verileri “çocuk işçi ölümlerini saklamaktadır.”

“En az” vurgusu yapmamızın bir nedeni de kimlik bilgilerine ulaşamadığımız için basında yer alan “18 yaşında”ki işçi ölümlerini çocuk işçiler kapsamına almamamızdır. Zira bu yaşa dair işçi ölümlerini “18 yaşını tamamlamış” olarak algılıyoruz. Ulusal ve yerel basına 18 yaşında olarak yansıyan ancak yaşını doldurmayan işçiler var mıdır? Evet, vardır. Bu noktada çocuk işçi ölümü bilgilerine eklemesek de tabloda İSİG Meclisi’nin 18 yaşında çalışırken hayatını kaybeden işçi verilerini de paylaşmamız gerekiyor:

2013 yılında en az 18, 2014 yılında en az 20, 2015 yılında en az 20, 2016 yılında en az 19, 2017 yılında en az 18, 2018 yılında en az 27, 2019 yılında en az 14, 2020 yılında en az 13, 2021 yılında en az 11, 2022 yılında en az 13 ve 2023 yılında en az 17 “on sekiz yaşındaki işçi” hayatını kaybetti...

“Yani tek tek yaş bilgilerinin teyit edilmesi gereken 180 işçi demek bu...”

Güncel bir tartışma: Mesleki Eğitim Merkezleri (MESEM)
Türkiye’de çocuk emeğinin sömürüsünde yaygın bir şekilde kullanılan temel yasal model çıraklıktır. Yoksul ailelerin çocuklarına yapılacak eğitim yatırımının maliyetini ortadan kaldırmak üzere kurulan ve 1970’lerden bu yana uygulanan bu model sınıfsal eşitsizliği derinleştirmiştir. Belirli dönemlerde çıraklığa ilişkin mevzuat düzenlemeleri yapılmıştır. Ancak bu düzenlemeler çıraklığı ortadan kaldırmak ya da azaltmak üzere değil tam tersine mevcut yeni piyasa koşullarına ya da yasal değişikliklere uyum sağlamak üzere geliştirilmiştir.

MESEM 2016 yılı sonuna kadar var olan ‘Çıraklık Eğitim Merkezleri’nin devamı niteliğindedir. Yani (4+4+4 modeli birlikte) eğitim sisteminin içine daha fazla entegre edilmiş ve kitleselleştirilmiş bir çocuk işçilik sisteminden bahsedebiliriz. MESEM uygulaması hayata geçirilirken AB ülkeleri örnek verilmektedir. Ancak uluslararası işbölümünde Türkiye’nin rolünü düşündüğümüzde yapılan ara eleman yetiştirmek ve ucuz emek gücü ihracıdır.

MESEM kapsamında yaklaşık 1,5 milyon öğrencinin olduğu açıklandı. Bu öğrencilerin yaklaşık 300 binini ise 18 yaşın altındaki çocuklardan oluşuyor. Yani çocuk işçilik ‘bir gün okulda dört gün işyerinde eğitim alma’ uygulamasıyla meşrulaştırılıyor. Tabi bu uygulamanın kökenlerinde 24 Ocak kararları ve 12 Eylül darbesi ile hayata geçirilen neoliberal politikalar, 1990’lı yıllardan itibaren eğitimin metalaştırılması ve sanayi-eğitim işbirliği politikaları, 2006 yılında MEB-Koç Holding işbirliği ile “Meslek lisesi memleket meselesidir” şiarıyla öğrencilerin sanayi için ara eleman olarak yetiştirilmeye başlanması TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken’in “Bizim çıraklarımız çocuk işçi değildir, onlar ustalarından meslek öğrenen öğrencilerdir.” sözleri ile hayata geçirilen adımlar bulunmaktadır.

Patronlara, çırak ve stajyer çalıştırmaya dönük bu teşvik aynı zamanda çocuk işgücünü iş kazalarının, iş cinayetlerinin en fazla yaşandığı küçük işletmelere itmiştir. Bu işletmelerin genel denetimler ve işçi sağlığı ve iş güvenliği denetimlerinde en az denetlenen yerler olması da çocuk işçilere yönelik sömürü ve kuralsızlığı arttırmıştır.

Tabi hatırlatmamız gereken bir husus var o da MESEM’lerde her yaştan öğrenci var. Bu durum da bir yandan yaşlılara kadar uzanan bir yelpazede yeniden işçileştirmenin hayata geçirildiğini diğer yandan eğitime destek adı altında da devletten sermayeye kaynak aktarıldığını da göstermektedir.

MESEM’lerde yoğunlaşan “çocuk işçiliğin nesnel zeminini yoksulluk oluşturmaktadır”. Türkiye’de zaten binlerce çocuk aileleri geçinemediği için çalışmak zorundaydı. Bazen yazın çırak olarak bazen okul sonrası atölyeye giderek bazen de okulu bırakarak çalışıyorlardı. 2021 Eylül ayından itibaren ise derinleştirilen yoksullaştırma politikaları ile Türkiye’de her yaştan insan hızla ücretliler ordusuna katıldı.

Doğal olarak maddi durumu kötü olan ailelerden çocuklar MESEM tercihinde (zorunluluğunda) bulundu. Böylece bir yandan okuyup diğer yandan çalışıp diploma, kalfalık ve ustalık belgesi alma imkânları olacaktı. Ancak bu çocuklara sunulan gelecek organize sanayi bölgelerinde, gıda, metal, kimya gibi sektörlerde ara eleman olma ya da hizmet sektörü çalışanı olmaktı. Diğer yandan sağlıklarını, çocukluklarını ve gençliklerini işyerlerinde bırakacaklardı…

2013-2023 yıllarında çocuk iş cinayetlerinin işkollarına göre dağılımı şöyle:

Tarım, Orman işkolunda 380 çocuk (250 işçi ve 130 çiftçi); İnşaat, Yol işkolunda 71 çocuk; Metal işkolunda 46 çocuk; Konaklama, Eğlence işkolunda 45 çocuk; Gıda işkolunda 23 çocuk; Ticaret işkolunda 21 çocuk; Genel İşler işkolunda 20 çocuk; Tekstil, Deri işkolunda 17 çocuk; Taşımacılık işkolunda 14 çocuk; Ağaç, Kâğıt işkolunda 11 çocuk; Kimya, Lastik işkolunda 7 çocuk; Enerji işkolunda 4 çocuk; Çimento, Toprak, Cam işkolunda 3 çocuk; Madencilik işkolunda 1 çocuk; İletişim işkolunda 1 çocuk; Sağlık işkolunda 1 çocuk; Elimizdeki veriler ışığında çalıştığı işkolunu belirleyemediğimiz 6 çocuk işçi çalışırken hayatını kaybetti…

Tarım ve inşaat işçiliği, hizmetlerde ve sokakta çalışma
Milli Eğitim Bakanlığı, okulda olması gerekirken çalıştığını tespit ettiği ancak “ulaşamadığı” tarım işçisi çocuklara esasında ulaşmaktadır. Eski MEB Bakanı Ziya Selçuk 22 Temmuz 2020’de yaptığı paylaşımda mevsimlik çocuk işçileri tarlada ziyaret ettiğini “yaz tatili kitaplarını, bir salkım domatesle takas ettiğini” gülücüklerle belirtiyordu.

Tarım işçiliği, çocuklar için “en kötü çalışma biçimleri” arasında yer alır. Gezici mevsimlik tarım işçiliği ise tarım işçiliğinden de farklı olarak özellikle çocuk işçiler için pek çok risk barındırmaktadır. Güneşe maruz kalma, böcek ısırması, tarım kimyasallarıyla temas etme, eğilerek çalışma, ağır yük taşıma gibi risklerin yanı sıra gezici mevsimlik tarım işçisi çocuklar naylon çadırlarda yaşama, yeterli beslenememe, temiz suya ulaşamama, okula gidememe, gibi pek çok riskle daha karşı karşıyadır. Tarım alanlarında çalışan çocuklar için diğer bir tehlike parazitik ve diğer bulaşıcı hastalıklara yakalanma riskidir.

Tarım işçisi çocukların en önemli problemlerinden birisi de uzun çalışma saatleridir. Tarımda çalışan çocukların çalışma saatleri ortalamanın üzerinde seyretmekte ve haftalık 60 saati bulabilmektedir.

Çocuk işçiliğin en kötü biçimleri arasında sayılan tarım, Türkiye’de ücretli ve ücretsiz aile işçisi çocuk işçiliğin en yoğun olduğu işkolu ve çocuk işçilik bakımından başlıca sektör. Yani tarımda çocuk emeğinin yoğun olmasının iki yönü bulunuyor: Bir yönünü tarımın çökertilmesi ve aile emeği içinde görmeliyiz. Diğer yönü ise mevsimlik işçiliktir. Çocuklar mevsimlik işçiliğin kadınlar ile birlikte omurgasını oluşturmaktadır ve ‘çocukları çekip alırsanız mevsimlik işçilik kalmaz’…

Tarımın ardından en fazla çocuğun çalıştırıldığı sektör hizmet sektörü (son dönemde moto kuryelik) ve sokakta çalışmadır. Sokakta çalışan çocuklar genel olarak ayakkabı boyacılığı, seyyar satıcılık, araba camı silme, atık toplama gibi işlerde çalışırken, bu işler genel olarak kalabalık şehir merkezlerinde ve tehlikeli ortamlardadır. Çalışma yaşı 10’un altına düşmüştür. Dengeli ve yeterli beslenmeyen, bir kısmı ise geceyi sokakta veya çöplüklerde geçiren çocukların çalışmaları haftanın 7 günü ve günlük 14 saate varan çalışma saati bulabilmektedir. Bu çocuklar iş cinayetlerinin yanı sıra yaralanmalara, fiziksel ve ruhsal şiddete, cinsel tacize ve saldırıya, ağır aşağılamalara maruz kalıyor.

İnşaat işçisi çocuklar ise genellikle ailenin diğer üyeleriyle ya da akrabalarıyla birlikte çalışmaktadır. Genel olarak kalfalık, çıraklık yapsalar da iş yükü bakımından yetişkinlerle aynı biçimde çalışmaktadırlar. Yetişkinlerden farklı olan koşulları ise sadece aldıkları ücretin daha düşük olmasıdır.

Göçmen çocuk emeğine dair
Yanlış dış ve iç politikalar sonucu Türkiye’de yaşayan Suriyeli ve Afganistanlı mülteci sayısının, kaydı bulunmayan göçmen ve mültecilerle birlikte 7-8 milyon civarında olduğu tahmin ediliyor. Bu nüfusun önemli bir kısmını oluşturan göçmen ve mülteci çocukları, tarım, sanayi, inşaat, ticaret gibi işkollarında günübirlik ve güvencesiz şekilde işgücü piyasasına dâhil oluyor. Bu da patronlar açısından, ücret pazarlığı imkânı olmayan, ücret ödemelerini eksik yatırabileceği ya da geciktirebileceği, hakkını aradığında şiddet uygulayabileceği, zorla çalıştırabileceği ek bir çocuk işçi kitlesi anlamına gelmektedir.

Neredeyse tamamı Suriyeli olan onbinlerce göçmen çocuk işçilerin tüm çocuk işçi ölümlerindeki oranı yüzde 10-12 aralığındadır. Bu çocuklar patronlar açısından, ücret pazarlığı imkânı olmayan, ücret ödemelerini eksik yatırabileceği ya da geciktirebileceği, hakkını aradığında şiddet uygulayabileceği, zorla çalıştırabileceği ek bir çocuk işçi kitlesi olarak görülüyor.

2013-2023 yıllarında çocuk iş cinayetlerinin nedenlerine göre dağılımı şöyle:

Trafik, Servis Kazası nedeniyle 186 çocuk; Zehirlenme, Boğulma nedeniyle 112 çocuk; Ezilme, Göçük nedeniyle 92 çocuk; Yüksekten Düşme nedeniyle 61 çocuk; Şiddet nedeniyle 56 çocuk; Elektrik Çarpması nedeniyle 44 çocuk; Yıldırım Düşmesi nedeniyle 41 çocuk; Patlama, Yanma nedeniyle 25 çocuk; Kalp Krizi, Beyin Kanaması nedeniyle 14 çocuk; Kesilme, Kopma nedeniyle 13 çocuk; İntihar nedeniyle 9 çocuk; Nesne Çarpması, Düşmesi nedeniyle 8 çocuk; Diğer nedenlerden dolayı 10 çocuk işçi çalışırken hayatını kaybetti…

• Trafik ve servis kazaları en çok çocuk işçi ölüm nedenidir. Çünkü mevsimlik tarım işçisi olan çocuklar tıka basa dolu minibüslerde, traktör kasalarında veya açık kasa kamyonetlerin yaptıkları kazalarda yollara savrulmaktalar.

• Yine önemli bir neden de boğulmalardır. Mevsimlik tarım işçisi çocuklar içme suyu veya genel kullanım için ihtiyaç olan suları derelerden ve su kanallarından sağlamaktadır. Ayrıca yazın 40 dereceyi aşan sıcaktan korunmak ve yine yıkanma ihtiyacı için girilen bu derelerde ve su kanallarında çocuklar boğulmaktadır.

• Ezilmeler metal, gıda, tekstil ve kimya işçisi çocukların sıkça karşılaştığı bir ölüm nedenidir. Ölmediklerinde de uzuv kaybı, kırılma gibi ciddi sağlık sorunlarına neden olmaktadır. Yüksekten düşmeler ise inşaat işçisi çocukların ilk sıradaki ölüm nedenidir.

• Şiddet ise korunmasız olan çocukların işyerlerinde ve sokakta karşılaştıkları bir ölüm nedenidir. Çocuk işçiler için maruz kalınan fiziksel ve psikolojik şiddet çoğu zaman gündelik yaşamın bir parçası haline gelmiştir.

2013-2023 yıllarında çocuk iş cinayetlerinin cinsiyetlere göre dağılımı şöyle:

98 kız ve 573 oğlan çocuk işçi çalışırken hayatını kaybetti…

• İş cinayetlerinde ölen kız çocuklarının 6-14 yaş grubundaki oranı yüzde 21’dir. Bu oran tüm yaşlardaki kadın işçi ölüm ortalamasının 3 katıdır. Genel olarak baktığımızda da tüm çocuk işçiler içinde bu oran tüm yaşlardaki kadın işçi ölüm ortalamasının 2 katıdır.

2013-2023 yıllarında çocuk iş cinayetlerinin yaşlara göre dağılımı şöyle:

4 yaşında 5 çocuk, 5 yaşında 5 çocuk, 6 yaşında 4 çocuk, 7 yaşında 7 çocuk, 8 yaşında 14 çocuk, 9 yaşında 13 çocuk, 10 yaşında 25 çocuk, 11 yaşında 16 çocuk, 12 yaşında 36 çocuk, 13 yaşında 44 çocuk, 14 yaşında 65 çocuk, 15 yaşında 99 çocuk, 16 yaşında 131 çocuk ve 17 yaşında 207 çocuk işçi çalışırken hayatını kaybetti...

• Türkiye’de çocuk işçilik 4 ila 8 yaş aralığında başlıyor. Tarımda toplayıcılık, çobanlık ve mevsimlik tarım işçiliği yapan; sokakta mendil satan, cam silen çocuklar var. Ancak mevsimlik tarım işçisi ve sokakta çalışan çocukların sayısında 8 yaşından itibaren ciddi bir artış var. 10-12 yaşlarda tekstil ve metalde çalışan çocukları görüyoruz. 13-14 yaşlarından itibaren tarım, inşaat, sanayi ve hizmetlerde çalışan sayıları yüzbinlere ulaşan; 15-17 yaş grubunda ise tarım başta olmak üzere konaklama, ticaret, inşaat, metal, tekstil ve gıda gibi işkollarında çalışan milyonu aşkın çocuk işçi var.

2013-2023 yıllarında çocuk iş cinayetlerinin aylara göre dağılımı şöyle:

Ocak ayında 36 çocuk, Şubat ayında 27 çocuk, Mart ayında 31 çocuk, Nisan ayında 34 çocuk, Mayıs ayında 68 çocuk, Haziran ayında 68 çocuk, Temmuz ayında 105 çocuk, Ağustos ayında 119 çocuk, Eylül ayında 71 çocuk, Ekim ayında 45 çocuk, Kasım ayında 38 çocuk, Aralık ayında 29 çocuk işçi çalışırken hayatını kaybetti...

• Mayıs ve Eylül aylarını içeren dönemde mevsimlik tarım işçisi çocukların ölümünü yoğun bir biçimde görüyoruz. Başka bir bakış açısıyla da tarım işçisi çocukların Mayıs ayı ile birlikte okulu bıraktığını ancak Ekim ayında okullarına döndüğünü söyleyebiliriz.

• Yine okulların kapanmasıyla birlikte Temmuz ve Ağustos aylarında “yaz aylarında” çalışan çocuk sayısının (tarıma ek olarak sanayi, inşaat ve hizmetler) kitlesel olarak arttığını belirtmeliyiz.

• MESEM gibi uygulamalarla kitleselleşen “adı öğrenci olan işçiliğin” bir sonucu olarak da özellikle kış aylarında kentlerdeki OSB’lerden gelen çocuk işçi ölümlerine giderek daha sık şahit olmaktayız. Örneğin son beş ayda 7 çocuk işçi (çoğu MESEM kapsamında) çırak ya da stajyer olarak çalışırken hayatını kaybetti.

2013-2023 yıllarında Türkiye’nin 77 şehrinde çocuk iş cinayeti gerçekleştiğini tespit ettik:

49 ölüm Şanlıurfa’da; 40 ölüm Gaziantep’te; 33’er ölüm Adana ve İstanbul’da; 25 ölüm Konya’da; 21 ölüm Antalya’da; 19’ar ölüm Ankara ve Bursa’da; 18 ölüm Mardin’de; 17’şer ölüm Aydın, Kocaeli ve Mersin’de; 16’şar ölüm Diyarbakır ve Manisa’da; 14 ölüm Ağrı’da; 13 ölüm Denizli’de; 12’şer ölüm Hatay ve Samsun’da; 11’er ölüm İzmir, Kahramanmaraş ve Şırnak’ta; 10’ar ölüm Aksaray, Balıkesir, Erzurum, Osmaniye ve Sakarya’da; 9’ar ölüm Kayseri, Malatya, Muğla ve Van’da; 8’er ölüm Ordu, Sivas ve Tekirdağ’da; 7’şer ölüm Afyon, Giresun, Karaman ve Siirt’te; 6’şar ölüm Batman ve Düzce’de; 5’er ölüm Elazığ, Kastamonu, Muş ve Yozgat’ta; 4’er ölüm Bolu, Çorum, Hakkari, Isparta ve Sinop’ta; 3’er ölüm Bitlis, Eskişehir, Kars, Kırıkkale, Kırklareli, Kilis, Kütahya, Niğde ve Uşak’ta; 2’şer ölüm Bartın, Bilecik, Bingöl, Burdur, Çanakkale, Gümüşhane, Rize, Tokat ve Tunceli’de; 1’er ölüm Adıyaman, Ardahan, Bayburt, Çankırı, Edirne, Karabük, Kırşehir, Nevşehir, Trabzon, Yalova, Zonguldak ve Irak’ta meydana geldi…

• En çok çocuk işçi ölümünün meydana geldiği şehir Şanlıurfa’dır. Ayrıca diğer şehirlerde ölen mevsimlik çocuk işçilerinde de memleket olarak ilk sırada Şanlıurfalılar vardır.

Sonuç
Türkiye sanayisinin dünya pazarlarında, özellikle AB pazarında, var olmasının yegâne yolu ucuz işgücü ihracıdır. Bu noktada çocuk işçilik elzemdir ve çocuk işçilik ancak üretenlerin yönetmesi durumunda önlenebilir. Onun dışında hümanist söylemler ve bazı PR çalışmaları görebiliriz. Örneğin;

• Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakan Yardımcısı Halil Etyemez, 2014 yılında, Uluslararası Çalışma Konferansı'nın 103. Oturumunda, özellikle çocuk işçiliği ile mücadele çerçevesinde alınan önlemler sayesinde, bu sorunun artık Türkiye'nin gündeminden çıktığını söylemişti.

• AB Komisyonu’nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Stefan Füle, Türkiye’nin çocuk işçi çalıştırmayla mücadelede başarılı olduğunu belirtmiş, “Türkiye 2014 itibarıyla çocuk işçi çalıştırmayı bitirmeyi taahhüt ettiğini ve ILO’nun Türkiye’yi 2006 yılında çocuk işçilikle mücadelede başarı sağlayan üç ülkeden biri seçmesine neden olduğunu” söylemişti.

• Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı çocuk işçilikle mücadele etmek ve çocuk işçiliği durdurmak için 2017-2023 yılları için “Çocuk İşçiliği ile Mücadele Ulusal Programı hazırlamış ve 2018 yılını “Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Yılı” ilan etmişti.

Uluslararası sözleşmelerin imzalanması, hazırlanan programlar, AB temsilcilerinin açıklamaları vb. Bunlar siyasi iktidarın çocuk işçiliği engellemek yerine, halkla ilişkiler stratejisinin bir parçası olarak meşrulaştırma yolunu tercih ettiğinin ve çocuk işçiliğinin güvencesiz çalışmanın en önemli kaynaklarından biri olduğunun gizlenmesinin göstergesidir.

Çocuk işçiliğinin yasaklanması, mesleki öğrenimin çocuk gelişimine uygun bir biçimde planlanması ve kamusal kurallar çerçevesi içinde olması gerektiğini biliyoruz. Ancak bunları sistem içinde ifade etmek tek başına bir anlam ifade etmiyor. Örgütlenmek, mücadele etmek ve direnmek gerekiyor. Geleneksel emek örgütlenmelerinin kendi üyelerinin çıkarlarını bile koruyamadığı ve buharlaştığı bu dönemde çocuklarımızı koruyacak örgütlenmenin ve mücadelenin araçlarını oluşturmalıyız…"

Haber Merkezi

Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
logo
BursaMuhalif.com En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.