8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla bugün Türkiye'nin birçok farklı noktasında etkinlikler düzenlendi. Bursa'da da Kadın Platformu'nun çağrısıyla yüzlerce kadın Fomara Meydanı'nda bir araya geldi.
"Yıktığınız hayatları kadın dayanışması ile yeniden kuracağız" sloganıyla sokağa çıkan kadınlar Fomara Meydanı'ndan Kent Meydanı'na yürüdü.
Yürüyüş sırasında "Hükümet istifa" sloganları atıldı. Dayanışma yürüyüşüne katılan kadınlar tarafından "Yıkıntıların arasından yeni bir ülke kuracağız", "Helalleşmeyeceğiz, hesaplaşacağız", "Kayıp çocuklar nerede" yazılı dövizler de taşındı.

Kent Meydanı'nda tamamlanan yürüyüşün ardından Kahramanmaraş depremlerinde hayatını kaybeden 46 binden fazla insan için mum yakıldı. Bursa Kadın Platformu tarafından burada bir basın açıklaması yapıldı.
Açıklamada, ekek ve devlet şiddetine, kadın cinayetlerine, yoksulluğa, siyasal islama, savaşa, doğa olaylarının katliama dönüştürülmesine, rant ve talan siyasetine karşı öfke ve isyanın kadınları bir araya getirdiği ifade edildi.
Deprem bölgesinde kadınların kurduğu dayanışma noktalarına müdahale ederek engellemede bulunan iktidarın baskılarına boyun eğilmeyeceğinin bildirildiği açıklamada, şunlar kaydedildi:
"Bu yıl 8 Mart’a, kadın katliamlarının her gün arttığı, yoksulluk ve açlık sınırının altında yaşamaya mahkum edilen binlerce kadının artan faturalar, barınma ve yaşam masraflarıyla açlığa terk edildiği, LGBT’lere yönelik şiddetin devlet eliyle körüklendiği, kadın işsizliğinin arttığı, savaş politiklarıyla militarizmin cesaretlendirildiği, göçmen kadınlara yönelik ırkçı saldırıların çoğaldığı koşullarda tüm bunlara karşı öfkemizle geldik. Depremde on binleri alınmayan önlemlerle enkaz altında katledenler, yüzbinlerce insanı göçük altında, göndermedikleri yardımlar sebebiyle ölüme terk etti.

Depremin ilk günlerinde hayati önem taşıyan adımları atmayan devlet, biz kadınların deprem bölgesinde yaşayan kadınlarla kurduğumuz dayanışmayı engellemeye çalışıyor. Biz bu saldırıları bir gecede İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesinden, kadın özgürlük mücadelesi yürüten kadın kurumlarının kapatılmaya çalışılmasından, kadın kurumlarına ve iradesine atanan kayyımlardan, 25 Kasım’larda, 8 Mart’larda, 1 Mayıs’larda sokağa çıkan kadınların işkence edilerek gözaltına alınmasından tanıyoruz. Gerici politikalarla güçlendirilmiş aile yapısını dayatarak bizleri aileye sıkıştırmaya çalışanlar, kamusal yaşamdaki varlığımızı baskı altına alıyor. Tarikat ve cemaatler eliyle kadınların, çocukların yaşamlarını gerici bir kuşatma altına alanlar, depremzede çocuklarla ilgili 'evlatlık edinilen depremzede çocuk ile evlenmekte bir sakınca yoktur' diyerek çocuk istismarının önünü açıyor. Deprem bölgesine psikolojik destek için ilahiyatçı gönderip, çadırlara okuldan önce kuran kursu açıyor. Yaşamlarımız üzerinde kurulan bu kuşatmayı, tarikat ve cemaatleri, sömürü ve şiddet yuvası olan her alanı reddediyoruz. Baskı ve zor yoluyla kadınları susturmaya çalışan erkek egemen sisteme, onun temsilcilerinden olan AKP iktidarına itaat etmiyoruz."
Kahramanmaraş depremlerinin ardından bölgede ped, hpv aşısı, tampon ve tüm hijyen ürünlerinin temininde sorun yaşandığına dikkat çekilen açıklamada, "Ekonomik krizin derinleştiği bu koşullarda, işten ilk çıkarılan biz kadınlar ve LGBT’ler oluyoruz. Kadın işsizliği rakamları son bir yılda çığ gibi artarken, güvencesiz, düşük ücretlerle ve kötü koşullarda çalışmak zorunda bırakılıyoruz. Ev içi emeğimiz daha da görünmez kılınıyor, mutfağın tüm yükü bize yükleniyor. Bu yük deprem bölgelerinde yaşamı yeniden inşa etmek için mücadele eden kadınlarda çok daha ağır; yemek yapma, çocukların bakımı, yaşlı ve sakatların bakımı, temizlik gibi birçok ağır işi çok daha kötü koşullarda üstlenmek zorunda kalıyoruz. Kadın sağlığının en temel ihtiyaçları olan ped, hpv aşısı, tampon ve tüm hijyen ürünleri bizler için ulaşılamaz hale geldi. Barınma sorununun artan kiralarla en temel yaşamsal sorunlarımızdan olduğu bugünlerde, bizim emeğimizden çalarak zenginleşen bir avuç sermayedar sefa içinde yaşarken, milyonlarca kadını sömüren bu sistemin içine mahkum ve mecbur bırakmaya çalışıyor. Biz kadınlar bizlere dayatılan bu yaşama mecbur değiliz" ifadeleri kullanıldı.

Depremlerin ardından bölgede yardım bekleyen depremzedelerin göçmen ve mülteci nefretiyle çaresiz bırakıldığı belirtilerek, şu ifadeler kullanıldı.
"İktidarın savaş politikaları depremde bile durmazken militarizm, milliyetçilik ve cinsiyetçilik ile kurulu bir yaşamı bizlere dayatıyorlar. Devlet halkın kayıplarına olan öfkesinin üzerini göçmen ve mülteci nefretiyle örtmeye çalışıyor, yağmacı denilerek insanlar devlet eliyle katlediliyor. Deprem bölgesinde tek dille enkaz alanlarına seslenen AFAD’a cevap veremeyen insanlar bir kez daha anadilde kamusal hizmetin hayati olduğunu gösterdi bizlere. Tekçiliğe karşı kadınların çoklu dayanışmasını engelleyenler, savaşın karşısında özgür, eşit bir dünya için mücadele eden kadınlara biat ettirmek istiyor. Biz kadınlar biat etmedik, etmeyeceğiz."
8 Mart 1857’de New York’ta dokuma işçisi kadınlarını fabrikaya kilitleyerek katledenler ile Kahramanmaraş depremlerinde halkı göçük altlarında ölüme terk edenler, bankaların para kasalarını çıkarmak için vinç yollayanlar ve halkın emeğinden çalarak halka çadır satanların aynı sermaye egemenliği olduğunun söylediği açıklamada, şunlar aktarıldı:
"Hayatlarımızı yok sayan erkek egemen devlete karşı tek güvencemiz mücadelemiz, tek güvencemiz birlikteliğimizdir. Bugün burada kentlerimizi yeniden dayanışma ile inşa etmek için isyanımızla, öfkemizle bir aradayız. Biz kadınlar, şiddetin ve sömürünün olmadığı eşit ve özgür bir yaşamı birlikte mücadelemizle kuracağız. Yeniyi biz kuracağız. Yaşamlarımızı bizler savunacağız. Yaşasın kadın dayanışması."










Haber Merkezi