Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı önünde bir araya gelen SES üyeleri ‘Grevli TİS hakkı, gerçek toplu sözleşme, demokratik çalışma yaşamı için mücadeleye devam ediyoruz’ dedi.
Sosyal hizmetlerin geçirdiği olumsuz dönüşüm sosyal hizmet emekçileri olan bizlerin de çalışma koşul ve biçimlerinisüresiz sözleşmeli 4/d ASDEP, 4/b ASDEP, kadro karşılığı Aile ve Sosyal Destek Personeli gibi farklı, iş barışını bozan güvencesiz çalışma biçimlerine dönüştürmüştür denilen açıklamada, “Çalışma koşullarının her geçen gün daha da kötüleştiği, personel yetersizliğine bağlı iş yoğunluğunun arttığı, çalışma sürelerinin uzadığı, mesleki standartlara uygunluğun ortadan kaldırıldığı bir dönemdeyiz. Bunlara ek olarak; ücretlerin giderek eridiği ve alım gücümüzün azaldığı, gerek yönetim mekanizmalarından gerekse hizmet verdiğimiz kişiler tarafından uygulanan şiddetin arttığı bir süreç yaşayan biz sosyal hizmet emekçilerinin sorunları son ekonomik kriz ile birlikte daha da belirgin hale gelmiştir. Bu istihdam rejimi ve çalışma biçimlerinden kaynaklı olarak sosyal hizmetler alanında mobbing, bürokratik ve siyasal baskılar dozunu artırarak devam etmiştir” denildi.

Sosyal hizmeti 7/24 esaslı olarak sürdüren arkadaşlarımızın, ulaşım (servis) ve beslenme ihtiyaçları karşılanmamakta, özellikle tatil bölgelerinde ve büyükşehir belediyeleri sınırları içerisinde barınma ihtiyaçlarının karşılanmasında sorun yaşandığı ifade edilen açıklamada, “İşyerlerimizde sosyal çalışma görevlisi adı altında görevlendirilen meslek grupları arasında neredeyse bir aylık ev kirası bedeline denk gelen maaş farklarının en yüksekte eşitlenmesi gerekmektedir. Eşit işe eşit ücret en temel hakkımızdır. Aynı işi yapan meslek grupları arasındaki ciddi maaş farklılıkları iş barışını bozmaktadır. İşyerlerimizde çalışma ortamımıza yönelik sorunlarımızın yok sayılması, pandemi, deprem gibi olağanüstü durumlarda temel fizyolojik ihtiyaçlarımızın bile karşılanamaması bize sosyal devletin ve sosyal hizmetin evrensel ilkelerden uzaklaşarak siyasi rant malzemesi olarak kullanılmasının ağır sonuçlarını gösterdi. Sosyal hizmetler alanında çalışan emekçiler olarak yoksulluğun, yoksunluğun ve dezavantajlı olmanın bir insan için ne demek olduğunu ve bunun nasıl önleneceğini de en iyi bilenleriz. Bu nedenle temel mücadelemiz yoksullaşmamak, yoksullaştırmamak ve insanca yaşayabilecek koşulların oluşturulmasıdır. Sosyal hizmet emekçileri olarak bizler, 2026-2027 yıllarını kapsayacak Toplu Sözleşmeye giderken; birbirimizi ötelemeden, sendika ayrımına gitmeden hem kendimiz hem de halkımızın sosyal hizmet hakkı için, yaşadığımız sorunların çözümüne yönelik haklı ve meşru taleplerimizi TİS masasında karar haline getirinceye kadar birlikte örgütlenmek birlikte mücadele etmek zorundayız” vurgusu yapıldı.
Sağlık emekçileri olmazsa olmaz diyerek temel taleplerini şöyle sıraladı:

- Grevli toplu sözleşmeli, özgür pazarlık hakkı içeren sendika yasası çıkarılsın.
- OECD ortalamasında kadrolu güvenceli personel istihdam edilerek, sözleşmeli tüm çalışanlar 657 4/a kapsamına alınsın.
- Performans, ek ödeme, taban, teşvik, ilave zam değil, tüm sağlık ve sosyal hizmet emekçilerine yoksulluk sınırı üzerinde emekliliğe yansıyan temel ücret verilsin.
- Son TİS’de ilave ek zam olarak verilen emekliliğe ve emeklilere yansıtılmayan emekliliği daha da hayal hale getiren uygulamaya son verilerek ilave ek zammın emekliliğe ve tüm kamu emeklilerine yansıtılmalıdır.
- Vergide adalet sağlansın. Emekçilerden alınan vergi %10’da sabitlensin.
- Çalışma yaşamının demokratikleşmesinin ilk adımı olarak idarecilerin atanması yönteminden vazgeçilsin. Liyakatı uygun olanların aday olacağı ve yöneticilik yapacağı emekçilerin oylarıyla bir ya da iki yıllığına seçimle belirlensin.
- Muayene, tedavide ve ilaçta hiçbir ad altında; katkı, katılım payı, ilave ücret alınmasın. Sağlık hizmetleri ücretsiz olsun.
Kaynak: Haber Merkezi