MESS grup sözleşmesi ve ülkedeki siyasal-ekonomik koşulları tartışmak üzere bir araya gelen Renault işçileri, fabrikada derin bir sessizliğin hâkim olduğunu söyledi. İşten atma tehdidinin büyüdüğünü, kamera ve denetim baskısının arttığını belirten işçiler, “Ekonomi, hükümet, sözleşme demek bile yasak” diyerek fabrikadaki korku iklimini anlattı. Üretim rekorlarının kırıldığı, molaların adım adım kontrol altına alındığı bir dönemde işçiler; sendikal bürokrasi ve yönetimin ortak baskısıyla hak kayıplarının derinleştiğini söyledi. Renault işçileri, geçmiş mücadele deneyimlerinden bugüne uzanan tedirginlik, örgütsüzlük ve geleceksizlik duygusunun altını çizerek, “Bekledikçe kaybediyoruz; kazanmamız için göze almamız gerek” çağrısında bulundu.
İşçiler arasında işten atılma endişesinin hissedildiğini ifade eden Renault işçileri, “Çay molalarında, yemekhanede ve servislerde ‘ekonomi, hükümet, MESS, sözleşme’ gibi kelimeler yasaklı. Bu kelimeleri söyleyen işçiler işten atılıyor. Artık mola yerlerinde kimse kimseyle konuşmuyor. Geçen haftalarda sendikacıları alkışlamadığı için işten atılan presçi arkadaşlarımızdan sonra bu kaygı daha da arttı” sözleriyle Renault’da yaşanan durumdan bahsetti.
Fabrikadaki kameraların sayısının artırılmasına ve fabrika yönetiminin rapor, izin, sigara molaları, tuvalet ihtiyaç molaları gibi meselelere eskisinden daha baskıcı yaklaşmaya başladığını ifade eden Renault işçileri, “Her vardiyada 460 araba üretiyoruz, her hedefi gerçekleştiriyoruz, yöneticiler sürekli gelip bize kendimizi alkışlatıyor. Yeni model Boreal araçlar banta gelecek ama Clio 6 üretimi için söz verilen altının ne zaman dağıtılacağını dahi kimse soramıyor” diyerek üretim yoğunluğunu ve artan baskıyı ifade etti.
Geçmiş dönem ve mevcut dönem arasında kıyaslama yapan Renault işçisi, “İçeride çıt çıkmıyor. Herkes kredi borçlusu ve işten atılırsam ödeyemem diye düşünüyor, çocukları için kaygılanıyor. Çocuğu olmayanlar da atılırsam daha iyi bir iş bulamam endişesi yaşıyor. Konuşanı köşeye çekiyorlar. Türk Metal ve fabrika yönetimi baskıyı birlikte kuruyor” diyerek işçilerin kaygılarını dile getirdi.
Bir başka Renault işçisi ise, “Sanki 10 sene önce kimsenin çocuğu yoktu, kimsenin borcu yoktu. Bir şeyleri göze almadan hiçbir şey kazanılmaz. Bugün elde edilmiş bazı haklardan ve sözleşmeden bahsedebiliyorsak işten atılan arkadaşlarımızın mücadeleleri sayesindedir” diyerek tepki gösterdi. Genç bir işçi ise, “10 sene önce duyduğumuz gelecek kaygısıyla şimdi duyduğumuz gelecek kaygısı aynı değil. İnsanların cesareti kırıldı. Ülkede konuşanı, sesini çıkaranı, yanlışa yanlış diyeni ya tutukluyor ya terörist ilan ediyorlar. Bizde konuşup sesini çıkaranı ya işten atıyorlar ya vardiyasını değiştiriyorlar ya da işten atmakla tehdit ediyorlar” dedi. Geçtiğimiz dönemden biriken deneyimlerin olumsuz olduğuna dikkat çeken bir başka işçi ise, “2015’te Renault olarak tek başımıza kaldık. 2017’de arkadaşlarımız işten atıldığında 2015’te gösterdiğimiz tepkiyi gösteremeyecek durumdaydık. O dönem başka fabrikalardan işçilerle birlikte hareket edebilseydik bu Türk Metal belasını başımıza geri getirmezdik” sözleriyle tepkisini dile getirdi.
Sendikacıların, mücadele eden işçilerin birikimlerinin üzerinde oturduğunu ve onu genç işçilere pazarladığını ifade eden Renault işçisi, “İlk işten çıkarma kabullenildikten sonra kazanımlar 10 senede tek tek eridi. 10 sene önce içeride sözleşmeli işçi çalıştıracağım dese önce sendikayı, sonra yönetimi böyle rahat rahat oturtur muyduk? Şimdi herkesin geleceği onların iki dudakları arasında. Hikaye; sarı öküzün hikayesi... Attığımız ilk geri adımdan sonra başımıza gelenlerin hikayesi…” dedi. Bugün yaşananların, sendikal bürokrasi ve fabrika yönetiminin en zayıf olduğu zamanda atılan geri adımın sonucu olduğunu belirten bir işçi ise fabrika ve Türkiye benzetmesi yaparak, “Renault’da sorun neyse ülkede sorun da o. Yılanın başı kopmayacak kadar büyüdü ve bizi birbirimize düşürdü. Artık iş daha zor” dedi.
Tüm emekçilerin mevcut yaşam ve çalışma koşullarının değişmesini istediklerini vurgulayan Renault işçileri, “Bugün biz işçiler, gençlerin ve hatta ilkokuldaki çocukların bile gelecek kaygısı taşıdığını konuşuyoruz. Nasıl değişeceğini sorduğumuzda ise ‘hükümet değişmeden olmaz’, ‘sendika değişmeden olmaz’ veya ‘Reis ne derse o, onlar ne derse o olur’ gibi, sorunun ortasında yaşamasına rağmen çözümü kendi dışında tanımladıklarını görüyoruz. Bu tutumun, koşulların daha kötüye gitmesinden başka bir şeye katkısı olmadığını anlamak gerekiyor” sözleriyle düşüncelerini ifade etti.
MESS’in dördüncü toplantısında da uygulanmayan sözleşme maddeleri dışında bir şey konuşulmadığını ifade eden Renault işçisi, “Asgari ücreti bekliyorlar. Hükümet asgariye ne verirse onu verecekler. Söylenecekleri beklediğimiz sürece olacak bu” dedi. Geçmişi sürekli hatırlatan ve olumsuz sonuçlar çıkaran Renault işçisi söylüyor yapılması gerekeni: “Göze almak, kazanmak için vazgeçmek gerek. Ayran şu yanda, ben bu yanda olmaz. Beklediğimiz, sindiğimiz, birbirimize rakip olduğumuz her gün onlar güçleniyor. Yakında evimize kadar izleyecekler, daha ne kaldı ki!”
Oyak Renault, 2025 yılının ilk 10 ayında gerçekleştirdiği üretimle son yılların en güçlü performansına imza attı. Otomotiv Sanayii Derneği (OSD) verilerine göre, fabrika 2025 yılı ocak-ekim döneminde banttan toplam 313 bin 597 adet otomobil indirdi. Bu miktar, şirketin üretim grafiğindeki istikrarlı yükselişi gözler önüne seriyor. 2022 yılının aynı döneminde 178 bin 538 adet olan üretim, 2023’te 265 bin 773 adede, 2024’te ise 266 bin 209 adede yükselmişti. 2025 yılına gelindiğinde ise üretim hacmi, 2024’e kıyasla yaklaşık 47 bin adetlik bir artışla yüzde 17.8 oranında büyüdü ve son 4 yılın zirvesine ulaştı.
Şirketin bu üretim başarısı, Türkiye otomotiv sanayisindeki liderliğini de pekiştirdi. 2025’in ilk 10 ayında Türkiye genelinde üretilen toplam 717 bin 321 adet binek otomobilin yüzde 43.7’si Oyak Renault tesislerinde üretildi. İSO 500 listesinde 6. sırada yer alan Oyak Renault geçtiğimiz yıl 175 milyar TL değerinde net satış geliri elde ederken Türkiye İhracatçılar Meclisi verilerine göre şirketin 2024 yılında vergi öncesi kârı 6 milyar TL seviyesindeydi. Beyan ettiği kurumlar vergisine göre ise net kârı 5 milyar TL düzeyinde oldu.
Kaynak:Evrensel