Erdoğan'ın hekimler için "gidiyorlarsa gitsinler" sözlerine üzerine sorunun yalnızca maaş olmadığını anlatıyor Bursa Tabip Odası Başkanı ve sağlık politikalarının kamuda yaşanan istifalarda etkili olduğunu söylüyor.
"Açık konuşuyorum gidiyorlarsa gitsinler" bu sözler Cumhurbaşkanı Erdoğan'a ait. Son dönemde kamu hastanelerinde yaşanan hekim istifaları hakkında yaptığı konuşma yüzünden Erdoğan'a tepki geldi. Erdoğan açıklamasında ayrıca, sorunun ekonomik yanına değinerek şöyle konuştu: "En az alan doktor ne alıyor dedim, '8-9 bin' dendi. En fazla ise '25-30 bin'. Özel sektör çok veriyormuş, oraya gidiyorlarmış. Bizler de üniversiteyi yeni bitiren doktorlarımızı istihdam ederiz. Biz asistan doktorlarımız ile buralarda devam ederiz. Daha da ileri gidiyorum, yurtdışından dönmek isteyenlerin dönüşünü sağlar, buralarda görevlendiririz."
Peki hekimler Erdoğan'ın bu sözleri karşısında ne düşünüyor? Sorun yalnızca ekonomik mi? Hekimlik mesleğinin içerisinde olduğu sorunlar neler? Soruların cevabını Bursa Tabip Odası Başkanı Doç. Dr. Alpaslan Türkkan'dan dinliyoruz.
'İdare edilebilir bir yaşam sürüyorduk'
Türkiye'de en saygın meslekler arasında gösteriliyor hekimlik. Toplum tarafından da özellikle pandemide gösterilen özverili çalışmaları nedeniyle saygı gösterileri düzenlendi sağlık çalışanları adına. Sağlık politikalarının "yanlış" olduğuna pek çok kez atıfta bulunan hekimler, özlük haklarının iyileştirilmesi için protestolar organize etti. Ancak mesele tek başına maaş-ücret olmadı. Ağırlaşan koşullar, sağlıkta giderek artan şiddet; uzun mesai saatleri, kısa süreli muayene gibi sorunlar kamu hastanelerinde istifaları beraberinde getirdi. Geçtiğimiz yıl binin üzerinde hekim yurt dışına gitmeyi tercih etti. Keza Türkiye'de kalanların önemli bir kısmı da özele geçmeye başladı. Biriken sorunlar, karşısında çözüm olmaması hekimleri "bugüne getirdi" diyor Alpaslan Türkkan.
"İdare edilebilir bir yaşam sürüyorduk" diyen Türkkan, şöyle devam ediyor: "Artık bıçak kemiğe dayandı. Hatta kemiği de geçtiği noktaya geldik. Muayeneler 5 dakikada olmaz. Bu mümkün değil. Mezun olduğum yıl Türkiye'de kişi başı hekime başvuru yıllık 2,1 idi. Şu anda 10,1 Bursa özelinde. Bu insanlar yılda neden 2 kere hekime başvururken, 10 kere başvurmaya başladı? Tanılar 'doğru' konulamadığından, tedavi olamadıklarından..."
'Politikacılar hekime duyulan güveni sarstı'
Hekime duyulan saygıdan, şiddete uzanan sürecin siyasal dönüşümle birlikte olduğuna dikkati çekiyor Türkkan. "Hekime güven vardı. Bu kırıldı." Güven kırılmasını neden olan süreci de şu sözlerle anlatıyor Türkkan, "Bir bakan çıkıpta ben olsam 'birden fazla hekime danışırım', 'birden fazla hekimin görüşünü alırım' dememeli. Bunu söyleyen bakan olunca insanlar buna inandı. Sonra bir başbakan, 'bunlar iğne yapmayı bilmez' dedi. Yöneticilerin yarattığı bu algıyla, hekimlere duyulan güven azaldı. Bu da hekime daha fazla başvurunun önünü açtı. Politikacıların hepsinin bunda payı var."
'Sağlık sistemi çöktü'
Neo-liberal dönüşümle, özelleşmenin artmasıyla, 'hekimler hastaları kapıda karşılayacak' dendi. Biz hangi hastayı kapıda karşılayacağız? diye soran Türkkan, hastaların müşteri pozisyonuna itildiğini söylüyor. "Bize gelen insanlar müşteri değil, hasta."
Hekimlerin çok "net" olarak ifade ettiği bir husus olduğunu ekliyor sözlerine Türkkan, "hekimle hasta arasına para giremez!" Sağlık hizmetininde böyle çöktüğünü ekliyor: "İnsanlar hekimlere muayene oluyor. Hasta hekime gidiyor, reçetesini alıyor gidiyor. Ancak randevu almak için 2 ay bekliyor. Tahlillerini almak için 2 ay daha bekliyor. Arada geçen süre gözden kaçıyor. Eğer hastalığınız bulaşıcı ise topluma bulaştırıyor ya da ilerliyor. Bunlar ölçülemeyen şeyler. Sağlık Bakanlığı da bunu önemsemiyor. 'Herkes başının çaresine baksın' anlayışı var. Bunların hepsi hekimlerin kamudan ayrılmasında etken..."
'Muayene olmadan reçete yazdıran sağlık sistemi'
Yaklaşık 20 yıl kadar önce, doktora gidecek hastalar, temiz kıyafet tercih ederlerdi. Alpaslan Türkkan bunu bir "saygı mertebesi" olarak değerlendiriyor. Ancak aradan geçen sürede toplumun eğitim seviyesi 'kağıt üzerinde dahi olsa' gelişti. Eğitim seviyesinin artmasına rağmen sağlıkta artan şiddeti, siyasal etki olarak ele alıyor Türkkan. Hekimlerin bugün motivasyonun kalmadığına değiniyor ve sözlerini şöyle tamamlıyor: "Hastalarla yakın ilişki kurarız. Kısa muayene durumu buna müsaade etmiyor. Hasta gelirken bakamıyoruz. Bulguları yazıyoruz. Bilgisayardaki boşlukları dolduruyoruz, bunu yapmak zorundayız. Muayene yapmadan, hastalara reçete yazmak zorunda bırakılıyor hekimler. Bundan çok rahatsız oluyoruz. Bu yükün altına girmek istemiyoruz. Vatandaşta bu sorunlardan bizi sorumlu tutuyor, saldırıyor..."
Osman Çaklı