Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA

Sessizliğin anlamı bütün dillerde aynıdır

Haber Giriş Tarihi: 05.02.2024 11:16
Haber Güncellenme Tarihi: 05.02.2024 11:18
Kaynak: Haber Merkezi
Haberyazilimi.com
Sessizliğin anlamı bütün dillerde aynıdır

Bana yakın olanlar bilir ki ben bir Chaplin hayranıyım.
İlk yazılarımdan birinin bu yüzden Charlie Chaplin üzerine olmasını beklediklerinden eminim.
Neden şimdi?
Çünkü zamanlama, anlatacağım…
Charles Spencer Chaplin hem sinema tarihinin en ikonik karakterlerinden biri olan Şarlo hem de kendi karakteriyle iz bırakmış bir insan.
İngiltere’nin en fakir kesimlerinden birinde, kötü bir aile ikliminde dünyaya gelen Chaplin için hayatının bundan sonrasının da kolay geçmeyeceğini anlamak çok zor değil elbette.
Sanata eğilimi de aileden geliyor ancak parçalanmış bir ailenin, zorlu koşulların insanı daha yaratıcı olmaya ittiği de bir gerçek…
Ses sanatçısı olan annesinin sesini kaybettikten sonra yaşadığı psikolojik sorunlar sonucunda babasının yanına gönderilmeleri, babasının da çok genç yaşta ölmesi Chaplin ve abisi Sydney’in kıta değiştirmeleri ile sonuçlanır.
Chaplin’in hayatının o döneminde yaşadığı yokluğu ve tecrübe ettiği yoksul semtleri filmlerinin hikayelerinde, çekildiği mekanlarda, dekorlarda görürüz.
Bütün bu zorluklar içinde abisinin dahil olduğu kumpanyalar Chaplin’in de yolunu çizmeye başlar.
İki kardeş Amerika’da şansını denemeye karar verir.
Öncü olan Sydney iken, Chaplin müthiş gözlem gücü ile fark yaratan kişi olur.
Robert Downey Jr.’ın mükemmel oyunculuğu ile hayat verdiği Chaplin filminde, Şarlo’nun doğuşunu izleyebilirsiniz.
O ikonik yürüyüş, yoksulluğa doğduğu İngiltere’den taşıdığı, gerçek bir kişinin yürüyüşü…
‘Onlar değerli anılar…’
Chaplin’in sinema tarihindeki yürüyüşüne gelirsek; filmlerini sadece güldürü öğeleri içeren, sempatik bir karakterin yaramazlıkları gibi değerlendirmek çok kör bir bakış olurdu.
Sessiz, diyalogsuz, tamamen evrensel bir dil…
Sessizliğin anlamı bütün dillerde aynıdır.
Charlie Chaplin benim için de tartışmalı bir özel hayata sahip olmakla birlikte, inkar edilemeyecek bir muhalifti.
Hadi kısa filmlerini sizin merakınıza bırakayım ama Modern zamanlar ve Büyük Diktatör filmlerini konuşmamız gerekiyor.
Sanayi devriminin ürettiklerinin içinde en büyüğü şüphesiz emek sömürüsüdür.
Sömürüyü anlatılabilecek en sempatik şekilde ama tüm gerçekliğiyle izleriz.
Daha da modern bir zamanı yaşadığımız bu çağda, yüzyıllar sonra bugün hala üretim adı altında filmdeki gibi dişlilerin arasında emekçilerin ezilişini izliyoruz.
Müthiş bir sahne; dişliler arasına kapılmış Şarlo…
Çok şey anlatır.
Mesela Büyük Diktatör filmi…
Olağanüstü bir kara mizah, şiirsel bir final konuşması, hele dünya ile oynadığı sahne…
Yazılarımı okuyanlar içinde yoktur diye düşünüyorum ama izlemeyen varsa acilen izlesin.
Adı üstünde diktatörlerin en kanlılarına aynı çağda şahit olmuş bir dünya için, insanlara çok net mesajlar veren bir film.
Sonuçta hepsini halkları seçti…
Yüzleşme iyidir!
Değişime öncülük eder.
Filmin finalinde Chaplin’in konuşmasına gelirsek ben birkaç cümleyi çekip çıkartıyorum.
‘Makinelerden çok insanlığa ihtiyacımız var, zekâdan ziyade merhamet ve şefkate. Bu değerler olmaksızın yaşamımız şiddete bürünür, biz de pusulamızı şaşırırız.’

‘Nefret etmeyin, sadece sevilmeyenler nefret eder.’

Charlie Chaplin’e hayranlığımın alt yapısında bunlar var.
Kendisine birkaç beden büyük kıyafet ve ayakkabılarının içinde, belayı üzerine çekmekte usta, sempatik ve merhametli bir karakterin maceraları değil filmleri…
Şarlo dünyayı etkisi altına alırken Türk Sineması’nda da etkisini göstermiş elbette.
Sevdiceğimiz Kemal Sunal ile ülkemizde Şarlo karakterini görürüz.
Chaplin’in Şehir Işıkları filminin Türk Sineması’ndaki uyarlamasını En Büyük Şaban filminde yeniden izleriz.
Kemal Sunal’ı çok sevdiğim içindir belki de; bu beni hiç rahatsız etmedi.
Ama benim için Chaplin Altına Hücum filminden bir kare ile özdeş…
Ayaklarını kuzine sobada ısıtmaya çalışan Şarlo’nun o masum hali.
Filmin elbette yine gerçeklerden yola çıkan altın avcılarının hikayesi anlatılırken, ‘Küçük serserimiz’ Şarlomuzun muzip, masum halleri ile verdiği mücadele, aç kalmamak için yediği ayakkabı sahnesi ile benim için en özel filmi kuşkusuz bu filmdir.
Charlie Chaplin kısa ve uzun metrajlı filmleriyle, Hollywood sinemasına getirdiği teknik ve bakış açısının yarattığı harekete rağmen, hayata ilişkin duruşu sebebiyle elbette cezalandırıldı.
Sonuçta hangi başarı cezasız kalmadı?
Hayatının önemli bir bölümünü, üreterek geçirdiği ABD’de pek çok sebeple dışlanan Chaplin, Oscar ödülünü almaya hayatının sonuna dek yaşadığı İsviçre’den gitmiştir.
Çünkü sistemi, emek sömürüsünü eleştiriyorsan yok edilmesi gereken bir ayrık otusun…
İyiye, güzele, herkese dair bir derdin varsa ayrık otusun…
Chaplin’i neden şimdi yazdım?
Çünkü bugün benim doğum günüm…
Ruhumu bilenlerin bana hediyesi daima Chaplin’e dair oldu.
Onu bir defterde getirdiler bana, bir bardakta, bir ayraçta, bir duvara astılar sırf ben seviyorum diye.
Kitaplarımın mühründe Chaplin var; Günnur’un hazinesi…
Hayatına tek bir iyi an bırakabildiğim, tek bir güzellik katabildiğim bir insanoğlu varsa eğer doğum günüm kutludur.
Kendime hediye;

‘Artık insan ruhunun kanatları var ve işte nihayet uçmaya başladı. Gökkuşağına doğru uçuyor, umut ışığına doğru. Yukarıya bak, Hannah. Yukarıya bak.’

Günnur Ekşi Ataokay

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.