Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA

TKP Bursa: Bursa halkı susuzluğa mahkûm edilemez!

Bursa'da barajların kuruması sonrası TKP Bursa İl Örgütü yazılı bir açıklama yaptı. Yapılan açıklamada, 'Uludağ’ın suları fabrikalara değil, yaşama akmalıdır' denildi.

Haber Giriş Tarihi: 19.10.2025 11:02
Haber Güncellenme Tarihi: 19.10.2025 11:11
Kaynak: Haber Merkezi
TKP Bursa: Bursa halkı susuzluğa mahkûm edilemez!

Bursa'nın içme suyunu karşılayan barajlarda suyun bitmesi üzerine TKP Bursa İl Örgütü yazılı bir açıklama yaptı.

Türkiye’nin dört bir yanında olduğu gibi, Bursa’da da su yaşamın değil, sermayenin kâr aracına dönüştürülmüş durumda vurgusu yapılan açıklamada, “Uludağ’ın eteklerinden doğan, kentimizin damarlarını besleyen kaynaklar; su şirketleri, maden tekelleri ve organize sanayi bölgeleri tarafından yağmalanıyor. Halk musluğundan damla damla su beklerken, tonlarca su şirketlerin kasasına akıyor. Bugün Bursa’da yaşanan su kesintilerinin, “yağış azlığı” ya da “kuraklık” gibi doğal nedenlerle açıklanması, gerçeğin üstünü örtmekten başka bir şey değildir. Asıl neden, su yönetiminin kamusal değil, piyasacı anlayışla yürütülmesidir. Devletin ve yerel yönetimlerin, suyu ticarileştirip özel şirketlerin denetimine vermesi, bu krizin temel sebebidir” denildi.

Sermayeye su var, halka yok!

Barakfaki, Kestel ve Uludağ yöresinde yürütülen araştırmalara göre, fabrikalar yeraltı sularını kontrolsüz biçimde çekmekte, üstelik kaçak sondajlarla çevre bölgelere de yayıldığı ifade edilen açıklamada, “Bir ton kumaşın boyanması için 40 ton su harcanırken, bu suyun büyük kısmı zehirli kimyasallarla yeraltına geri salınmaktadır. Yeraltı suları kirlenmekte, tarım arazileri verimsizleşmekte, halk ise kanser vakalarının arttığı bir çevrede yaşamak zorunda kalmaktadır. Kestel’de her yıl ortalama 250 yeni kanser vakası kaydedilmekte; onkoloji hekimlerinin “Kestel’den mi geliyorsun?” diye sorması artık acı bir gerçeği özetlemektedir. Uludağ’daki su kaynakları birkaç firmaya “sınırlı tahsis” adı altında verilmişken, bu şirketlerin onlarca kaynağı fiilen ele geçirdikleri ve halkın erişimini engelledikleri bilinmektedir. Bu, suyun kamusal bir hak olmaktan çıkarılıp özel mülkiyetin parçası haline getirilmesidir” denildi.

Kapitalizmin kuraklığı doğal değil, politiktir

Kuraklık yalnızca doğanın değil, kapitalizmin yarattığı bir yıkım olduğu söylenen açıklamanın devamında şu ifadelere yer verildi, “Sermaye düzeni doğayı, toprağı ve suyu kâr için sömürmekte; yağış rejimindeki bozulmayı, iklim krizini ve kentleşmenin susuzluk üzerindeki etkilerini umursamamaktadır. Plansız sanayi bölgeleri, betonlaşma, yeşil alanların yok edilmesi, Uludağ’ın orman örtüsünün tahribatı… Bunların tamamı kapitalist üretim biçiminin sonuçlarıdır. Bizler, suyun metalaştırılmasına, özel şirketlerin elinde bir kâr aracına dönüşmesine karşı çıkıyoruz. Su, tıpkı hava ve toprak gibi yaşamsal bir haktır. Her insana ücretsiz, temiz ve sürekli su temini bir lütuf değil, kamusal bir sorumluluktur. Bursa’da yaşanan su kesintileri bir “arıza” değildir. Bu, kapitalist sömürünün doğal sonucudur. Bugün görevimiz, bu yağmayı teşhir etmek; suyun ticarileştirilmesine, çevrenin yok edilmesine karşı örgütlü bir halk iradesi yaratmaktır. Bursa’nın kaynakları sermayeye değil, halka aittir. Uludağ’ın suları fabrikalara değil, yaşama akmalıdır.”

Kaynak: Haber Merkezi

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.