Gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanmasını talep etmek amacıyla 1995 yılından bu yana Galatasaray Meydanı'nda oturma eylemi yapan Cumartesi Anneleri, 1034. haftada da bir araya geldi.
Bu haftaki eylemde, 17 Ocak 1996'da gözaltında işkenceyle öldürülen Abdullah Canan için adalet talep edildi.
Eyleme, CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ve eski CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu da destek verdi. Kayıp yakınlarının bu haftaki açıklamasını, İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri okudu.
Cumartesi Anneleri'nin açıklamasında, insan hakları hukukuna göre hakikati bilme hakkının yalnızca kayıp yakınlarına ait bir hak değil, toplumsal bir hak olduğu vurgulandı. Açıklamada, Türkiye'de bu hakkın yargı makamları tarafından sistematik olarak engellendiği belirtildi.
Son olarak, Anayasa Mahkemesi'nin ihlal kararına rağmen, Eskişehir 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nin Nezir Tekçi davasında sanıklar hakkında yeniden beraat kararı vermesi örnek gösterildi. "Hakikat ve adalet taleplerine bu şekilde duyarsız kalan bir yargı sistemi, toplumsal iyileşme ve barışın önünde en büyük engeldir" ifadelerine yer verildi.
Eylemde, Abdullah Canan'ın hikayesi bir kez daha kamuoyuyla paylaşıldı:
· 43 yaşındaki Abdullah Canan, Yüksekova'da yaşayan bir iş insanıydı. Ailesine yönelik hak ihlalleri nedeniyle, Yüksekova Dağ Komando Tabur Komutanı Binbaşı Mehmet Emin Yurdakul hakkında suç duyurusunda bulundu.
· Ancak Yurdakul, Canan'ı ve diğer şikayetçileri taburuna çağırarak tehdit etti. Canan, tehditlere rağmen şikayetinden vazgeçmedi.
· 17 Ocak 1996'da Hakkâri'ye gitmek üzere evden ayrılan Canan, Yüksekova-Van karayolunda askerler tarafından gözaltına alındı. Ailesinin tüm girişimlerine rağmen gözaltında olduğu inkâr edildi.
· 21 Şubat 1996'da, Abdullah Canan'ın ağır işkence görmüş cansız bedeni, elleri ve ayakları bağlı halde bir menfezde bulundu. Yakın mesafeden yedi kurşunla öldürülen Canan'ın vücudunda ağır işkence izleri tespit edildi.
Olayla ilgili yapılan soruşturmalarda, Yüksekova taburunda görev yapan itirafçı Kahraman Bilgiç, Canan'ın işkenceyle sorgulandığını ve Binbaşı Yurdakul'un talimatıyla öldürüldüğünü detaylı bir şekilde anlattı.
Bir diğer tanık, Albay Kamber Oğur, Canan'ı gözaltındayken taburda gördüğünü söyledi. Buna rağmen sanıklar yargılanmadı. 1999'da Hakkâri Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davada, Binbaşı Yurdakul ve diğer sanıklar beraat etti. Karar, 2001 yılında Yargıtay tarafından onandı.
Canan Ailesi, 1997'de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) başvurdu. 2007'de verilen kararda, Canan'ın gözaltında işkenceyle öldürüldüğü tespit edildi ve Türkiye'nin yaşam hakkını ihlal ettiği belirtildi. AİHM, Türkiye'nin iç hukukundaki yaklaşımını "şaşırtıcı" olarak değerlendirdi.
Cumartesi Anneleri, Abdullah Canan'ın faillerinin kimliklerinin mahkeme tutanaklarında, tanık ifadelerinde ve uluslararası karar organlarının raporlarında açıkça yer aldığını belirterek şu açıklamayı yaptı:
"Failler üzerindeki koruma kalkanı kaldırılana kadar bu dava kapanmayacak. Devleti evrensel hukuk normlarına uymaya ve kayıplarımızın hesabını vermeye çağırıyoruz."
Basın açıklamasının ardından Abdullah Canan'ın oğlu Vahap Canan, Abdullah Canan'ın ölümünden sorumlu tutulan isimlere dikkat çekti:
"Yüksekova Çetesi içinde yer alan Mehmet Emin Yurdakul, Yüzbaşı Nihat Yiğiter, Kahraman Bilgiç ve diğerlerini burada bir kez daha lanetliyoruz. Bu isimlerin yaptıkları, insanların hayatını karartmak ve yıldırmaktan ibaret.
Vahap Canan, Türkiye'de hukuki yolların tükendiği noktada Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin adaleti sağladığını vurguladı:
"Türkiye mahkemelerinde beraat eden bu kişiler, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde katil olarak nitelendirildi. Adalet bir gün mutlaka tecelli edecek. Bu mücadelemizi sürdüreceğiz."
Vahap Canan, mücadelelerinin kararlılıkla devam edeceğini belirterek sözlerini şöyle noktaladı:
"Bu alanı bize kapatabilirsiniz, ancak burada bir kişiyle de kalsak binlerin sesiyiz. Barikatlar kurabilirsiniz, ama sonunda yine bu barikatları aşacağız. Babam ve diğer kayıplar için adalet mücadelemiz sürecek.”
Kaynak:EVRENSEL