Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA

Aradığınız sağlık sistemine erişilemiyor - Osman Çaklı

Yazının Giriş Tarihi: 14.03.2022 13:23
Yazının Güncellenme Tarihi: 14.03.2022 13:23
Aradığınız sağlık sistemine erişilemiyor - Osman Çaklı

14 Mart Tıp Bayramı Türkiye'nin çeşitli kentlerinde kutlanıyor. Bu senenin ana teması, Erdoğan'ın "açık konuşuyorum gidiyorlarsa gitsinler" sözlerine karşı "hiçbir yere gitmiyoruz." Hekimler ne istiyor? Sağlık hizmetinin dünü-bügünü ve sağlıkta devrim! propagandasına kısaca bakıyoruz...

14 Mart Tıp Bayramı, Birinci Dünya Savaşı sonunda İstanbul’un işgal altında olduğu süreçte; işgal kuvvetlerine karşı tıp öğrencilerinin bir tepkisi olarak 1919’da ortaya çıkıyor. 103 yıldır kutlanan bayramda; sağlık çalışanları çeşitli dönemlerde, çeşitli sorunlarını dile getirerek çözüm arıyor. Bu yıl yapılan kutlamalara sağlıkçıların grevi damga vurdu. Türkiye’nin muhtelif yerlerinde biraraya gelen sağlık çalışanları, özlük haklarının iyileştirilmesini, kısa süreli muayene ve uzun süreli mesai dayatmasına karşı itirazlarını genişletiyor. Sağlık çalışanlarının aldığı karara göre Türkiye’de 3 gün iş bırakma uygulanacak.

‘Hekimler göçü’

Son yıllarda; pandeminin sağlık sistemi üzerinde oluşturduğu baskı, sağlık çalışanlarına direkt etki ediyor. 36 saatlik mesai, sağlıkta giderek tırmanan şiddet, sağlık çalışanlarını kamu hastanelerinden istifa etmeye yahut yurt dışına çıkmaya sürüklüyor. Türk Tabipleri Birliği’nin verilerine göre, son iki yılda yaklaşık 8 binin üzerinde hekim kamudan istifa etti. Her geçen gün istifa sayısının arttığı kamu hastanelerinde hekimler ya özele geçiyor ya da yurt dışına çıkmakta buluyor çareyi. Yine Türk Tabipleri Birliği’nin verilerine göre, Türkiye’de ilk korona vakalarının görülmeye başlandığı 2020 yılında yurt dışına çıkan hekim sayısı 931 olarak kayıtlara geçti. 2021 yılında ise yurt dışına giden hekim sayısı bin 405’e yükseldi. 2012 yılında 59 olan “iyi hal belgesi” başvurusunun 2021’de spesifik katlanmasının temel nedenleri arasında sağlıkta şiddet ve özlük hakları gösteriliyor. 2022’nin ilk ayında “iyi hal belgesi” başvurusunda bulunan hekim sayısının 197 olması ise dikkat çekiyor. Yaşanan istifalar üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçtiğimiz günlerde yaptığı “açık konuşuyorum gidiyorlarsa gitsinler” açıklaması hekimler tarafından tepkiyle karşılanarak eleştiri konusu oldu. Hekimler 14 Mart Tıp Bayramı’nında da tartışmaları devam ettirerek sloganlarına, açıklamalarına; “hiçbir yere gitmiyoruz” vurgusunu taşıdı.

Sağlık kimin güvencesi altında

Peki Türkiye sağlıkta bu noktaya nasıl geldi? Biraz yakın tarihe dönerek bakmakta fayda var. 24 Ocak 1980 kararlarıyla; sağlığın özelleştirilmesi, kamu hastanelerinde ‘nitelik’ kaybına yol açtı. Özelleştirmenin temel amacı, piyasaya rekabeti yerleştirmek olduğu ayan beyan bir gerçek. 1980 sonrası gelen (hatta evveli de dahil) bütün iktidarlar, neo-liberal politikaları devreye aldı. Sağlık özelinde durum diğerlerine göre biraz farklı ilerledi. Şöyle ki mevcut yapıların kamudan-özele geçişi değil, özel hastanelerin teşvik edilmesi güçlendirilme yolu izlendi. Fakat Anayasa’nın 56. Maddesi, “Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir. Devlet herkesin hayatını beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlama; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler. Devlet, bu görevini kamu ve özel kesimdeki sağlık ve sosyal kurumlardan yararlanarak, onları denetleyerek yerine getirir. Sağlık hizmetlerinin yaygın bir şekilde yerine getirilmesi için kanunla genel sağlık sigortası kurulabilir” der. Yani sağlık kağıt üzerinde ‘güvence’ altındadır!

Her ne kadar güvence altında olduğu iddia edilse de sağlık hakkı bugün maddi gücü olanlara tayin edilmiş bir hak olarak karşımıza çıkıyor. Tabip Odaları’nın son aylarda gündeme getirdiği başkaca sorunlardan biri de randevu sisteminde olan aksaklıklar. Kamuda kimi servislerin kapanmak üzere olması yahut hekim sayısının yetersizliği, tedavi süreçlerini aksatır hale büründü. Tedavi olmak isteyenler; sağlık sorunu ilerleme riski ya da bulaştırma riski olanlar dolaylı yol ile özel hastanelere yönlendiriliyor. Maddi gücü olmayanlar usul usul evine dönerken; kritik eşikte olanlar borç-harç yaparak tedavi olmak durumunda kalıyor. Özelleştirmeler ile sağlık sisteminin içerisinde doğrudan görünmeyen gibi ama direkt illiyeti bulunan bir ilişki olduğunu görmek gerekiyor. Çözüm kudretini kendilerine müstakil görenlerin sağlık sistemini yönetemediği çok açık. Türkiye’de "hekime çıkma” sayılarının gün geçtikçe nasıl tırmandığına bakabilir. Bursa Tabip Odası Başkanı Alpaslan Türkkan’ın söylediğine göre; ortalama olarak herkes her ay doktora gidiyor. Bu, oran 20 yıl önce iki bandındaydı. Retoriklere sığınan bakanlar, yerel-genel idarenin sağlıkta yaptığı devrimin! büyük beton parçaları altında nasıl kaldığına tanık olduğumuz bugünlerde sağlıkta şiddetin azaldığını ve sağlık çalışanlarının hakkının alkışlarda değil gerçekten teslim edildiği günlerde görüşmek üzere. Bugünler "geççek."

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.