Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA

Sen evrenin ruhusun | Günnur Ekşi Ataokay

Yazının Giriş Tarihi: 27.08.2023 10:22
Yazının Güncellenme Tarihi: 27.08.2023 10:22
Sen evrenin ruhusun | Günnur Ekşi Ataokay

Doğu ile Batı’yı, Sufi gelenekleri ile modern dünyayı tüm farklılıklarıyla bir araya getirip, uluslararası bir müzik yarattı.

Hem etnik, hem elektronik ezgilerin içinde tasavvuf felsefesine sıkı sıkıya bağlı bir anlatım…

Bursa doğumlu Arkın(Allen) Ilıcalı, rivayete göre sahne ismini İhsan Oktay Anar'ın Kitab-ül Hiyel romanındaki bir karakter olan Mercan Dede’den almış.

Sahne adının hakkını sonuna kadar verdiğini düşünüyorum.

Hem mercan, hem dede gibi bilge bir ruh…

Çünkü Mercan, içinde taşıdığı okyanusun tabiatı gereği engindir...

Etrafında olup biteni vakurla izler.

İzler, süzgecinden geçirir sessizce.

Ney mi yoksa tasavvuf mu önden geldi bilinmez ama bu ilgi onu dünyaca ünlü bir sanatçıya dönüştürdü. 

Dhafer Youssef, Azam Ali gibi etnik müziğin müthiş sesleri ile çalışıyor. 

Kendi alanlarında en iyi müzisyenlerle ortak eserlere imza atıyor.

Kanada’da üniversitede Ebru sanatını öğretiyor.

Kanada, Türkiye ve dünya arasında sürüp giden –uzun ömürler diliyorum- bir ömür.

Müzikte kendine has yaratım gücü, kendine has görünümü, hem muzip hem dingin yapısı ile Mercan Dede bu topraklarda yetişen en başarılı sanatçılardan biri kuşkusuz.

Birini anlatırken hep bir şey eksik kaldı hissinden kurtulamıyorum ama beni işaret eden kişi olarak görün.

Ab-i Ru'yu dinleyerek kaç kitap bitirdim bilmiyorum. 

İhsan Oktay Anar’ın kitaplarını örneğin, Puslu Kıtalar Atlası’nın fon müziği Ab-ı Ru benim için.

Köklerine sıkı sıkıya bağlı ama evrene ait bir ruh Mercan Dede…

Etrafında olup bitenlere karşı o dingin ruhun içinden kafasını çıkartıp karşı koymayı da biliyor.

Pusulası tüm saflığıyla sevgiye dönük... 

Koşulsuz, yaratılmış ne varsa hepsine dair sevgiye. 

‘Gönlün aç, ruhun susuz, kalbin sevgisiz olduktan sonra, dolu karın ne işe yarar güzel dostum?’

Bu sözler onun bu hayattan milyarlarca insan gibi geçip giderken, geçip gitmenin daha güzel bir yolunu bulduğunu ve o yolda daha kalabalık yürümek istediğini anlatıyor. 

Kendini müzikle, resimle değil, kelimeleriyle de net bir şekilde anlatıyor ama gerçekten dinliyor muyuz?

Sahi biz kimi, kimleri dinliyoruz?

Ölümü yüceltenleri, hoşgörü düşmanlarını, tüketim makinelerini, çarkların sesini duyuyoruz.

Sistem kendini gerçekleştirip, seni kendi gerçeklerinden derin yarıklarla ayırırken neye tutunuyorsun?

Oysa biz ‘naklen huzur istiyoruz!’

Maruz kaldığımız bu geniş sevgisizlik içinde bir nefeslik Mercan ruhu iyi geliyor.

Su, Nefes ve 800 albümlerinin altını çizerek dinliyorum.

Ab-ı Lal beni hatırlamadığım bir zamanda, sustuğum bir ana götürüyor.

Sakinleştiriyor, olgunlaştırıyor.

Göğüs kafesimdeki cevher varlığını hatırlatıyor.

Başka bir mekanda, mekandan ayrı, aynı sessizliği paylaşıyoruz.

Mercan, doğasının gereği; Nadir bulunan bir cevher gibi ışıldıyor, rengini armağan ediyor engin olan her şeye…

Yol geçen hanı çok hikayenin ev sahibi.

İnsanlar orada üçe ayrılıyor;

Zehirliler,

Zehirlenenler,

Şifacılar.

Şifacılar zehirlenmeden iyileştirmenin derdiyle yaşıyor.

Bilinmezin elçileri insan suretinde mesajları ulaştırıyor, herkes tası kadar alabiliyor…

Günnur Ekşi Ataokay

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.