Milyonlarca insanın birlikte olduğu kentlerde yaşamaya çalışıyoruz. Bu kalabalıklar, kapitalist üretim koşullarında her birimizin yalnız olmasına yol açıyor.
Özel sektörde çalışıyoruz ve ürettiğimiz hiçbir şeyle bağımız yok. İş yerimizdeki hiçbir şey bizim değil.
Hepimizin bankalara, finans kurumlarına, icra dosyalarına borcu var. Bir ya da iki ay işimizden ayrı kalmaya tahammülümüz yok.
İş yerlerimizde insanlık onuruna aykırı davranışlara maruz kalıyoruz ve sesimizi bile çıkaramıyoruz.
Sendikalarımıza güvenimiz yok. Örgütlü olduğumuz sendikaların birçoğu patronlarımız tarafından iş yerlerine getirilen ve görevi işçi sınıfının öngörülemez çıkışlarını engellemek olan kurumlar.
Birlikte sorun çözebilmek için, dayanışmak için ailemizden başka güvenebileceğimiz hiç kimse yok. Hayatta kalabilmek için dayanışma kurabildiklerimizle birlikte politikleşiyoruz. Gündelik politik gelişmelerden doğrudan olumsuz etkilensek bile, bu gelişmeler, yaşadığımız yerde, bizim gibi olanlarla birlikte kurduğumuz uzun vadeli birliktelikleri sorgulamamıza ya da değiştirmemize yol açmıyor.
Yaşam alanlarımızda, mahallelerimizde, sevdiklerimizle geçirdiğimiz zaman günden güne daralıyor. Çalışma saatleri uzadıkça mahallelerimizin kontrolü kim olduğu belli olmayan, her sokak başında olan ve hızla açılmaya devam eden gerici derneklere ve Kur’an kurslarına kalıyor.
Yıldırım ve Osmangazi’de oturanlar her mahallede kaç tane gerici dernek yapılanması olduğunu, buna karşılık hiçbir ilerici yapılanmanın ayakta kalma becerisi sergileyemediğini görecektir.
Bursa’daki ilerici dernek, parti ve kurumlar kuruldukları alandan bağımsız davranıyor, bulunduğu yerin halkının sorunlarına eğilmiyorlar. Tüm bu kurumların son derece önemli tespitleri, çözüm önerileri mevcut olsa da bu tespit ve öneriler, geleneksel ilişkiler ve onların uzantıları dışında kimseyle buluşamıyor.
Geçmişte bu sorunun çözümü için çeşitli adımlar atılmış olsa da; yerelin sorunlarıyla mücadele amaçlı kurmuş olduğumuz yapıların, özellikle de faşizmin saldırdığı koşullarda ayakta kalamadığını hep birlikte gördük.
Yaşam alanlarında bu tür yapılar yer almadığı için meslek odalarının ve aydınların fikirleri halkla buluşamıyor. İşyerlerinin içinde sendika düşmanı patron tavrıyla karşılaşan emek mücadelesi, emekçilerle buluşacak alternatif alanlar bulamıyor.
Bu sorunu çözmek için birlikte kafa yormak yerine AKP’nin hatalar yaparak kendi kendisini bitireceği tezine sarılan ve seçimleri beklemeye koyulan irili ufaklı muhalefet unsurlarının, hareketsiz kalma taktiği zaman zaman mantıklı görünüyor. Bu teze göre; hareketsizlik, kutuplaşmadan beslenen ve her ciddi kutuplaşmadan karlı çıkan AKP’nin manevra alanını daraltıyor ve iktidarı çözümsüz sorunlarla baş başa bırakıyor.
Ancak insanlar bu denli yalnız ve çaresizken, gerici örgütlenmenin hayatın bu denli içinde olduğu ve alternatiflerinin günden güne tükendiği bir ülkede, gündelik hayatın son derece uzağına düşen bu tezin gerçekle bağdaşmadığı bir an önce görülmeli ve gerekli adımlar atılmalıdır.
Bekleyeceksek de hayatın içinde, mahalle aralarında, okullarda, tüm üretim alanlarında, kent meydanlarında beklemeliyiz.
BursaMuhalif.com/Haber Merkezi
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ahmet Keskin
Nerede beklemeliyiz? – Ahmet Keskin
Milyonlarca insanın birlikte olduğu kentlerde yaşamaya çalışıyoruz. Bu kalabalıklar, kapitalist üretim koşullarında her birimizin yalnız olmasına yol açıyor.
Özel sektörde çalışıyoruz ve ürettiğimiz hiçbir şeyle bağımız yok. İş yerimizdeki hiçbir şey bizim değil.
Hepimizin bankalara, finans kurumlarına, icra dosyalarına borcu var. Bir ya da iki ay işimizden ayrı kalmaya tahammülümüz yok.
İş yerlerimizde insanlık onuruna aykırı davranışlara maruz kalıyoruz ve sesimizi bile çıkaramıyoruz.
Sendikalarımıza güvenimiz yok. Örgütlü olduğumuz sendikaların birçoğu patronlarımız tarafından iş yerlerine getirilen ve görevi işçi sınıfının öngörülemez çıkışlarını engellemek olan kurumlar.
Birlikte sorun çözebilmek için, dayanışmak için ailemizden başka güvenebileceğimiz hiç kimse yok. Hayatta kalabilmek için dayanışma kurabildiklerimizle birlikte politikleşiyoruz. Gündelik politik gelişmelerden doğrudan olumsuz etkilensek bile, bu gelişmeler, yaşadığımız yerde, bizim gibi olanlarla birlikte kurduğumuz uzun vadeli birliktelikleri sorgulamamıza ya da değiştirmemize yol açmıyor.
Yaşam alanlarımızda, mahallelerimizde, sevdiklerimizle geçirdiğimiz zaman günden güne daralıyor. Çalışma saatleri uzadıkça mahallelerimizin kontrolü kim olduğu belli olmayan, her sokak başında olan ve hızla açılmaya devam eden gerici derneklere ve Kur’an kurslarına kalıyor.
Yıldırım ve Osmangazi’de oturanlar her mahallede kaç tane gerici dernek yapılanması olduğunu, buna karşılık hiçbir ilerici yapılanmanın ayakta kalma becerisi sergileyemediğini görecektir.
Bursa’daki ilerici dernek, parti ve kurumlar kuruldukları alandan bağımsız davranıyor, bulunduğu yerin halkının sorunlarına eğilmiyorlar. Tüm bu kurumların son derece önemli tespitleri, çözüm önerileri mevcut olsa da bu tespit ve öneriler, geleneksel ilişkiler ve onların uzantıları dışında kimseyle buluşamıyor.
Geçmişte bu sorunun çözümü için çeşitli adımlar atılmış olsa da; yerelin sorunlarıyla mücadele amaçlı kurmuş olduğumuz yapıların, özellikle de faşizmin saldırdığı koşullarda ayakta kalamadığını hep birlikte gördük.
Yaşam alanlarında bu tür yapılar yer almadığı için meslek odalarının ve aydınların fikirleri halkla buluşamıyor. İşyerlerinin içinde sendika düşmanı patron tavrıyla karşılaşan emek mücadelesi, emekçilerle buluşacak alternatif alanlar bulamıyor.
Bu sorunu çözmek için birlikte kafa yormak yerine AKP’nin hatalar yaparak kendi kendisini bitireceği tezine sarılan ve seçimleri beklemeye koyulan irili ufaklı muhalefet unsurlarının, hareketsiz kalma taktiği zaman zaman mantıklı görünüyor. Bu teze göre; hareketsizlik, kutuplaşmadan beslenen ve her ciddi kutuplaşmadan karlı çıkan AKP’nin manevra alanını daraltıyor ve iktidarı çözümsüz sorunlarla baş başa bırakıyor.
Ancak insanlar bu denli yalnız ve çaresizken, gerici örgütlenmenin hayatın bu denli içinde olduğu ve alternatiflerinin günden güne tükendiği bir ülkede, gündelik hayatın son derece uzağına düşen bu tezin gerçekle bağdaşmadığı bir an önce görülmeli ve gerekli adımlar atılmalıdır.
Bekleyeceksek de hayatın içinde, mahalle aralarında, okullarda, tüm üretim alanlarında, kent meydanlarında beklemeliyiz.
BursaMuhalif.com/Haber Merkezi