
Kartaca Komutanı Anibal’ın kente getirdiği su künkler aracılığıyla yüzyıllar boyunca evden eve suların taşınmasını sağlıyor. Osmanlı’nın imara verdiği önem ile birlikte de kentin sokakları çeşmelerle donatılıyor ve kent Uludağ’ın sularıyla buluşuyor. Günümüzde ise neoliberalizm ile birlikte ticarileşen su, Bursa’nın hem tarihi çeşmelerini hem de sonradan ihtiyaca yönelik kurulmuş sokak çeşmelerini bir bir ortadan kaldırıyor.
Türkiye’nin 2 bin yıllık geçmişiyle bilinen kenti Bursa pek çok medeniyete ev sahipliği yaptı. Antik dönemde ‘Prusa ad Olympum’ olarak bilinen kent, Bitinya Krallığına, Lidyalıların hükümdarlığına, Perslere, Makedon Kralı İskender’e, Bizans’a ve Osmanlı’ya kapılarını açtı. Bursa’nın tarih boyunca farklı medeniyetlerin uğrak yeri olmasının en önemli sebeplerinden biri şüphesiz ki su kaynaklarına sahip olması oldu.
Kente de adını veren Olympos Dağı’nın, bugünkü adıyla Uludağ’ın su kaynakları şehrin dört bir yanını sarmış durumda. Uludağ yamaçlarından doğan pınarların kentle buluşması ilk olarak MÖ 202 yılında Kartaca Komutanı Anibal tarafından gerçekleşiyor. Anibal’ın kente getirdiği su künkler aracılığıyla yüzyıllar boyunca evden eve suların taşınmasını sağlıyor. Osmanlı’nın imara verdiği önem ile birlikte de kentin sokakları çeşmelerle donatılıyor ve kent Uludağ’ın sularıyla buluşuyor. Günümüzde ise neoliberalizm ile birlikte ticarileşen su, Bursa’nın hem tarihi çeşmelerini hem de sonradan ihtiyaca yönelik kurulmuş sokak çeşmelerini bir bir ortadan kaldırıyor.
Evliya Çelebi'nin sular şehriTürkiye’de de 2000’lerin başında iktidara gelen AKP ile birlikte yükselen neoliberal politikalar kamusal her alanda olduğu gibi suyun ticarileşmesinin de önünü açtı. Su kenti olarak bilinen ve Batı Marmara’nın su deposu olarak görülen Bursa’da su şişeleme fabrikalarının sayısı her geçen gün hızla arttı. Bursa İl Sağlık Müdürlüğü’nün Mart 2020 raporuna göre Bursa’da kayıtlı, ambalajlı su firma sayısı 26’ya ulaştı. Raporda yer almayan Bursa Büyükşehir Belediyesi’ne ait iki su firması da bu sayıya eklenince Bursa’nın sularını şişeleyerek, satışını gerçekleştiren firma sayısı 2021’e gelindiğinde 28’e yükseldi.
Halkın ucuz ve temiz suya ulaşma hakkını koruma görevi kendisine verilmiş olmasına rağmen bu ticaret ağına Bursa’nın yerel belediyesi de kurmuş olduğu su şişeleme şirketleri aracılığıyla katıldı. Belediye’nin 2014’te başlattığı “Bursa’da su çeşmeden içilir” kampanyasına tezat oluşturacak cinsten bir atılımla kentte su şişeleyen iki fabrikayı açması ise kent halkınca kafa karışıklığına yol açtı. İlk olarak 2018 yılında Kestel Alaçam bölgesinde faaliyetine başlayan “Muradiye Su” markası ile belediye su piyasasına giriş yaptı. Bursa’nın tarihi semtlerinden birinin ismiyle piyasaya sürülen bu yeni su firmasının açılışında konuşan AKP’li Belediye Başkanı Alinur Aktaş, “Evliya Çelebi’nin dediği gibi Bursa sudan ibarettir. Bir taraftan halkımıza en kaliteli suyu sunarken, ticari olarak da bu değeri bütün Türkiye ve dünya ile buluşturmak durumundayız. Büyükşehir Belediyemiz bu noktada bir marka, bir vizyon ortaya koydu. Ben bu vizyonun Türkiye ve dünyaya dalga dalga yayılacağına inanıyorum” diyerek Bursa’nın suyundan bir marka oluşturacaklarını ifade etti.
Büyükşehir'den yeni firmalarla suda piyasalaşmaBu açıklamaların üzerinden iki yıl geçmişti ki büyükşehir belediyesi yeni bir su markasını daha piyasaya süreceğini açıkladı: “Bursa Su”. Kasım 2020’de tanıtımı yapılan yeni su markasıyla pazarda daha çok yer almayı hedeflediklerini belirten Başkan Aktaş, “Türkiye’de yıllık kişi başı 68 litre pet ve cam, 81 litre damacana olmak üzere toplam 149 litre ambalajlı su tüketiliyor ve ülkemizde yaklaşık 400 adet su fabrikası bulunuyor. Bu fabrikalardan 28 adedi de şehrimizde yer alıyor. Yapılan hesaplamaya göre Bursamızda yıllık 450 milyon litre, yani yaklaşık 250 milyon TL tutarında hazır su pazarı bulunuyor. Şehrimizdeki bütün fabrikalarda şişelenen pınar su kaynakları, Bursa’mızın su ihtiyacının sadece yüzde 2,74’üne karşılık geliyor. Bu da şu anlama gelmektedir ki; bazılarının ifade ettiği gibi su fabrikalarının, Bursa’nın pınar suyu kaynaklarına herhangi bir olumsuz etkisi yoktur. Ayrıca bu su fabrikalarının tükettiği pınar su kaynakları bizim baraj havzalarımızın dışında yer almaktadır” dedi.
Bursa basınında ve kamuoyunda ise o dönem yükselen “Bursa’da su çeşmeden içilir” sloganını akıllara kazıyan Büyükşehir Belediyesi neden su fabrikası kurdu?” sorusuna da cevap veren Aktaş, fabrikaların su şirketleri karşısında piyasayı regüle etmek amacıyla kurulduğunu ifade etti. Aktaş, “Bilmenizi isterim ki; ‘Bursa’da su çeşmeden içilir’ sloganının arkasındayız. BUSKİ marifetiyle, tam bir sağlık güvencesine sahip içilebilir suyu halkımızın tüketimine sunuyoruz. Ancak hâlihazırda evsel tüketim dışında birçok alanda da ambalajlı su tüketimi tercih ediliyor. Bu noktada tüketici tercihlerine güvenilir bir seçenek sunabilmeyi amaçlıyoruz” sözleriyle de çeşme suyunun halen güvenilir olduğuna dikkati çekti.
Çarşı başları çeşmelerle donatılmışNe var ki çeşme sularının güvenirliliği halkta kafa karışıklıklarına yol açarken, kenti boydan boya Uludağ’ın sularıyla buluşturan sokak çeşmelerinin varlığı şebeke sularının evlere girmesi ve su firmalarının da işe el atmasıyla birlikte hızla azaldı. Bursa’da temiz, güvenilir ve ücretsiz içme sularının bir nevi adresi olan sokak çeşmelerinin izleri mahallelerden yavaş yavaş silindi. Çoğu sokak çeşmesinin ağzına tıpa vurulurken, çoğu da bakımsızlıktan yıkılıp yok oldu.
Tarihçi Yazar Raif Kaplanoğlu, 1900’lü yıllarda Bursa’da 579 çeşme ve şadırvanın varlığının kayıt altına alındığını belirtirken, Osmanlı’nın imar çalışmalarında çeşme yapımının önemli bir kentleşme adımı olduğunu ifade ediyor. Kaplanoğlu, ünlü seyyah Evliya Çelebi’nin 1640 yılında Bursa ziyaretinde çeşmelere olan hayranlığını şu sözlerle aktardığını belirtiyor: “Gerçi bu kentin çeşmeye ihtiyacı yoktur ama, gelip geçenler için hayır sahipleri 2 bin 65 çeşme yaptırmıştır. Bedesten ve çarşının her köşe başında, ikişer yerden adam gerdanı kadar tatlı su akar. Birinden çıkıp bir diğer çeşmeye varır. Bu çeşmelerin dışında 23 bin ileri gelen ailenin evlerinde birer çeşme var.”
Bursa’da evlere su verilmeye başlanan tarih 1918’lere dayanırken, 1957 Bursa Belediyesi faaliyet raporuna göre Cumhuriyet ile birlikte çeşme yapımının devam ettiği gözleniyor. Su şebekesinin olmaması nedeniyle evlerine su alamayan vatandaşların ihtiyaçlarını karşılamak için, çeşitli semtlere 20 adet olmak üzere umumi çeşme yapımı gerçekleştiriliyor.
600 çeşmeden 30-40 tanesi kurtarılabildiKentin değerlerinin yitirildiğini düşünen Kaplanoğlu, “Son 40-50 yıl içinde Bursa birçok değerini yitirdi. Bursa’nın artık yeşili, şeftalisi, kestanesi neredeyse yok oldu. Tarih kenti kimliğini de yitirmek üzere. Bursa’nın değerlerinden biri olan, her yanda şakırdayan sularını da yeterince koruyamıyoruz. Bursa’nın sahip olduğu değerlerden biri olan pınarları, çeşmelerini de son yıllarda yitirmeye başladık. Yüzyıl başında 600 kadar çeşmemizden bugün ancak 30-40 kadarını kırık-dökük kurtarabildik. Ancak onları da her gün birer ikişer yitiriyoruz” dedi.
Sokak hayvanlarının, dışarıda çalışanların ve hatta evsizlerin içme ve temizlik ihtiyaçlarını karşılayan sokak çeşmeleri aynı zamanda kentin belleğinde de önemli bir yer taşıyor.
Mahallelerindeki sokak çeşmesinin yıkılması ile birlikte çocukluk anılarının da bir parça kaybolduğunu belirten Yunus Sertkaya ise düşüncelerini şöyle aktarıyor: “Mahallede çocukken sokağa çıktık mı hemen meydandaki sokak çeşmesinin çevresinde alırdık soluğu. Mahallenin tüm çocukları çeşme çevresindeki alanda oyunlar oynar, koşuştururduk. Bir nevi bizim için buluşma noktasıydı. Aynı zamanda su içmek için markete gitmez, eve dönmezdik. Hatta gazeteden topladığım paten kuponlarını çeşmede su içerken düşürmüştüm ve hepsi gitmişti. O zaman epey üzülmüştüm”
Çeşmeler kentin dününü temsil ederAraştırmacı yazar Güney Özkılınç da “Suyun halka sunulmasının bir aracı olan, tarihi kültürel dokunun önemli öğeleri arasında yer alan çeşmeler, yakın bir döneme kadar kentlerimizin neredeyse her sokağında her köşe başında görülen ve insanla ilişkisinin yoğun olduğu eserlerden biridir. Çeşmeler yardımseverliği ve paylaşmayı; insana önemi anımsatır, tıpkı diğer tarihi eserler gibi bir kentin dününü temsil ederken yarını için de güven verir. Yeni kuşaklara ‘su gibi aziz olmanın' güzelliklerini fısıldar, taşlarında, mermerlerinde bulunan kitabeler, desenler, şiirler ve mimarileriyle birlikte kentlerin siluetini güzelleştirirler. Çeşmeler, bugün artık işlevlerini yitirmiş olsalar da toplumumuzun geçmişteki uygarlık düzeyinin belgeleridir” diyerek Sertkaya’nın sözlerini destekliyor.
Bursa’daki suyun ticarileştirilmesine dair uzun yıllardır mücadele eden DOĞADER (Doğayı ve Çevreyi Koruma Derneği) yöneticilerinden Murat Demir, “Bursa tarih boyunca sular kenti olarak biliniyor. Ancak iklim krizi ve kaynakların kötü kullanımı ile Bursa’nın suyu her geçen gün kirletiliyor ve tükeniyor. Kentin su kaynakları, kötü yerel yönetimler aracılığıyla Marmara Bölgesi’nin, Türkiye’nin hatta dünyanın su ihtiyacına cevap verecek şekilde ticarete açılıyor. Bursa’da suyun çeşmeden içilmesi için kampanyalar yürüten belediye, son birkaç yıl içinde şişeleme su fabrikaları açarak hem suyun ticarileştirilmesine yol açtı hem de ‘Suyumuz kirli mi’ sorusunu gündeme getirdi” dedi. Demir, kentteki sokak çeşmelerinin varlığının da su şirketleri tarafından engellendiğini belirtiyor. Ücretsiz olarak halka su sağlayan ve Bursa’da sayısız sokakta bir zamanlar bulunan sokak çeşmelerinin gün geçtikçe kaybolmasını hem belediyenin verdiği izinlerle açılan su şirketlerine hem de belediyenin suyu ticarileştirmesindeki etkisine bağlıyor.
Kaynak: InsideTurkey/Nur Derya