
Bursa Barosu İnsan Hakları Komisyonu 10 Aralık İnsan Hakları Günü için basın açıklaması yaptı.Bursa barosu İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Av. Kemal Özgür Yetkin, insan hakları ihlallerinin artış gösterdiğine dikkat çekerek, avukatların insan haklarının güvencesi olduğunu söyledi.
Dünyada ve ülkemizde insan hakları konusunda vahim bir tabloyla karşı karşıya olduğumuzu söyleyen Yetkin, "Yasama organı olan TBMM'nin etkisizleştirilmesi ve adeta devre dışı bırakılması; Temel hak ve özgürlüklerin kararname ve genelgelerle sınırlandırılması, hatta askıya alınması; İnsan hakları ihlallerinin her geçen gün artması, adil yargılanma ve savunma hakkının kısıtlanması; Toplantı ve gösteri yürüyüşleri düzenleme hakkı ile düşünce ve ifade özgürlüğünün kullanılamaz hale getirilmiş olması karşısında kaygılıyız.Bugün ne yazık ki; imzacısı ve tarafı olduğumuz, iç hukukumuzun da bir parçası olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile AİHM kararlarının tanınmadığı, uygulanmadığı ve bağlayıcılığının olmadığının açıkça dillendirilebildiği otoriter siyasal iklimde, bağımsızlığını ve tarafsızlığını kaybetmiş, iktidarın etkisi altındaki bir yargı pratiği ile karşı karşıyayız." dedi.
Türkiye'nin insan hakları ihlalleri konusunda AİHM'e en çok başvuran ikinci ülke olduğunu ve bu başvuruların yaklaşık %90'ının Türkiye aleyhine sonuçlandığını dile getiren Yetkin, Türkiye'nin ifade ve düşünce özgürlüğünden en çok ihlal edilen Avrupa Ülkesi olduğunu ifade etti.
Ohal olağan hale getirildi
Ohalin kaldırılmasına rağmen halen Ohal rejiminin olağan hale getirilerek temel hak ve özgürlüklere, yasal düzenlemelerle ve fiili uygulamalarla kısıtlandığını vurgulayan Yetkin, "KHK'lar ile hakkında kesinleşmiş yargı kararı bulunmayan binlerce kamu görevlisi ihraç edilerek medeni ölüme terk edilmiş, birçok dernek, vakıf, sendika da kapatılmıştır.Milletvekilleri, gazeteciler ve toplumun muhalif birçok kesimi hakkında hukuki dayanaktan yoksun davalar açılırken, halen birçok meslektaşımız da mesleki faaliyetleri nedeniyle soruşturma baskısına maruz kalmakta, bir kısmı da tutuklu olarak yargılanmaktadır. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi; İkinci Dünya Savaşının ardından, savaşın yıkıcı sonuçlarının onarılması, yaşam hakkının korunması ve insan hakları ihlallerinin önlenmesi amacıyla imzalanmasına rağmen dünyada savaşlar halen devam etmektedir. Emperyalist güçlerin savaş politikaları ve siyasal iktidarın yanlış dış politikası yüzünden ülkemizde yaşamak zorunda kalan mültecilerin ise Avrupa ülkelerine karşı adeta tehdit aracı olarak kullanılması kabul edilemez bir durumdur." ifadelerini kullandı.
Çocuklar tarikatların eline bırakıldı
Temel ve kamusal bir hak olan eğitim ve barınma hakkının bugün tarikat, vakıf ve cemaat yurtlarına devredilmesinin ve devletin yükümlülüğünde olması gereken çocukların denetimsiz yerlerdeki kişilerin insafına terk edildiğini vurgulayan Yetkin, "Antalya'da tarikat yurdunda kalan bir öğrencinin vahşice katledilmesi de bu durumun ne denli vahim olduğunu gözler önüne sermiştir. Türkiye de dahil olmak üzere 196 ülkenin taraf olduğu, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 20 Kasım 1989 tarihinde benimsenen Çocuk Hakları Sözleşmesi ile çocuk haklarının korunması amaçlanmış ve taraf devletlerin bu hakların yaşama geçirilmesi için yükümlülüklere uymaları gerektiği hükme bağlanmıştır. Ülkemiz ise üstlendiği yükümlülükleri yerine getirmediği gibi ne yazık ki; son yıllarda, çocuklara yönelik artış gösteren istismar vakalarında, çocuk işçiliğinde ve çocuk yaşta evliliklerin önüne geçmekte sınıfta kalmıştır.Avukatlık Kanunu'nun 95. maddesi Barolara "hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunmak ve korumak, bu kavramlara işlerlik kazandırmak" görevini vermiştir.Avukatlar, insan haklarının güvencesidir. Bursa Barosu İnsan Hakları Komisyonu olarak, hukukun üstünlüğünü, demokratik, laik ve sosyal hukuk devletini savunmaya devam edeceğimizi bildirir, insan hakları ihlallerinin ortadan kaldırılması için her zaman olduğu gibi mücadele etme kararlılığımızı kamuoyu ile paylaşırız.” dedi.
BursaMuhalif.com/Haber Merkezi