AKP Türkiye’sinde gençler, tarlalarda fabrikalarda işçileşiyor. En temel hak olan eğitimin piyasalaştırılması, ekonomik ve sosyolojik sorunlar, gençleri intihara sürüklüyor. Tarlalardan-fabrikalardan yükselen ‘genç öfke’nin akıntıya karşı yürümekten başka çaresi yok.
2021-2022 öğretim yılında Türkiye’de sisteme kayıtlı üniversite öğrenci sayısı 8.24 milyon. Bunun 5.5 milyonu tam zamanlı eğitim görüyor. Bu öğrenciler devlet kurumu olan KYK’den her ay 850 TL burs yahut kredi alıyor. Öğrenciler aldıkları bu meblağ ile bir ay geçinmek durumunda! Hem de TÜİK’e göre yüzde 80’lere yaklaşan, bağımsız uzmanlara göre yüzde 175’leri aşan enflasyonun olduğu Türkiye’de…
İdealizmin iflası
Son yıllarda tartışılmaya başlanan derin yoksulluk, her günün ardından artmaya devam eden kriz ortamında bir kara delik gibi kitleleri yutmaya devam ediyor. Türkiye öylesine bir ekonomik çöküş içerisindeki “ülkenin geleceği gençler”, tarikat-cemaat yurtlarında intihar ediyor, barınamadığı için toplama kamplarından bozma evlerde ‘yaşamak’ durumunda bırakılıyor. Siyasi parti raporlarına yansıyan bilgiye göre yıl içerisinde 400’e yakın genç “geçim sıkıntısı” nedeniyle intihar ediyor.
Yoksul ailelerin en büyük çabası, çocuklarının iyi bir geleceğe sahip olup refah içerisinde yaşaması. Bu yüzden üniversite eğitimi almak elzem olarak görülüyor. Başka bir deyişle üniversite iyi bir geleceğin tahayyülü olarak ortaya çıkıyor. Ancak TÜİK verilerine göre özellikle son yıllarda üniversiteli işsiz ordusu katlanarak artıyor. Aynı TÜİK verilerinde 15-24 yaş arasındaki genç işsizlik oranı Türkiye’de yüzde 21’in üzerinde. Bu oran AB ülkelerinde yüzde 5’i aşmıyor…
AKP’nin hunharca özelleştirme adımları eğitimi de hızardan geçirdi. Eğitimdeki fırsat eşitliği ortadan kaldırıldı. Piyasalaştırılan üniversitelerde artan tek şey fiyatlar oldu. Her kente dikilen çirkin binaların içi alabildiğine dolduruldu. İyi bir geleceğin tahayyülü olarak görülen üniversite idealizmi iflas ettirildi. Ahval gösteriyor ki gençler bir irin deryasının içerisinde çırpınıyor. Kimi işsiz, beş parasız olmasına rağmen cebindeki telefonla sınanıyor, kimi aylarca yıllarca çalıştığı sınav sorularının çalınmasıyla, kimileri de hak etmediği halde torpille adrese teslim mülakatların yarattığı hüzünle…
Tersine devrim
Bir memleket düşünün! 20’li yaşlarının başındaki insanların en büyük hayali iyi bir iş sahibi olmak olsun. Hayalleri ellerinden alınan, geleceksizleştirilen milyonlarca genç bugün sigortasız, güvencesiz işlere talim etmek zorunda. 12 Ağustos Cumartesi günü Bursamuhalif’te Uğur Ökdemir, İhsan Çelepkolu ve Burak Demirci imzasıyla yayınlanan “Bursa’da çalışan mevsimlik tarım işçileri: Geleceğimiz yok” haberinde konuşan gençler tekil bir örnekten daha fazlasına tekabül ediyor. Milyonlarca gencin içerisinde çırpındığı ekonomik-sosyolojik buhranı gösteriyor. Habere konu gençler bir bütünün parçası. Kalabalık ailelerde yaşayan gençlerin temel derdi, yaşamaktan önce hayatta kalmak! Ev ekonomisine destek olmak için mevsimlik tarım işçiliğine soyunan gençler, kitap alamamaktan, okul masraflarını çıkaramamaktan yakınıyor. Gezmek, yeni yerler keşfetmek isteyen refah bir yaşam talep eden gençlerin içerisinde bulunduğu çukur, AKP iktidarının 20 yılda Türkiye’de yaptığı “devrim”in ne yönlü olduğunu açık seçik biçimde gösteriyor.
‘Terörist gençler’
Türkiyeli gençlerin bugünün Türkiye’sinde sosyalleşme olanakları epey kısıtlı hatta ek geliri yoksa varlıklı bir aileden gelmiyorsa yok olma sınırında. TikTok, Youtube, Twitter ve İnstagram gibi sosyal mecralarda video izleyerek sosyalleşen -buna sosyalleşmek denirse tabi- gençler, barınmak için biraraya gelip ses verdiğinde karşısında devletin “caydırıcı gücü’yle yüzleşiyor. Bu güç, Sedat Peker’in ifşaatlarında ortaya çıkan uyuşturucu kaçakçılığına, rüşvet halkalarına, silah tüccarlarına karşı nedense aynı oranda gösteril-e-miyor. “Barınamıyoruz” diyenler terörist ilan edilip, kriminalize ediliyor. Geçtiğimiz günlerde İçişleri Bakanlığı, 81 ile üniversitelere ilişkin genelge gönderdi. ‘Üniversitelerde Güvenlik ve Barınma Tedbirleri’ konulu genelgede ‘Terör örgütleri ile iltisaklı olduğu değerlendirilen öğrenci kulüpleri ve kadın platformları gibi illegal yapılanmaların üniversite içindeki yasadışı faaliyetlerine izin verilmeyecek’ ifadeleri yer aldı. Barınamama sorununa ilişkin ise barınma konusunda ‘dezenformasyon içerikli provakatif paylaşımlara karşı teyakkuzda olunacağı’ bildirildi. Kendisinden olmayanı terörist ilan eden AKP’nin sorun çözme yöntemi, güç aygıtlarına başvurarak; en ufak sesi hapsetmeye yaslanıyor.
Akıntıya karşı yürümek
“Beka sorununu” iyiden iyiye hissetmeye başlayan, meşruluğunu yitiren, yönetemeyen AKP’nin, en ufak sorunun toplumsallaşmasından çekindiğini söylemek sanırım öznel bir değerlendirmenin ötesine düşüyor. Toplumsal muhalefet güçlenmesin diye adete jenoside başvuran AKP’nin önümüzdeki -eğer olursa- ilk seçimde en çok çekindiği ve kaygılı olduğu kitle yoksullaştırıp hallaç pamuğu gibi kenara fırlattığı, Z kuşağı olarak anılan gençler. İzlediğimiz tanık olduğumuz diyalog kurduğumuz kadarıyla en geniş çevrede Z kuşağı için armudun dibine düşmediğini söylemek lazım gelir. Cebinde görece “iyi” telefon bulundurduğu için hakir görülen gençler, her ne kadar AKP tarafından inkar (Z kuşağı yok TEKNOFEST gençliği var) edilse de realitenin kendisi. Rezil bir geleceğin kölesi olmayı toptan reddeden gençler kör göze parmak sokabilecek mi? Bilinmez. Fakat, mucizeleri kendinden menkul gören AKP’ye karşı büyüyen genç öfkenin akıntıya karşı yürümekten başka çaresinin olmadığı aşikar…
Osman Çaklı