Ozan Kaplanoğlu
Birleşik Haziran Hareketi’nin 24 Haziran seçimleri için aday çıkarmama politikası izledi. Haziran’ın Cumhurbaşkanlığı ve Genel Seçimlere dair bakışına kısaca değinebilir miyiz?
Erken seçim gündeme gelmeden HDP ve CHP’nin dışında kalan sol örgütleri bir masa etrafında bir araya gelerek ortak seçim tavrı belirleyebilir miyiz? anlamında bir süreç yürütmüştük. Baskın seçim nedeniyle bu sürece nihayetine erdiremedik. Bütün solun ortak kapsayıcılığı altında seçime solun programıyla girmek istediğimiz için ve bu süreci tamamlayamadığımız için seçimlerde aday çıkaramadık. 24 Haziran seçimlerini 16 nisan referandumunun bir devamı olarak baktığımız için, AKP’nin karşısında Hayır ve Tamam sloganlarını çoğaltan, karşısına tamamen iktidarı almış bir programı uygulayacağız. Sandıkta herhangi bir partiyi işaret etmedik. HDP’nin barajı geçmesinin olmazsa olmaz olduğunun vurgusunu yaparak, 2. tura sol demokrat bir adayın çıkmasını önemsiyoruz. Biz de sol demokrat adaylardan oylarımızı esirgemeyeceğimi ifade ettik. 16 yıllık iktidarı boyunca ülkeyi getirmiş olduğu durumu teşhir eden, emekçilere geniş halk kitlelerine, öğrencilere, kadınlara nasıl bir çürümenin merkezi olduğunu deşifre eden bir programı emekçi mahallelerinde, AKP’ye oy yok şiarıyla sürdüreceğiz. 16 yıldır iktidar olan bir partinin bu saatten sonra vaat verme lüksü yok, ancak verse verse hesap verebilir.
Aday çıkarma sürecine girmiştiniz, aday çıkartabilme durumunuz olsaydı, parlamentoya bağımsız bir platformla aday çıkaracaktınız. Adayın meclise bakışı nasıl olacaktı?
Sokak ve parlamentonun birlikte kıymetli olacağını düşünüyoruz. Tek başına parlamentonun da sokağın da yeterli olacağını düşünmüyoruz. İkisini birleştirecek muhalefet hattı üzerinden, solun da ortak bir çalışmasıyla birlikte yapmayı planlıyorduk. Geçtiğimiz hafta Ankara’da Ekonomi Formu düzenlendi. ‘Acı reçeteye hayır!’ programında, kamuculuk, ekolojik, teknolojik gelişmelerle iç içe geçme, adil bölüşüm gibi 10 maddelik ekonomi taslağını belirledik. ‘Eğitimde nasıl bir program öngörüyoruz’ programı da çıkardık. Aday çıkartamadık ama aday çıkarmış olsaydık nasıl bir program izleyeceğimizin çalışmalarını duyuruyoruz.
HDP son seçimde Ahmet Şık, Veli Saçılık, Oya Ersoy ve Erkan Baş gibi sol adaylar çıkarma politikası izledi. Sadece HDP içindeki parti ve kuruluşların yanı sıra, sol hareketlerden temsilcileri aday gösterdi. HDP ile bir aday ittifakı kurma düşüncesi oldu mu?
Merkezi anlamda Alper Taş üzerinden bir adaylık görüşmesi oldu ve biz bunun teşekkür ederek reddettik. Çünkü bizim zaten bir seçim çalışmamız vardı. Ahmet Şık ve Veli Saçılık gibi bağımsız adayların mecliste görünmesini değerli buluyoruz. Örgütlü sol yapıların programları vardır ve bu programı öne çıkartarak sandıkta ya da sokakta halkın sizin yanınıza gelmesini istersiniz. HDP’nin programına entegre olarak olmamalı, dayanışma aday olmadan da yapılabilir. Solun kendi bağımsız politik hattını oluşturması eksik olan noktaydı. Sol örgütlü yapılardan aday olan arkadaşlarla böyle bir şeyi yapabilmeyi arzulardık açıkçası. Kritik bir seçim ve soldan müdahale etmek için çok uygun bir konjonktür. Ekonomi almış başını gidiyor, halk geçinemiyoruz diyerek meclisin önünde kendini yakmaya kadar gidecek bir radikalliğin içinde, dolayısıyla olanakların bu kadar açık olduğu noktada solun tarihsel sorumluluğu, CHP’nin ve HDP’nin kapsayamadığı alana müdahale edebilmek için uygundu.
Biraz yerele indirgemeye çalışalım, biliyorsunuz Bursa’daki Belediye Başkanı Bursa’ya attığı kazıklara rağmen hiç hesap vermeden görevinden alındı. Stadyum’dan Doğanbey Toki’ye, Yalova Yolu’na yapılan tramvay hattından 0.50 emsal artışına kadar. Genel seçimleri yerel sorunlardan bağımsız olarak düşünmemek gerektiğinden hareketle Haziran hem sokak hem de parlamento ayağında yerelden seçimlere nasıl bakıyor?
Recep Altepe ilk görevden alındığında Birleşik Haziran Hareketi’nin açıklaması şu şekildeydi, ‘Altepe Bursa’yı yıllarca AKP’nin en güzel yansıması olacak şekilde yönetti.’ Arkasında bırakmış olduğu bir çok borç, bir sürü peşkeş, Bursa Türkiye’nin en pahalı ulaşımı olan kent haline geldi. TOKİ’ler gibi bir çok kazığı Altepe Bursa’ya attı. Yerine gelen Başkan’la bunların düzeleceğini düşünmüyoruz. Bu AKP’nin yukarıdan aşağıya inen belediyecilik anlayışı. Bursa’ya ilgili görmüş olduğumuz en önemli noktalardan biri işçi kenti olması. Bizim soldan yana yeteri kadar müdahale edemediğimizi düşünüyoruz. En önemli hedef kitlemiz, işçi sınıfı. Daha düne kadar telefonunda Dombra (AKP’nin seçim şarkısı) çalan AKP’nin en ateşli destekçisi olduğunu bildiğimiz insanlar, bugün ciddi bir ekonomik sıkıntı içerisinde AKP’den dert yanar hale gelmiş durumda. Ciddi bir dip dalgası söz konusu. Biz de bu seçim sürecinde AKP’ye buradan gedik açacak şekilde, emekçilere 16 yılda ne tür tahribatlar yaptığı, artık yönetemediği noktada baskın seçim kararı aldığını, acı bir reçeteyi halka yansıtacağı gerçeğinden yola çıkarak, işçi mahallelerinde, fabrikalarda bunun ajitasyonunu yapmayı planlıyoruz.
Buradan hareketle sadece Belediye Başkanı’nın yürüttüğü bir politika değil, doğrudan siyasal iktidarın politikasının sonuçlarını yaşadığımızı söylediniz. BHH aday çıkarmadı, bir siyasi partiyi de işaret etmedi. Peki siyasal iktidarın değişmesi noktasında politikası nedir?
Yukarıdan aşağıya hem iktidar hem de yerel yönetim anlamında, hem makro hem de mikro düzeyde programa sahip olmak gerekiyor. Bunun makro düzeyi, sosyalizm. Doğrudan demokrasi, yerinden, katılımcı demokrasi ile yapılması gerekiyor. Mikro program da buraya varmadan bir takım kazanımlar elde edip nihai hedefe ulaşmayı sağlayacak araçlar sağlıyor. BHH nasıl Türkiye istiyor? Nasıl bir yerel yönetim kuracak? diye sorarsan. Kendi örgütlenme modeli gibi kuracak. Nasıl kendi örgütlenme modelimizi yerel meclisler halinde kuruyorsak aynı şekilde yerel yönetimlerde de en küçük birimden en büyük birime kadar meclisleşmeyle, kendi yaşam alanlarında söz yetki ve karar mekanizmalarında katılımcı bir anlayış olması gerektiğini düşünüyoruz. Nihayetinde bu bir sosyalizm programı, bunun da sosyalizm çağrısı olduğunu, BHH’nin Türkiye’yi bu şeklide yeniden kurma çağrısı içinde bulunduğunu söyleyebilirim. Kapitalizm huysuz bir ihtiyara döndü. 1700’lerde sanayi devrimiyle beraber ortaya çıktı ve geldiği noktada kitlelere bir şey vadetmiyor. Kapitalizmin ufkunu aşan alternatifleri önümüze koymamız gerekiyor. Bunun alternatifi sosyalizmdir, evelemeye gevelemeye gerek yok. 21. yüzyılda yeniden bir sosyalizm tartışması yaratmaya ihtiyaç var. Bizim yerel yönetim anlayışımız da iktidar perspektifimiz de bir sosyalizm mücadelesi doğrultusunda gideceği bir hatta doğru, üçüncü bir yol açmayı önümüze koymamız gerekiyor.
24 Haziran Türkiye tarihinde kırılma noktası olacak, sonuç ne olursa olsun. Hava hiç olmadığı kadar muhalefetin arkasından esiyor. Gezi, adalet yürüyüşü, 16 Nisan’daki Hayır çalışmaları çok ciddi bir dip dalganın geldiğini gösteriyor. Bunun sandığa yansımasını da göreceğiz. Siyasal İslamın 24 Haziran’da ciddi bir darbe alıp, nihayetinde ömrünü tamamladığını göreceğiz.
Bursa Muhalif Gazetesinde yayınlanmıştır