Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA

Neye inanalım? - Ahmet Keskin

Yazının Giriş Tarihi: 17.08.2021 10:08
Yazının Güncellenme Tarihi: 17.08.2021 10:08

Son zamanlarda en önemli gündemlerimiz; yangınlar, seller ve Covid-19.

Sabah akşam yangın, sel videoları ve sosyal medyadaki aşı tartışmalarıyla meşgul oluyoruz.

Her kafadan bir ses çıkıyor.

Çeşitli politik güçler halkın doğru bilgiye ulaşmasının imkânsız olduğu bu ortamdan faydalanarak kirli bilgi yaymak için birbirleriyle yarışıyorlar.

Yangınların sebebi kimine göre otel sahipleri, kimine göre çeşitli terör örgütleri, kimine göre ise kapitalizmin neden olduğu iklim krizi.

Kozalakların patlayıp 50 metre öteye ateş saçtığını iddia edenler, Ege’de çam ağacı olmaması gerektiğini, her yere zeytin ekilmesi gerektiğini savunanlar olduğu gibi kızıl çamların yangın karşısında daha dayanıklı olduğunu iddia edenler var.

Yangın söndürme uçaklarımızın ve yangına hazırlığımızın olmayışının temel sebebi olarak uzun süre “CEHAPE” zihniyetiyle yönetilen Türk Hava Kurumu olduğunu ileri sürenler, hiç uçağımız olmadığını söyleyenler, var olan uçakların bakımsız olduğunu öne sürenler var. Bu uçakların artık yangınla mücadelede kullanılamayacağını söyleyenlerin karşısında yurt dışından kiraladığımız uçakların elimizde olup da kullanılmayan uçakla aynı olduğunu söyleyenler var. 

Yangınla mücadele için uluslararası desteğe ihtiyacımızın olup olmadığını belirlemek çok zor bir işmiş gibi uzun süren vatan ve antiemperyalizm konulu tartışmalar var.

Sellerin sebebi kimine göre HES’ler, barajlar ve küresel ısınma, kimine göre müteahhitler ve çarpık yapılaşma, kimine göre ağaçların kesilip her yere çay ekilmiş olması, kimine göre ise ilahi yaratıcının son derece olağan bir sınavı.  

Covid-19’la mücadelede büyük bir çoğunluğun umut olarak sarıldığı aşılara karşı sosyal medya üzerinden yürütülen çalışmanın da başarılı olduğu söylenebilir. Uluslararası ilaç tekellerine denek olmayacağız diyen önemli sayıda insan var. Bu insanların arasında sağlıkçılar ve çeşitli eğitim düzeylerinde vatandaşlar var.

Aşının kısırlaştıracağına inanan da var, çip takılıp hepimizin takip altına alınacağına inanan da. Genlerimizin değiştirilerek ırkımızın yok edilmeye çalışıldığını düşünen de var.

Hatta gözünün önünde ölümler yaşanmasına rağmen hala Covid-19 diye bir şeyin olmadığına inanan bile var.

Herkes bir şeyler biliyor ve eksiğine fazlasına bakmadan bilgisini paylaşmayı görev edinmiş. Yeter ki o bilgi politik önermesiyle örtüşsün. İnsanlar bilgi paylaşırken başka hiçbir unsuru önemsemiyor.

Bu kadar kirli bilgi akışının olduğu bir ortamda herhangi bir politik önermeyle örtüşen bilgiler bulmak da çok zor değil. Politik önermenizi besleyecek bilgi bulmanız bu kadar kolaysa siyaset yapmayacaksınız da ne yapacaksınız?

İnsanlar kime inanacağını, kime güveneceğini şaşırmış durumda.

Bilgiye ulaşabilmek için teknik donanıma ihtiyaç olan tüm bu konularda halkın itimat edeceği, kamu yararına çalıştığına inanılan bilim insanlarına ve onların sözünü halkla buluşturacak halkçı basın yayın organlarına çok fazla ihtiyaç var. 

Oysa ülkedeki bilim insanlarının, aydınların ve gazetecilerin büyük çoğunluğu ya çeşitli sermaye gruplarının emrinde çalışıyor ya da çeşitli siyasi kampların esiri haline gelmiş durumda. 

Bu kadar bilgi gerektiren teknik konu gündemi meşgul ederken ve hayatı doğrudan etkilerken, aydınlar, gazeteciler, bilim insanları görevini yerine getir(e)mezken, bu manipülasyona açık ortamda vatandaş neye göre kime inansın?

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.