“Bir odanın içinde sürer durur ya
Umutların, yarınların, anlamazsın
Yarının olması, anlamsızdır bazen
Sebepsiz yarınım olmasaydı.”
Neredeyse 10 yıl geçti bu sözlerin üzerinden, belki de daha fazla…
Geçen akşam Suare’deki konserde inatla ‘Dark is The Sunlight’ diye bağırdığım insan demiş bu sözleri!
Neden bağırdığıma sonra geleceğiz…
2013 yılındaki fanusa hepimizi soktu bugün!
Bir kişinin yardımıyla çıktı sahneye, mikrofonu özeldi, tutunmaya ihtiyacı vardı vs.
Hepsinin köküne kibrit suyu!
Nasıl anlatılabilir ki o duygu!
Hayran olduğun solist sahneye yardımla çıkıyor, orada büyüyor da büyüyor!
İşte sırf o yüzden ‘Dark is the Sunlight’ diye bağırdım aslında!
‘Bunu da söyle be baba, bu eksik kalmasın.’
Neden mi?
Murat İlkan mükemmel bir sese sahip, Türk rock tarihinin belki de en iyi sesi ve insan canlı olarak en iyi seslendirdiği şarkıyı bir kez daha duymak, o direnişi görmek istiyor…
1997 yılında çıkan Pentagram’ın Anatolia albümünü dinlediniz mi bilmiyorum, dinlemediyseniz de dinleyin saçmalamayın!
Her şarkıda bir şekilde solist olarak performans ortaya koymuştur ancak Dark is the Sunlight şarkısında benliğini ortaya koymuştur!
Ya da benim benliğim Murat İlkan’ın o sesiyle harmanlanmıştır!
Ne bileyim ben!
‘Lan yaşlandık be’ gibi bir konser değildi bu, farklı bir şeydi…
Murat İlkan’ı dinledik boru mu!
Adam ayakta durmakta zorlanıyor, çıkıp hepimizi coşturuyor!
Neyse;
Bir kardeşim kulise gitmek istedi konser sonunda…
‘Ben seni sokarım kulise’ dedim…
İyilik yaptığımı zannetti halbuki ben de girmek istedim…
Şükür ‘Dark is The Sunlight’ diye bağırdığımı duymuşlar, yaş geçse de performansımdan bir şey kaybetmemişim!
99’da ‘yeaaahhh’ diye bağırıp Ali Sami Yen’de James Hetfield’ın sözünü duraklatan insanım lan ben!
45 yaşında da bir zahmet Suare’de Pentagram’a sesimi duyurayım değil mi?
Listelerinde yokmuş şarkı!
Üzüldüm, incindim, örselendim!
Ama Murat İlkan ile de konuşma fırsatı buldum…
‘Sen hep söyle, nasıl olursan, nerede olursan hep söyle’ dedim…
Bir güzel sarıldım amcoğluna sarılır gibi, kafaya da bi öpücük kondurdum!
Sonuca gelecek olursak;
Pentagram’ı dinlemeye gittik, bir kez daha Murat İlkan hayranı olarak mekandan çıktık…
Pentagram güzel miydi?
Tabii ki güzeldi…
Ama Murat İlkan’ın hayata karşı duruşu muhteşemdi!
Sebepsiz yarınları yazan adamın, yarınlarına sebep bulmasına şahit olmak inanılmaz bir duyguydu!
Tolgay Ataokay