AKP’nin tek adam diktatörlüğüne giden yolda, araç olarak kullandığı savaş aygıtını bu kez Afrin’e yöneltmesi, Bursa’daki siyasi parti ve demokratik kitle örgütlerince protesto edildi. Cihatçı ÖSO çeteleri ile TSK askerlerini ‘cihat’ söylemiyle Suriye’nin kuzeyine süren Erdoğan’ın diktatörlük savaşının halkın çıkarına olmadığını haykıran herkes iktidarın hedefi haline gelmekte, barış talebinde bulunanlar tutuklanmakta, savaşa hayır diyen tabipler gözaltına alınmakta. Bugün (30 Ocak) EMEP Bursa İl Başkanlığı’nda bir araya gelen Bursalı savaş karşıtı örgütler AKP’nin Afrin operasyonuna karşı açıklamada bulundu.
Basın açıklamasını okuyan EMEP Bursa İl Başkanı Hasan Özaydın, “Haftalardır yapılan hazırlıkların, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı’nın “bir gece ansızın gelebiliriz” tehditlerinin ardından başlatılan Afrin operasyonu ile ülke olarak OHAL’den savaş haline geçmiş bulunuyoruz. Ülkeyi OHAL olmadan yönetemeyeceğini bilen siyasal iktidar savaş politikalarından medet ummaktadır. Emekçileri, halkı her geçen gün daha fazla açlığa ve sefalete sürükleyen, temel hak ve özgürlüklerini ortadan kaldıran OHAL’e karşı artan tepkiler ‘milli güvenlik’ meselesi olarak gösterilen operasyonla bastırılmak istenmektedir. 2019 seçimlerinde tek adama dayalı baskıcı rejim konusunda MHP ile kader birliği yapan siyasal iktidar, sadece Kürtleri değil, demokrasi, barış ve insanca yaşamayı savunan herkesi daha fazla baskı altına almayı hedeflemektedir.” diye konuştu.
AKP’nin ‘milli güvenlik’ meselesi olarak gösterdiği operasyonun arkasında saf tutmaya zorlanan toplumun; şovenizmin, militarizmin körüklendiği bir ortamda temel sorunlarını göremediğini, konuşamaz hale getirilmek istendiğini dile getiren Özaydın, “bunun için ülkesinde ve bölgesinde daha fazla kan, acı ve gözyaşı istemeyen, yurtta ve dünyada barış isteyenleri hedef alan tehditlerin ardı arkası kesilmiyor. Altıncı kez uzatılan OHAL ve “terörle mücadele” adı altında iktidar yandaşlarına getirilen yargı muafiyeti demokrasi ve barış isteyen tüm kesimlere karşı tehdit olarak kullanılmaktadır.” dedi.
Türk Tabipler Birliği’nin hekim olmanın, mesleki sorumluluğun gereği savaşa karşı tutum belirlemesi karşısında Cumhurbaşkanı’nın ve AKP iktidarının saldırıları ve hedef göstermesinin sonucu olarak TTB yöneticilerinin gözaltına alınması asla kabul edilemeyeceğini ifade eden Hasan Özaydın, “TTB; “Savaşla baş etmenin yolu, adil, demokratik, eşitlikçi, özgür ve barışçıl bir yaşam kurmak ve bunu sürekli kılmaktır” demektedir. Cumhurbaşkanını en çok rahatsız eden değerlendirme bu olsa gerek! Çünkü iktidarları boyunca geldiğimiz nokta daha çok adaletsizlik, eşitsizlik, baskı, çatışma ve bunun sürekli hale getirilmesidir! TTB ne söylemişse bizlerde aynısını söylüyoruz. Vicdan sahibi hekimler gibi ölüme karşı yaşamı, savaşa karşı barışı savunuyoruz.” sözleriyle devam etti.
Savaş ortamından yararlanan ve OHAL hukuksuzluğuna sırtını dayayan siyasal iktidarın, işçilerin, emekçilerin en temel haklarını hedef almaya devam ettiğini,130 bin metal işçisinin 2 Şubat’ta başlayacak grevini Bakanlar Kurulu tarafından yasaklandığını dile getiren Özaydın sözlerine şöyle devam etti;
Bu savaş bizim savaşımız değildir!
Bölge halklarına gerçekten zeytin dalı uzatmanın, barışa ve demokrasiye dayalı çözümler üretmenin koşulları varken ülkeyi emperyalist planların bir parçası haline getiren bu savaş bizim savaşımız değildir.
Savaşa mecbur olan halklarımız ve emekçiler değil, iktidarını savaşa, gerilime ve kaosa bağlayan AKP’dir. AKP hükümetinin hem içerde hem dışarıda emekçileri ve halkları kutuplaştırmak üzerine kurulu bir siyaset izlemesi savaş ve şiddet ortamını sürekli canlı tutmaktadır.
Ülkemizdeki darbelerin, savaşların ve ekonomik krizlerin bedelini halkımız ve emekçiler ödemektedir. Savaş naraları atanların çocukları sefa sürerken, yoksul halkın çocukları ölümle sınanmaktadırlar.
- Savaş, ölüm, acı, gözyaşı ve yıkım demektir!
- Savaş, baskı, şiddet ve sömürünün katmerlenerek artması demektir!
- Savaş, emekçilerin ekmeğinin küçülürken zenginlerin kasalarının dolması demektir!
- Savaş, emeğin haklarının tamamen ortadan kaldırılması demektir!
- Savaş, demokrasi ve özgürlüklerin bitirilmesi demektir!
- Savaş, insan haklarının, hukuk ve adaletin hiçe sayılmasıdır!
- Savaş, çevrenin, doğanın tahrip edilmesi demektir!
- Savaş, savaş kararı alanların çocuklarının değil, emekçi halk çocuklarının gönderildiği bir cehennem demektir!
Bu nedenle bugün barışa dair tüm çabalar, eylemler yaşamsaldır. Halkları düşmanlaştıran bu çılgınlıkta ısrar etmek ülkemizi çıkmaz bir felakete sürükleyecektir.
BursaMuhalif.com