Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal mecliste düzenlediği basın açıklamasıyla Bursa’da yapılması planlanan DOSAB Termik Santraline dair FETÖ ilişkisi olduğu iddiasını örneklerle açıkladı.
Sarıbal açıklamasında süreci şöyle anlattı.
“DOSAB ÇED sürecinde, termik santralin 2. ÇED raporu sürecinde darbe girişiminden 3 gün sonra 18 Temmuz’da Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nda İnceleme Değerlendirme Kurulu (İDK) toplantısı yapılması ve 25 Temmuz 2016’da ÇED olumlu kararı almasının şaibelerle dolu olduğunu savundu. Bu kararların alınış tarihleri itibariyle kararların arkasındaki kişilerin büyük bir titizlikle araştırılması gerekir. DOSAB Yönetim Kurulu Başkanının Fetullah Gülen terör örgütüne ilişkin soruşturma kapsamında tutuklanması; bazı yönetim kurulu üyelerinin söz konusu örgüte mensup oldukları hakkındaki iddialar; bu arada Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nda yaklaşık 200 personelin örgütle ilişkili oldukları gerekçesiyle memuriyetle ilişkilerinin kesilmesi bu santralin yapımı işinde Fetullahçı terör örgütünün çıkarının bulunabileceğini akla getirmektedir.” dedi.
“Bursa trafiğine 1500 kamyon eklenecek”
Tesiste günde 1.200 ton kömür yakılacaktır. Bir ailenin kış mevsiminde 1,2 ton kömür kullandığı düşünülürse, tesisin 1.000 ailenin bir yılda kullanacağı kömürü 1 günde yakacağı anlamına gelmektedir. Tesisin 20 günlük enerji ihtiyacını garantiye almak için 31 bin ton stokla çalışacağı dikkate alınırsa bu, çok kısa bir süre içerisinde kent içerisinde 1.500 kamyonun trafiğe çıkması anlamına gelmektedir.
“Bursa’nın sağlığı bozulacak”
Kömürlü termik santrallerin solunum ve kalp- damar sistemi hastalıkları başta olmak üzere birçok hastalığa, hatta kansere ve erken ölümlere yol açtığını bilinmektedir. Bu nedenle santral kurulursa insan sağlığı olumsuz etkilenecektir.
Santraldan kaynaklanacak zehirli kimyasalların havaya ve suya karışacak olması bir yandan asit yağmurlarına yol açacak, öte yandan da iklimi değiştirerek küresel ısınmaya katkıda bulunacaktır. Santralin suyu kirletecek olması nedeniyle bu suyla sulanacak tarım ürünleri kirlenecek; aynı zamanda tarım arazilerinin verimi de düşecektir.
“Santralin kent merkezinde olması tüm yaşamı etkileyecek”
Santral kentin içerisine kurulmakta olup; etki alanı içerisinde yüz binlerce insan yaşamaktadır. Santralın yerleşim yerlerine çok yakın olması ve hâkim rüzgâr yönünün kent merkezine doğru olması nedeniyle hava ile taşınacak kirleticilerden şehrin tümü olumsuz etkilenecektir.
“Bursa ölüme gönderiliyor kamu yararı yok!”
Santralin kurulmasında kamu yararı yoktur. Santral yalnızca gözünü kâr hırsı bürümüş bazı iş adamlarının kârını arttıracaktır. Halkın bu projeden hiçbir kazancı olmayacaktır. Kaldı ki ülkemizin elektrik kurulu gücü ihtiyaçtan fazladır.
Bu gerçekler bilimsel olarak kanıtlandığı halde, Bursa şehir merkezine kömürlü bir termik santral yapılması bir kent cinayetidir. Bursa’mızın içindeki insanlarla birlikte ölüme gönderilmesidir.
DOSAB’ın ölüm santralini yaptırmamak için mücadelemizi sürdüreceğiz. Halkımızın zehirlenerek yavaş yavaş öldürülmesine; toprağımızın, suyumuzun ve havamızın kirletilmesine izin vermeyeceğiz.
Tarım Bakanı Faruk Çelik’e çağrı
Tarım Bakanı Sayın Faruk Çelik’i de Bursa’da düzenlenmiş olan Tarım Fuarına katılımı sırasında açıklamış olduğu tarıma destek vaatlerinde samimi ve kararlı olduğunun bir göstergesi olarak Bursa’nın tarımından, üreticisinden, ovasından, toprağından, suyundan, havasından ve en önemlisi halkının sağlığından yana olmaya; kazanılmış davalara rağmen Bursa Ovası’nın ortasında yapılması ısrarla sürdürülen kara ve kirli DOSAB Termik Santral Projesini iptal etmeye davet ediyorum.
Dosab Termik Santrali süreci nasıl gelişti
Bursa İli Demirtaş Organize Sanayi Bölgesi (DOSAB) içinde yer alan firmaların buhar ve elektrik ihtiyacını karşılamak üzere Demirtaş Organize Sanayi Bölge Müdürlüğü tarafından DOSAB sınırları içerisinde kömür ile çalışacak “DOSAB Buhar ve Enerji Üretimi Tesisi (374 MWt)” kurulması istenmektedir.
DOSAB Kömürlü Termik Santralı Projesi’ne ilişkin ilk Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Raporu Mart 2015 tarihini taşımaktadır. Bu rapor kanunlara, planlara aykırı olarak alınan olumlu kurum görüşlerine, teknik ve bilimsel eksikliklerine karşın Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ÇED İnceleme ve Değerlendirme Komisyonu tarafından yeterli bulunarak 1 Nisan 2015 tarihi itibariyle “Nihai ÇED Raporu” olarak kabul edilmişti.