Rusya’da başlayan müzik yolculuğunu Bursa’ya taşıyan, kurduğu müzik akademisi ile Bursa’da piyano eğitiminde önemli bir isim haline gelen Elena Çekiç ile müzik eğitimi üzerine konuştuk. Dünyada Rusya ekolünün yerini değerlendiren Çekiç, Türkiye’de müzik eğitimine olan bakış açısını ve kendi geçtiği çetin müzik yolculuğunu BursaMuhalif okuyucularına anlattı.
Nasıl başladınız müziğe, nasıl bir eğitim sürecinden geçtiniz? Kısacası, müzik yolculuğunuzdan biraz bahseder misiniz?
Rusya’da doğdum ve annemin müzik öğretmeni olması nedeniyle kendimi bildim bileli müziğin içindeyim. Müzik eğitimime 4 yaşında ilk öğretmenim olan annemin müzik okulunda başladım ve 14 yaşındayken müzik lisesi için tek başıma başka bir şehre taşındım. Sonra konservatuar ile devam ettim. Ne kadar yaşadıysam da o kadar öğrenmeye devam ettiğimi söyleyebilirim; benim açımdan müzik için de hayat için de geçerli olan bu.
Piyano eğitmeni olmaya nasıl karar verdiniz? Bursa’da bir müzik akademisi kurdunuz, bu süreç nasıl gelişti?
Rusya’da buradan farklı bir eğitim sistemi var. Biz müzik lisesinde okurken mesela pedagoji eğitimi de alıyoruz. 15 yaşındayken çocuklara, kendi müzik öğretmenlerimiz yanında ders vermeye başlıyoruz. Hem lise hem konservatuarda, her hafta kendimizden küçük çocuklara piyano dersi veriyoruz. O zaman hocalarımız bizleri izliyor, nerede yanlış görüyorsa değiştiriyor, nasıl yapmamız gerektiğini söylüyorlar.
Bu aldığım eğitimlerle Rusya’da hem müzik okulunda hem de konservatuvarda çalıştım. Bursa’ya taşınınca fark ettim ki burada da yetenekli, güzel çocuklar var. Bursa’da da çocukları mutlu etmek ve kendi bilgilerimi paylaşmak için kolları sıvadım.
Türkiye’de epey zamandır piyano eğitimi veriyorsunuz. Türkiye’de müzik eğitimi olsun, sanat çalışmaları olsun nelerle karşılaştınız?
Bundan birkaç yıl önce Masterclass ders vermek için İzmir’e gitmiştim, Bursa’ya dönerken bindiğim takside bir baktım ki klasik müzik çalıyor. Taksiciye “Klasik müzik sever misiniz?” diye sorduğumda biraz korktu, “Rahatsız ediyorum, isterseniz kapatayım, klasik müzik herkes sevmiyor” diyerek cevap verdi. O gün, “Hayır, hayır ben de çok severim senfoni” diyerek cevap verdim, yol boyunca beraber dinledik. Klasik müzik sevgisinin nereden geldiğini anlattı. Küçüklüğünde ailesi tarlada çalışırken, bütün gün klasik müzik dinlermiş. Kendisiyle epey sohbet ettik; belki de pek çok müzisyenden daha çok klasik müzik seviyor ve biliyordu. Beni çok mutlu etti ve şaşırttı.
Maalesef günümüzün çocukları ise çok test çözüyor; boş vakitlerinde ise tablet ve telefonlarda oyun oynuyor, film izliyorlar. Keşke böyle olmasaydı… Önceleri bu denli teknoloji yoktu, tek kanal vardı ve kültür programları vardı, o zaman konser izliyorlar, opera dinliyorlardı ve bu benim için çok çok güzel bir zamandı.
Müzik eğitimi Rusya’da herkes için açıktır
Müzik eğitimi anlamında bir karşılaştırma yaparsanız Rusya ve Türkiye’de eğitim farklılığı görüyor musunuz? Dünyada bir karşılaştırma yapabilir miyiz? Avrupa, Rusya, Türkiye bağlamında farklılık var mı ve varsa sizce eğitim açısından nasıl?
Ne Rusya’da çok güzel ne de Türkiye’de çok kötü. Her yerin kendine göre eksiklikleri de var artıları da. Kocaman Rusya için sadece 7 tane konservatuvar var. Türkiye’nin yüzölçümü Rusya’ya göre epey küçük ama çok sayıda konservatuvar var. Rusya’da ise en küçük şehirde bile en az 2 – 3 tane müzik okulu var ama o da Türkiye’de yok.

Müzik eğitimi Rusya’da herkes için açıktır. Bütün veliler çocuklarını müzik okuluna veya spor okuluna gönderebilir.
Rusya’da müzik okulunda sadece enstrüman dersi verilmez. Burada ise çocuk geliyor ‘Ne istiyorsun?’ deniliyor. Diyelim ki o da ‘Piyano’ desin, ‘O zaman haftaya gel, bir kez piyano çal ya da gel bir kez keman çal’ diyerek eğitim veriliyor. Maalesef, bana göre bu gerçek eğitim değil. Rusya’da müzik okulunda haftada iki saat enstrüman, iki saat solfej, bir saat müzik tarihi, koro, orkestra gibi derslerle örülmüş bir sistem var. Çocuk bu sisteme girdiğinde gerçek bir eğitimden geçiyor.
Annem benim için müzik okulu açtı ve ilk 7 sene orada eğitim aldım. Temel dersler dışında piyano, koro, solfej, dans, müzik tarihi, dünya kültür tarihi ve bunların yanı sıra hem sanat hem heykel derslerim oldu. Rusya’da mesela tarih dersinde bir savaş anlatılıyorsa bunun müziğe etkisini öğrenirsiniz. Çünkü müzisyen olmak için sadece bir enstrüman çalmak yetmez, siz bir bilim ve kültür insanı da oluyorsunuz. Bu nedenle edebiyatla, heykelle, resimle bir şeyler anlatmak için sizin bunları da bilmeniz gerekiyor.
Müzik lisesini kazandığımda şoka girmiştim. Bizim müzik liselerimiz sabah saat 6.00’da açılır. Kuyruklu piyano çalmak istiyorsan sabah saat 5.00’te kalkman gerekiyor. Olur da 6.30’da gelirsen piyano bulamazsın. Bir tarafta birileri piyano çalarken, kemancılar sınıf bulamadıysa koridorda çalar, bir başkası orada halk enstrümanı çalar. O atmosfere girdiğinde çok çalışmayı sen de istersin çünkü Rusya’da rekabet çok yüksek, senin kaybolmaman için çok çalışman gerekiyor. Sadece öğretmen değil, sen sınıf arkadaşlarının gözünde de güzel bir insan ve müzisyen olmalısın. Bu nedenle biz her zaman öncelikle aramızda rekabet ederiz.
Bir şehir senin için para ödediyse sen bu şehre katkı koymak zorundasın
Rusya’da müzik lisesinden sonra konservatuvar eğitimiyle devam ediyoruz. Benim dönemimde kocaman Sibirya için piyano bölümüne sadece 11 kişi alındı. Seçmelerde 12. – 13. olanlar için ise konservatuvar, ücretli eğitim seçeneği sunuyor. Tam da burada çok ilginç bir şey var, eğer para ile eğitim alıyorsanız, sizin için bölgenizdeki halk para ödüyorsa eğitiminiz bittikten sonra o bölgede bir köye dönüp eğitim vermek zorundasınız. Yani, bir şehir senin için para ödediyse sen bu şehre katkı koymak zorundasın.
Biz sınıf arkadaşlarımızla beraber çalışırız, birbirimizi dinler, yanlışlarımızı buluruz. Mesela bir konser mi veriyorsun, salon sınıf arkadaşlarınla dopdolu olur. Rusya’da eğer bir koltuğu kaptıysanız orada herkesin hakkı vardır.
Türkiye’de kız çocuğu piyano çalarsa güzel olur anlayışı yaygın
Türkiye’de ise eğitim biraz daha rahat. Veli ne zaman çocuğunu müzik eğitimine vermek istiyor, o zaman eğitim başlıyor ama bu bir çeşit hobi oluyor. Velilerin yüzde 80’ininde bir kız çocuğu, güzel bir elbise giyer ve piyano çalarsa ‘güzel olur’ anlayışı yaygın.
Bir diğer problem ne peki? Türkiye’de piyano eğitimi çok pahalı bir iş. İkinci el veya yeni fark etmez enstrümanları, eğitimi inanılmaz pahalı. Çocuk çok istekli ve yetenekli olsun, yine de bunlar için imkan gerekiyor. Maalesef herkes bunu karşılayamaz.
Şu an herkesin Türkiye’den çıkıp, yurtdışında okumak gibi bir hedefi var. Türkiye’de gerçekten güzel öğretmenler, üniversiteler, salonlar varken bu gerçekten çok kötü. Tamamen ‘herkes gidiyor, ben de gitmeliyim’ düşüncesinden kaynaklanıyor. Ayrıca gitmek için de büyük paralar harcamak gerekiyor. New York’taki bazı okullar yıllık 80 bin dolar istiyor. Bazen öğrenciler büyük firmalardan burslar buluyor ama bu gerçekten gerekli mi? Bilmiyorum, bu denli büyük paralar ödemek yerine devlet okullarında yetenekli çocuklar ücretsiz eğitim alabilirler. Bir çocuk için değil her çocuk için. Ayrıca yurtdışından iyi hocalar da çağrılabilir, o zaman bizim Türkiye’deki çocuklarımız gitmeyecek belki de Avrupalı çocuklar buraya gelecektir.
Yarışmalara çok önem veriyorsunuz, müzik eğitiminde bu yarışmaların önemi nedir?
Rusya’da biz çok fazla yarışma sevmiyoruz ama Türkiye için bu gerekli. Çocukları motive etmemiz gerekiyor, hem çocuk daha ciddi çalışıyor hem veli bu işe daha ciddi bakıyor. Aslında sadece yarışma değil, festival ve masterclasslara da çok önem veriyorum. O zaman farklı ülkelerden aynı yaş kategorisindeki çocuklar nerede olduklarını görebiliyor.
Rusya’da eğitim çok serttir, mesela ben hiç hatırlamıyorum benim öğretmenimin bana gelip sarıldığını, “Sen çok muhteşemsin, çok teşekkürler” dediğini. Bizim için disiplin ve çalışmak çok önemli. Öğretmenler çok serttir, mesela bir kez hiçbir ses basmadan, piyano üzerinde sadece el kaldırdım, öğretmenimin “Git buradan, sen çalışma” demişliği vardır. “Ben hiçbir şey basmadım hocam” desem de “Sen elini öyle kaldırınca ben anladım, güzel olmayacak” demişti. Ben böyle okudum; sadece ben de değil, çoğu çocuk Rusya’da böyle okudu.
Türkiye’de ise çocuklar çok duygusal, bazen “Bu öğrenci hazır değil” dediğimizde çok üzülüyorlar. “Siz çok sertsiniz” deniliyor ama ben çok sert değilim. İlk zamanlar benim için çok zordu ama şimdileri bana herkes gelmiyor. Gelenlerin de bir hedefi varsa, ben bu hedefe gitmeleri için yardım ediyorum.
Rusya’da hocalar, serttir ve otoriterdir ama güvenirsiniz. Çünkü hoca kötü yapamaz, öğrenci için yapar, öğrencisi için çabalar. Bazen bunu diğer hocalarla da konuşuyoruz, Türkiye’de çocuk bir başarı kazandığında ‘çocuk kazanmış, çocuk süper, bizim çocuk inanılmaz yetenekli’ olarak görülüyor. Eğer çocuk başarısızsa, ‘hoca rezalet’ ama eğer çocuk başarılıysa ‘çocuk çok iyi’ olarak kabul ediliyor. Açıkçası ben bu duruma alışamadım.
Rusya’da mesela çocuğun konseri varsa afişte her zaman aşağıda öğretmenin adı, soyadı vardır. Herkes konser sonrası öğretmene tebriklerini iletir ama burada öyle değil. Bazen bakıyoruz Instagram’a, 5 yaşındaki Ayşe için ‘konser piyanisti’ yazılıyor. Ayşe daha 5 yaşında, nasıl konser piyanisti oluyor? Benim için bu çok fazla ego barındırıyor. Türkiye’de 3 tane konser piyanisti var: İdil Biret, Gülsin Onay, Fazıl Say. 5 – 6 yaşındaki çocuk konser piyanisti olamaz. İleride güzel bir eğitimle olabilir, o zaman onu yazma hakkı da olur. Ayrıca belki konser piyanisti de olmayacak, belki öğretmen olacak, oda müziği yapacak, belki müzik tarihiyle ilgili kitaplar yazacak, bunlar da çok güzel meslekler. Herkesin kendisine yer bulması lazım, sadece konser piyanistliği demek değil bu.
Piyano eğitiminde en iyi diyebileceğimiz isimler sizce kim? Kimleri başarılı buluyorsunuz?
Aslında çok fazla var ama Gülsin Onay’ı ben çok seviyorum. Hem kendi mükemmel piyanist hem son zamanlarda masterclass dersler veriyor, çocukları çok motive ediyor ve aynı zamanda öğrencileriyle beraber sahnesini paylaşıyor. Yine Rus ekolden gelen Gülnara Aziz var.
Son olarak…
Eğitime erken yaşta başlayacaksınız ki daha iyi sonuçlar alacaksınız. Bunun için önerilen 5 – 6 yaş. En önemlisi de kendi yolundan dönmemek, öğretmene inanmak ve kendine objektif olarak bakabilmek kendini ne aşağıya ne de yukarıya koymamak, bu işte çok önemli.
Nur Derya