*Spine Tower:Soma Linyit AŞ Maslak-İstanbul Holding Merkez
KAN DAMLAR GÖZLERİMDEN!
Madende emekçiler kazmanın ucunda kurar dünyayı yaşamın en temizinden. Biz anlamayız ‘’RÖDÖVANS’’dan ‘’TAŞERONDAN’’! İşimiz ekmektir bizim… Kömür karası yazgımızda yitip gider canlarımız ve geride umutları solan cansız kadın ve çocuklarımız… Üç yüzler düştü toprağa… Ağıtlar yükselirken Somada, dört yüz otuz iki çiçek soldu henüz baharında!
“BU İŞİN FITRATIDIR’’ dediler. Daha çok kan ve gözyaşı istediler! Galerinin mezarına şimdi girin, haydi işbaşı dediler! Yetmedi, yardım sözü verdiler! Yardım derken müşaviri gönderdiler(!).
Ne derlerdi ‘’RÖDÖVANS’’. Biz onu gömüldükten sonra anladık, RÖDÖVANSIN ‘’KİRALAMA SATILMA’’ düzeni olduğunu! Dayılık sistemini ve kırbaçsız efendileri ‘’RÖDÖVANS’ ile yaşadık. SARI SENDİKAYI GÖMÜLEREK ÖĞRENDİK! Yalnızlığı ve İHANETİ, boyun bükmeyi, teslimiyeti, acıyı çaresizce yutkunmayı, onlarla öğrendik. Takım elbiseli, boynu kravatlı beylerle tanıdık devleti. Ve sonra mı? Soma’nın villalarında gördük kurnaz masa teftişlerini!
Aç kaldık 1 ton veremedik diye! İtildik, horlandık, yetmedi, demir kapılar yüzümüze kapandı! İşsiz ve nefessiz kaldık 23 dolar eden bedenimizde! Alınteri değil kan döktük kara taşlara, vagonlarda taşıdık en yürekli dostlarımızı!
Zonguldak’ta işçiler 130 dolara çıkarırlarken kara taşları, Somanın RÖDÖVANS işçileri 23 dolara verdi canlarını! Konuştu mu gürleyen beyler(!), 50 derler 150 derler 301 derler vardiya sayısını söylemezler!
Yaşarken YOLDAŞLARIMI en derinde iki bin metrede “küllü suda gömdüler’’!
“BU İŞİN FITRATINDA VAR’’ dediler…! Yetmedi… Galerinin mezarına şimdi girin işbaşı dediler! Daha yetmedi! Yardım sözü verdiler… Sonra madenciyi yerle yeksan ettiler!
Her gün umutsuzca kaldırdığımda başımı, solgun bir gökyüzünde yeni gördüm kuşların artık uçmadığını! Beylerin dilindeydik ne bilirdik kalemin kağıdın yalanını! Beyler meclisi anlamadı derdimizi, saltanata kurban verdi ‘’kara elmas işçisini’’.
TORBA YASA MÜJDELERİ(!)
Maden İşçilerini ve ülkedeki iki milyona yaklaşan sayıdaki taşeron işçilerinin seslerini çığlıklarını yasa koyucular ne zaman duyacaklar ki? Ne zaman saracaklar kanayan yaraları? Daha kaç ölüm yaşanması gerekiyor bu rödövans-taşeron çalıştırmanın yasaklanması için? Neden uluslararası çalışma örgütü olan ILO 176 sayılı madenlerle ilgili çalışma güvencesini hala kabul etmiyoruz? Ya da madenlerde insanca çalışma koşullarının olması için daha kurbanlar mı vermemiz gerekiyor? Alanlarda daha ne kadar polis copu, toma suyu, biber gazı yememiz gerekiyor? Bir ölçüsü var mıdır ki insanca yaşamanın ve hak aramanın gelişmiş demokrasi ülkelerinde(!)? Neden işçiler özgürce işyerlerinde örgütlenemez, sendikal hakları özgürce kullanamaz, ya da neden ÖZGÜRCE sendika seçerken REFERANDUM haklarını kullanamazlar?
Mecliste bekleyen maden işçisi ve tüm taşeron işçilerine ‘’MÜJDE’’ haberiyle duyurulan torba yasada ne var dersiniz? Kısaca dostlar “MADENCİYE SELAM TAŞERONA DEVAM’’ diyor haşmetli büyüklerimiz(!). Bu gelişmelerle taşeron çalıştırmayı yaygınlaştırabilecek ve meşrulaştırıp kalıcı hale getiren düzenlemelerle rahatını bozmak istemiyor sermaye! Peki, maden işçisine yeni düzenlemelerle ne geliyor?
Maden işçisine haftalık çalışma zamanı 36 saate iniyor. Emeklilik yaşı 50 ye çekiliyor. İş cinayetlerinde 1 den fazla maden işçisinin ölümü durumunda ailesinden 1 kişiye kamuda çalıştırma güvencesi geliyor! Bu değişiklikle de adeta iş cinayetleri meşrulaştırılmak isteniyor! Peki, iş güvenliği ve işçi sağlığında ILO 176 normlarında maden şirketlerine yaptırımlar geliyor mu? Şimdilik bir şey yok, bekleyip hep beraber göreceğiz! Birde bunlar alt komisyona geçen maddelerdir. Alt komisyonda ya da meclis genel kurulunda ne değişir bilemeyiz.
Bu torba yasanın gelişiyle ne kaybediyoruz? Birde bu taraftan bakalım. 30 Mayıs 2014 de TBMM’ye iletilen ‘’İş kanunu ile bazı kanun hükmünde kararname değişikliklerine dair kanun tasarısı başlıklı 61 maddelik torba yasa tasarısında birbirine girmiş öyle çok konu var ki! Bu kanuna karşı gelmek demek, aynı zamanda maden işçilerine yarayabilecek, fakat kesin sorunlarını çözmeyecek olan birkaç başlığa karşı gelmek diye düşünülebilecektir! Bu noktada iktidar çevreleri işbirlikleri olan yandaş medya ve basını üzerinden sosyal toplum mühendisliğini kullanarak, maden işçisiyle, torba yasa çözüm değil diyen muhalefet çevrelerini karşı karşıya getirebilir! Bu olasılık önemle dikkate alınmalıdır! Peki, maden işçileri ve tüm taşeronlar için kesin çözüm nedir? Burada bir pencere açalım derim.
Taşeron işçilik kuralsız, güvencesiz, esnek çalışma biçimleriyle emeğin en kolay şekliyle sömürülmesidir. Ucuz işgücü ve örgütsüzlük demektir. Ülkemiz gibi emeğin sömürüsünün günden güne genişletilmeye çalışıldığı emperyalist sömürünün olduğu ülkelerde sendikal hakların kullanımının engellenmesi demektir. Peki, kamu sektöründe durum nasıl?
Kamu sektöründe hizmet üreten ihaleyle iş almış işverenler kendi altlarında üçüncü işverenlere hizmet devri bile yapabilmektedirler! Yani beden işçisinden ter değil adeta kan çıkartıp, ekmeğin üzerine kan doğruyorlar! Torba yasa ile taşeron çalışma düzeninden vazgeçilmiyor. Tersine hukuksuz taşeron işçi çalıştırmanın yaptırımı azaltılıyor. Hileli(muvazaalı) taşeron ilişkisine yasal kılıflar hazırlanıyor. Kamunun taşeron işçi çalıştırmasını yaygınlaştıracak düzenlemeler öngörülüyor. İş Yasası’nda halen var olan ve hileli taşeron çalıştırmaya yaptırım getiren hükümler iyice gevşetiliyor! Kamuda taşeron uygulaması demek, devlet eliyle işçi komisyoncusu patronlara kaynak aktarımıdır. Yıllardır aynı kurumlarda taşeron işçiler çalışırken, sadece kağıt üzerinde kiralayan şirketler değişiyor! Peki, hal böyleyken neden kadro açılmıyor da hizmet yüklenici firmalara bırakılıyor ve bu şirketler işçilerden komisyon kazanıyor? Yorumu size bırakıyorum!
Peki bağımsız işçi sendikaları birliği olan ‘’Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu” bu işe ne diyor ve talepleri neler birde o tarafı ele alalım!*
1. Milyonlarca işçi için kölelik ve ölüm anlamına gelen taşeron çalıştırma kayıtsız şartsız, derhal yasaklamalıdır.
2. Özelleştirilen, taşeron şirketlere devredilen tüm madenler yeniden kamu eliyle işletilmelidir.
3. İş sağlığı ve güvenliği adı altına bu alanı taşerona devreden, piyasaya açan yasa çöpe atılmalıdır. İşyerlerinde tüm denetim yetkisi emek ve meslek örgütlerine verilmelidir.
4. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı derhal istifa etmelidir.
Bunları dikkate almayan ilgili ve yetkili taraflar sorunu muhatap kurumlar olan sendikalar ve meslek örgütlerinden ve kamuoyunda torba yasa taslağını adeta gizleyerek, tartışmaya açmadan, basına bilgi vermeden, direk meclise ilgili komisyona getirmişlerdir. İşte sözde demokrasi ile yönetilen bir ülke! Var mıdır bizim gibisi?
05 Haziran 2014 Tarihinde başbakanın çağrısıyla bir araya gelen üç konfederasyon başkanları görüşlerini hükümete iletmiş ve başta maden işçilerinin ve tüm taşeron işçilerin hakları ve güvenceleri için görüşlerini beş madde halinde bildirmişlerdir. Bu görüşmelere yazımızı hazırladığımız günlerde devam edilmektedir.*
İş cinayetlerinde dünya sıralamasında birinci olduğumuz bu günlerde çalışma sorunlarının çözümü SINIFSAL ÖRGÜTLÜ MÜCADELEMİZİN büyümesi ve mevzi kazanarak ilerlemesiyle ancak mümkündür? Peki, nasıl derseniz? Yol haritası belli! SOSYALİZM olmadan EMEKÇİ SINIFA yaşam hakkı yok kardeşim! EŞİT bir dünya bu sermaye düzeninde mümkün mü?
NEOLİBERALİZM kandırmacasıyla(yeni dünya düzeni) kapitalist ekonomiler 24 ocak 1980 kararlarından beri en ileri sömürü mekanizmasına dönüştüğü bugünlerde, işçi sınıfı bedel ödemeye devam ederken, sorunun muhataplarına sormalıyız!
DEMOKRASİ, ADALET, ÖZGÜRLÜK, BARIŞ NEREDE? Gören ya da bilen var mı?
[1] Kaynak : http://www.disk.org.tr/
[1] Detaylı Bilgi: http://www.disk.org.tr/2014/06/taseronsuz-bir-turkiye-icin-mucadeleye-devam/