Boşuna dememişler mart ayı dert ayı diye… Bu sene Mart ayında daha bir dertliyiz. Hem iktidarın hem de sözde muhalefetin derdi çok büyük AKP’nin başı cemaatle ve küresel güçlerle bir hayli belaya girmiş durumda. Ortadoğu ve El Kaide belasını saymıyoruz bile… Saltanat elden gidiyor, bir türlü hayalindeki imparatorluğa kavuşamayan Tayyip Erdoğan kendini sağlama almak için önemli değişiklikler yapsa da artık şansının kalıp kalmadığını bilmiyoruz. Görünen o ki küresel güçler AKP’yi lugatından silmiş. Dönelim sözde muhalefete… Malum önümüz seçim. Sözde muhalefet kara kara düşünmeye başladı bile. Nasıl belediyeleri alırız, nasıl halkın parasını paketleyebiliriz diye… CHP ve MHP kara kara düşünürken cemaat ve AKP’nin arasındaki kriz derinleşti ve ipler kopma noktasına geldi. Muhalefet partileri de cemaatçi adayları bir bir belirlemeye başladılar bile.
Evet, bu Mart ayı büyük dertler ayı. Küresel güçler yola nasıl devam eder, dengeler nasıl değişir, bilemeyiz ancak bizlerin giderek büyüyen ve sürekli biriken dertlerimiz artık gırtlağımıza kadar dayandı. Hiçbir sosyal hakkı olmayan, güvencesiz, esnek ve asgari ücretle çalışan, yaşam alanları gasp edilen, nefes alamayan, köleler haline geldik. Ormanları yok edilen, dereleri kurutulan, yeşile hasret bırakılan öfkeli insanlar haline geldik. Ne kaldı ki geriye? Eşit yurttaşlık haklarımızı nasıl tanımlayacağız? Seçimler yaklaştıkça vaatler artıyor. Siyasi partilerin hepsi AKP karşıtı. Sözde yalana, talana, yolsuzluğa karşı halkın yanında. Tabi durum böyle olunca bol keseden boş vaatler çok. AKP den farkı olmayan CHP ve MHP haklarımızı geri vereceklerini iddia ediyorlar. Seçimlerde bir taraftan gerici ve ırkçı adayları belirlerken diğer taraftan da sol söylemlerle halkı kandırmaya devam ediyorlar. Özellikle kentsel dönüşüm ile ilgili halkçı söylemler kullanan CHP, bu söylemleri halkın beklentisi olduğunu bildiği için kullanıyor. Fakat ısrarla piyasacı, rantçı, müteahhit belediye başkan adaylarını sahneye çıkarıyor. Halkçı söylemler, halkın talepleri piyasacı müteahhitlerin ağzında birer palavraya, sakıza dönüşüyor. AKP karşıtlığı, cemaatle ve emperyalistlerle anlaşma ihtimali ve halkın talepleri 3 odak olarak düşünülebilir. Uzlaşmaz bu üç odak CHP’yi müthiş bir siyasetsizliğe sürüklüyor. MHP’nin ise siyaseten bir aktör olma niyeti var mı yok mu; o bile tartışılır. Tam bir günü kurtarma, savrulmama siyaseti izliyor MHP kurmayları.
Ama asıl gücün bizde olduğunun farkındalar mı acaba? Farkındalar mı acaba bir uyanıp bin geleceğimizin? AKP’yi, CHP’yi, MHP’yi ya da diğerlerini bir kurtuluş olarak görenler bilmelidirler ki hakları uğruna mücadele vermeyen bir toplum için güzel günler bir ütopyadan ibarettir. Hayallerle kendini avutmayı tercih etmeyen bir halk ise halkın kendi iktidarının kapılarını açtığında, güzel günler mümkün olacaktır. Geçici çözümler değil kalıcı çözümler için bu daha başlangıç mücadeleye devam!