Partisinin grup toplantısında konuşan İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Bartın'daki maden faciasına 'kader' diyen AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'a TTK Genel Müdürü'nü örnek gösterdi. Kürsüye madenci bareti ile çıkan Akşener, "Bakanı atayan sensin. 4 yıl ceza alan adamı, TTK’ye genel müdür yapan sensin. Madene, yönetici atayan da sensin. Bu da mı kader Sayın Erdoğan?" dedi.
Maden faciası sonrası 'kader' açıklaması yapan AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a tepki gösteren Akşener'in açıklamaları şöyle:
"Geçtiğimiz cuma milletçe çok büyük bir acı yaşadık. Büyük bir faciaya şahitlik ettik. Madencilere karşı sorumluluğumuz var. Partimizin bünyesinde ne kadar hukukçu varsa 41 maden şehitimizin ailesinin hakkını, hukukunu, hiçbir şey almadan en ciddi şekilde takip edeceksiniz! Bu işin sorumluluğu sizdedir.
Yaptığımız çalışmalar sonucunda gördük ki, birçok maden faciasında olduğu gibi Amasra'daki felaket de geliyorum demiş. Sayıştay uyarmış, raporuna yazmış, müfettişler defalarca uyarmış, ceza kesmiş. Ocakta çalışan maden işçileri bile uyarmış ama Sayın Erdoğan'ın atadığı yetkililer kıllarını kıpırdatmamışlar. Göz göre göre gelen felaketi izlemişler. Artık maalesef bu duruma şaşıramıyoruz! Bu kor yüreğimize daha önce de düştü. Zonguldak'ta 30 canımızı kaybettik. Soma'da en büyük maden faciasında 301 insanımızı yitirdik. Ermenek'te 18 kardeşimizi kaybettik. Bartın'da yine aynı iş bilmezliğin, aymazlığın sebep olduğu bir katliama şahit olduk! Bilerek katliam diyorum, bu kadar uyarıya rağmen tedbir almazsanız ve ölüme bile bile lades derseniz yaşanan felaketin adı cinayet olur, katliam olur!
Bu büyük felaketin ardından, devletimizin, madencilerimiz için seferber olduğunu gördük. Ancak resmi ve gönüllü yüzlerce kardeşimiz, madencilerimizi kurtarmak için çırpınırken ülkeyi yönetenlerin aymazlığı ve yaptıkları ciddiyetsiz açıklamalar, yine hepimizi kahretti. Bu ülkenin Cumhurbaşkanı, ilgililere dönüp 'Bu uyarıları, neden dikkate almadınız?' diyeceğine; 'İşçilerin sesine, neden kulak vermediniz?' diyeceğine; bu acıya sebep olanları, o dakika görevlerinden alıp müfettişlerin önüne koyacağına; ne yaptı biliyor musunuz? 41 hayatın söndüğü bu felaketten bile bir başarı hikâyesi çıkarmaya çalıştı.
Yaşadığımız ekonomik felaketten, başarı hikâyesi çıkarmaya uğraşmak, yetmemiş olacak; tuttu, ölümden de, başarı hikâyesi çıkarmaya kalktı. Biliyorsunuz, empati kavramına yabancı olan bu arkadaş, 8 sene önce de Soma’da utanmadan çıkıp 'Ölüm bu işin fıtratında var' demişti…
Bu defa da çıkıp; 'Çok şükür, 24 saat geçmeden 41’inci şehidimize de ulaştık' dedi. 'Biz, kader planına inanmış insanlarız, bunlar her zaman olacaktır' dedi. Kaderden bahsetti, tevekkülden bahsetti. Gerçekten ibretlik… Tevekkül nedir? Tevekkül; Her türlü tedbiri aldıktan sonra, bir işi, nihayetinde Allah’a havale etmektir. Ancak her tür tedbiri aldıktan sonra… Hamdolsun hepimiz kadere iman edenlerdeniz. Hamdolsun hepimiz 'Hayrıhi ve Şerrihi Min Allâhû Teâlâ' diyerek hayrın ve şerrin, Allah’tan geldiğine inananlarız.
Ancak tevekkül, tembelliğe açılan bir kapısı değildir. Sorumsuzluğa uydurulacak bir kılıf, hiç değildir. Önce tedbir sonra tevekkül. Dinimizin buyruğu budur. Yani Müslüman, her işin başında, önce tedbirini alacak, ötesini ise Rabbine teslim edecek. Yaşadığımız felaketlerin altında yatan sorumsuzluğu, perdelemek için imanımızı sömürmeye kalkmak, kimsenin haddi de hakkı da değildir. Tevekkül ne kadar gerçekse tedbir de o kadar gerçektir.
Bir kazanın, tüm şartları oluşmuşsa ve sen tedbir almıyorsan o kaza meydana gelir. Tedbir almayıp, sorumluluğunu yerine getirmeyip üstüne de tevekkülden bahsetmek, meseleyi kadere havale etmek, en hafif tabiriyle terbiyesizliktir. Bakın, size bir örnek vereyim. 7 Ocak 2013’te, Kozlu Madeni’nde, metan gazı patlaması oldu. Kazada 8 işçimizi kaybettik. Kazanın sebebini ve sorumlularını, tespit etmek için soruşturma açıldı. Uzun süren bir yargı süreci başladı. Bilirkişi raporu, taşeron firmayı, müessese müdürünü ve yardımcısını, kabahatli buldu. Taşeron firma, işi aksatmış. Göndermesi gereken ekipleri göndermemiş, tesisin güvenliğini tehlikeye atmış. Müessese müdürü de, taşerona yaptırım uygulamak yerine, işin üstünü örtmüş. Dava, 6 yılın sonunda, karara bağlandı.
Yargı dedi ki; 'Kozlu maden ocağının, müessese müdürü, ölüme sebebiyet vermekten, tali kusurludur.' 4 yıl hapis cezası verdi. Bunun üzerine, yaşamını yitiren madencilerin aileleri, karara itiraz ettiler. 'Bu kadar ağır bir kusurun cezası, nasıl 4 yıl olur?' diye, veryansın ettiler. 'Asli kusurlu olan biri, nasıl tali kusurlu sayılır?' diye, isyan ettiler. Peki mahkeme ne yaptı? 4 yıllık hapis cezasını, para cezasına çevirdi. Yaşadıkları acı yetmezmiş gibi, o ailelerin yüreğinde, bir de adalet yarası açıldı. Peki, o müessese müdürüne ne oldu biliyor musunuz?
Bay Kriz’in imzasıyla, Türkiye Taşkömürü Kurumu’na, genel müdür olarak atandı. Yani, 8 canımızı kaybettiğimiz olayda, kusurlu bulunup, 4 yıl ceza alan bir kişi, kurumun en tepesine oturtuldu. Bu da mı kader Sayın Erdoğan!"
Bakanı atayan sensin. 4 yıl ceza alan adamı, TTK’ye genel müdür yapan sensin. Madene, yönetici atayan da sensin. Denetimlerin gereğini yapmayanlar da, senin bakanın ve senin yöneticilerin. İşine gelince 'Bakanıma talimat verdim' demeyi biliyorsun. İşine gelince üzerine basa basa 'benim bakanım' demeyi de biliyorsun. Hadi bakalım. Madem senin bakanın, hesap sorsana! 'Nerede tedbirler?' desene. Beceriksiz yöneticilerinin hatalarına, iş bilmezliklerine, kader diyemezsin. 21’inci yüzyılda, bu teknolojik imkân ve altyapıyla, maden işçisine ölümü kader diye kabullendiremezsin!"
Haber Merkezi