Tekirdağ Çerkezköy Devlet Hastanesi’nde kendisini doktor olarak tanıtan ve 4 ay boyunca ameliyatlara girmek de dahil olmak üzere pratisyen hekim olarak çalışan Ayşe Özkiraz’ın sahte kimliği ortaya çıkarıldı. Kişinin planlı ve düzenli olarak inşa ettiği sahte yaşamın detaylarına ilişkin her gün yeni bilgiler gündeme geliyor. Peki, bir kamu hastanesinde böyle bir olay nasıl gerçekleşebilir? Yaşanan skandalın tek ve tüm sorumlusu sahte diplomalı kişi midir?
Tekirdağ Çerkezköy Devlet Hastanesi’nde çocuk cerrahisi alanında uzman doktor M.K. ile 4 ay süresince birlikte çalışan Ayşe Özkiraz, olayın ortaya çıkarılmasının ardından gözaltına alındı ve tutuklandı. Ayrıca olayla ilgili soruşturma başlatıldı.
Ardından kişinin hayatına ve olayın detaylarına ilişkin birçok yeni bilgi edinildi ve her detay yeniden gündem oldu. Başlatılan hukuki işlem sürecinde kişinin verdiği ifadelerin yanı sıra aile bireylerinin ve sosyal çevresinden insanların da konuyla ilgili bilgi, düşünce ve yargıları kamuoyu ile paylaşıldı.
Güncel gelişmeler çoğunlukla, sahte diploma ile doktorluk yapan kişinin toplumu yanıltan, ahlak ve etikten yoksun, yalancı ve dolandırıcı biri olduğuna yönelik bir ilişkilendirme ve sonuçlandırma biçiminde değerlendirildi.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, olayla ilgili olarak yaptığı açıklamada; kişinin resmi olarak hastanenin çalışanı olmadığını belirterek, ‘müstakil bir örnek’ gerçekleştiğini ve gerekenin yapılacağını söyledi.
Dün ise Erzincan’da özel bir firmaya ait ambulans ile yapılan hasta nakli sırasında gerçekleştirilen kontrollerde Osman Ç. isimli kişinin ‘sahte doktor’ olarak görev yaptığı ve bazı hastalara reçete yazdığı ortaya çıkarıldı.
Peki, skandal olarak nitelendirilebilecek söz konusu olaylarla ilgili olarak tüm sorumluluk ve suçlamaları yalnızca faillere atfetmek ne kadar doğru? Bunun ötesinde, Türkiye’de kamu ve özel sektör hastanelerinde herhangi bir bireyin sahte bir kimlik yaratıp -gayriresmi de olsa- sağlık çalışanı olarak görev yapması bu kadar mümkün ve kolay olabilir mi?
Bursa Tabip Odası adına Genel Sekreter Dr. Muhsin Güllü, Bursa Muhalif’in sorularını yanıtladı.
Suçlu ve sorumluların kim ya da kimler olabileceğine dair soruları cevaplandırabilmek için olayla ilgili açılan soruşturma sürecinin tamamlanmasını beklemek gerektiğini belirten Güllü, Tekirdağ’da yaşanan olaya ilişkin şunları söyledi:
“Kim suçludur, ne kadar suçludur sorusuna cevap verebilmek için öncelikle o soruşturma sürecinin tamamlanması ve neyin ne olduğunu tam anlamıyla görmemiz gerekiyor. Sonuçta bir yalancı var ortada. Sorunun büyük payı ona ait. Ama hekimin de bu kontrolleri sağlamadan ameliyata alması uygun değil. Çoğu hekim arkadaşımız yanında çalışan doktorları bu kimdir nedir diye mutlaka kontrol eder. Farazi konuşuyorum ama orada hekimin ya boşluğuna geldi ya da biraz fazla iyi niyetliydi diye düşünüyorum.”
“Bu olaydan sonra hekimler yanına öğrenci kabul ederken muhtemelen artık 20 kere düşünecek”
Özellikle kamu hastanelerinde bu tür olayların yaşanma ihtimalinin kolay olmadığını ifade eden Dr. Muhsin Güllü, “Örneğin, en azından benim bildiğim ve gördüğüm kadarıyla Bursa’daki hastanelerde ameliyatlara giriş sırasında sağlık personeli mutlaka kontrol edilir, elini kolunu sallayarak operasyona girmek imkansızdır. Çerkezköy’deki o hastanede bu kontroller nasıl yapılıyordu, hastane yönetiminin kadından haberi var mıydı, bilemiyorum tabii ama bu olaydan sonra hekimler yanına öğrenci kabul ederken muhtemelen artık 20 kere düşünecektir” dedi.
Fadime Nisa Sayar