Bir gazeteci “Castle anlaşma yok derse ne olur? Nasıl başa çıkacaksınız?” diye alaycı sorusunu yönelttiği anda Rita’nın o müthiş cevabıyla dengeler değişiyor, “Kadınız biz, böyle aptalca sorular sormayın!”
Önüme düşen filmlerden biri oldu bugünlerde “Kadının Fendi”, orijinal ismiyle “Made in Dagenham”. Emeğin kadınlarda doğalında gelişen samimiyetini taşıdığından mıdır, yoksa verilen mücadelenin günümüzde halen yol göstericiliğinden midir bilinmez, hızla insanı saran bir etkisi var.
Ford’un İngiltere Dagenham otomobil fabrikasında 1968 yılında makinecilerin grevini konu alan filmde 187 kadının ilk kez “Eşit işe eşit ücret” talebi konu ediniliyor. Kadınlar yağmurda çatısından suyu, sıcakta kanı teri eksik olmayan izbe bir mekanda Ford’un arabalarının koltuk kılıfını dikiyor. O dönem 50 bin civarı erkek işçinin çalıştığı Ford’da erkek işçilik vasıflı görülürken, kadınların işi değersizleştirilerek yok sayılıyor. Tabii o dönemdeki işçilik erkekler üzerinden tartışılırken sendikaların işverenlerle kurduğu pazarlık masaları da erkekler üzerinden şekilleniyor.
Film boyunca göze çarpan ise ana karakter Rita’nın mücadeledeki heyecanı, kadınlarla kurduğu saf ilişkilenme hali oluyor. Politikleşmemiş bir figür olarak karşımıza çıkan Rita’nın işyerindeki erkek sendikacı Albert tarafından cesaretlendirilişini izlerken “Sebebi neydi ki?” diye sormadan duramıyorsunuz. Soruyu sorarken, Albert’i diğer sendikacılardan ayıranın gücüne de filmdeki büyüyen mücadeleyle tanıklık ediyorsunuz.
Haklar ayrıcalık değildir
Kadınların başlattıkları grev, ev içi hayatı da değiştiriyor. Grev boyunca kadınların üstlendiği tüm ev işleri ‘evin reisi’ erkekler üzerine birer birer yıkılıyor. Koltuk yoksa otomobil de yok denilerek evlere gönderilen erkekler için sorunların temelinde ise talepleri karşılamayan Ford yönetimi yerine kadınların grevi oluyor. Ev içi emek altında kalan erkekler birden bulaşık yıkamayla başa çıkamaz, çocukların kıyafetlerini hazırlayamaz olmaktan bunalıma giriyor. Kadınlar için ise durum farklı, “Haklar ayrıcalık demek değildir” diyerek çıktıkları grevle erkeklere ev içi yükümlülüklerini hatırlatıyorlar.
Gelelim filmde kadınlar arası ilişkilere… Acemice başladıkları grevde hızla yol kat eden kadınlar arasında sıkı bir dayanışmayı seyrediyorsunuz. Rengarenk elbiselerle kan ter içinde kaldıkları atölyede serinlemek için soyunan kadınların, atölyeye giren erkeklere karşı sesli uyarı sistemindeki örgütlülüğü grev günlerinde de baş gösteriyor.
Ünlü olmak isteyen Sandra, sendikanın verdiği üç sterlini yetersiz bularak soluğu Ford’un otomobillerin tanıtımı için sunduğu mankenlik teklifini değerlendirmekte alıyor. Rita ise bu duruma tam da Ford’un istediği şekilde bir çözüm buluyor. Rita’nın destekleyici tavrıyla, mankenliğini birleştiren Sandra, verdiği mesajla arkadaşlarını yalnız bırakmayacağını Ford yönetimine kanıtlamış oluyor.
Filmin en belirleyici sahnelerinden biri ise basının önünde kadınların duruşu oluyor. Dönemin iktidarı İşçi Partisi hükümetinin en çetin üyelerinden eski sendikacı çalışma bakanı Barbara Castle ile görüşme öncesinde basının tutumuna dair kadınların tavrı hafif bir tebessümü yüzünüze oturtuyor. Bir gazeteci “Castle anlaşma yok derse ne olur? Nasıl başa çıkacaksınız?” diye alaycı sorusunu yönelttiği anda, Rita’nın o müthiş cevabıyla dengeler değişiyor, “Kadınız biz, böyle aptalca sorular sormayın!”.