AKP’li 85 milletvekilinin ortak imzasıyla sunulan teklifle, gazeteciler, yaptıkları haberler gerekçesiyle yeni hapis cezalarıyla karşı karşıya kalacak. Teklife göre, şirketlerin “şöhretine” zarar verecek haberlere üç yıl hapis cezası verilecek.
Yapılmak istenen teklifte şirketler aleyhine haber yapan gazetecilere yönelik, “itibar zedelenmesi”, “güven sarılması”, “kamuoyunda tereddüt yaratmak” gibi muğlak ifadelerle suçlama yöneltilmek isteniyor.
6361 Sayılı Kanun’da yapılmak istenen değişiklik oldukça muğlak. Haberin neye göre suç sayılacağı belirsiz. Bu belirsizlik ise gazetecilere hapis yolunu işaret ediyor.
Teklifle, 6163 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring, Finansman ve Tasarruf Finansman Şirketleri Kanun’a eklenen ve karşılığında en az üç yıl ceza öngörülen madde şu şekilde:
“Basın Kanunu’nda belirtilen araçlarla ya da radyo, televizyon, video, internet, kablolu yayın veya elektronik bilgi iletişim araçları ve benzeri yayın araçlarından birisi vasıtasıyla bir şirketin itibarını kırabilecek veya şöhretine ya da servetine zarar verebilecek bir hususa kasten sebep olunamaz ya da bu yolla asılsız haber yayılamaz. İsimleri belirtilmese dahi şirketlerin güvenilirliği konusunda kamuoyunda tereddüde yol açacak veya şirketlere duyulan güveni sarsacak veya şirketlerin mali bünyelerinin olumsuz etkilenmesine neden olabilecek nitelikte asılsız haberler yukarıda belirtilen araçlarla yayılamaz.”
Osmanlı’dan Türkiye Cumhuriyeti’ne basın tarihinin bir taraftan da sansürün tarihi olduğunu ifade eden Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Gökhan Bulut, geçmişte yayınlara getirilen kısıtların büyük çoğunlukla “devlet” ile ilgili olduğunu belirtti.
“Birilerine servetini koruması için haber olmama ayrıcalığı tanınacak“
Devletin ve devlet yöneticilerinin konu edilmesinin gazetecilikte hep sınırlandırılmaya çalışıldığını aktaran Bulut, bugünkü durumun ise bir fazlası olduğuna dikkat çekerek şunları ekledi:
“Anayasa’nın 28’inci maddesinde ‘basın hürdür, sansür edilemez’ deniyor ve bunu sağlama görevini de aynı maddedeki ‘devlet, basın ve haber alma hürriyetlerini sağlayacak tedbirleri alır’ ifadesiyle devlete yüklüyor. Basın hürriyetinin sınırlandırılma gerekçeleri ise 26’ncı ve 27’nci maddelerde sıralanıyor: Milli güvenlik, Cumhuriyet’in temel nitelikleri gibi ‘devlet’ ile ilgili konular ve bir de kişi hakları. Buradaki kriter de ‘şöhret ve hakların’ korunması. İşte burada önemli bir ayrıntı görüyoruz Torba Yasa’da. Basın hürriyetinin sınırlandırılması gerekçelerinin içine devlet ve kişi haklarının yanı sıra bir de ‘servete zarar verme’ kriteri ekleniyor. Böylece Anayasa’ya aykırı ve içine ‘servet’ eklenmiş sansür düzenlemeleri önce yasallaştırılmış sonra da Anayasa’nın basın özgürlüğünü sınırlayan maddelerine dayandırılmış oluyor. ‘Anayasa’ya aykırılık’ iptalinin de önüne geçilmeye çalışılıyor ve ince örülmüş bir ağ basının üzerine atılmış oluyor.”
Yasaklanan şeyin aslında yalnızca “5’li çete denmesi” olmadığını ifade eden Bulut, asıl olarak bu şirketlerin usulsüz elde ettikleri servetin sorgulanmasının yasaklandığını ifade etti. Bulut, Torba Yasa düzenlemesiyle “halkın haber alma hakkı”na karşı, şirketlerin ve servetlerin “haber olmama ayrıcalığı”nın korunduğunu, Anayasa’da belirtildiği gibi devletin halkın haber alma hakkı için “basın ve haber alma hürriyetini sağlayacak tedbirleri almak” sorumluluğunu, birilerinin servetleri için “haber olmama ayrıcalığını sağlayacak tedbirleri almak” sorumluluğuna dönüştürülmeye çalışıldığını ifade etti.
“Dava edilmiş onlarca gazeteciye yenileri eklenecek”
Bu önerinin yasalaşmasının basın özgürlüğü ve halkın haber alma özgürlüğüne karşı önemli bir sansür uygulamasının yasal zırha kavuşması anlamına geldiğine dikkat çeken Türkiye Gazeteciler Sendikası Genel Başkanı Gökhan Durmuş, “Çünkü çalışanını tazminatsız işten atan, sendikalaştığı için işten çıkartan, kamu bankalarından aldığı milyonluk kredileri geri ödemeyen, off-shore şirketler kurarak vergi kaçıran, çevreyi kirleten, usulsüz ihaleler alan şirketlerle ilgili haber yapmak imkânsız hale gelebilir.” dedi.
Teklif gerekçesinin finansal kiralama şirketlerini kapsıyor gibi gözüksede teklifte muğlak ifadelerin yer almasının daha geniş çerçevede değerlendirilme ihtimalinin endişe verici olduğuna dikkat çeken Durmuş, bu düzenlemenin yasalaşması durumunda şirketler tarafından dava edilmiş onlarca gazeteciye yenilerinin eklenmesinden kaygı duyduklarını belirterek bu tür girişimlerden vazgeçilmesi gerektiğini söyledi.
“Haberciliğe yönelik her türlü baskılamaya karşıyız”
Haberciliğe yönelik her türlü ceza, yaptırım, baskılama, sansür ve oto sansür mekanizmalarını reddettiklerini ifade eden Çağdaş Gazeteciler Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Yıldız Yazıcıoğlu, “Bu kanun teklifi ile pek çok gazetecinin hedef alınacağını, yargı süreçleri ile karşı karşıya kalacağını” ifade etti.
6361 Sayılı Kanun’da yapılmak istenen değişikliğin birçok anlamda tartışmaya açık olduğunu belirten Yazıcıoğlu, yapılacak değişikliğin hükümetin seçim öncesinde medya sektörünü kontrol altına almaya dönük yeni bir adımı olduğunu işaret etti.
Teklifteki düzenlemenin gazetecilerin yanı sıra ekonomistler açısından da ifade özgürlüğü bağlamında ciddi sorunlara yol açacağını ifade eden Yazıcıoğlu, “Haberciliğe yönelik her türlü ceza, yaptırım, baskılama, sansür ve oto sansür mekanizmalarını reddediyoruz ÇGD olarak. İfade özgürlüğü bağlamında siyasetçileri, muhalefet partileri temsilcilerini de eklemek lazım. Çünkü onların da ister istemez ihaleler ve kamu kaynaklarının harcamalarıyla ilgili işin içinde finans sektörünün olduğu açıklamalar, eleştiriler ya da tespitler yapacaklardır. Bu cezalandırma mantığı kapsamında gazeteciler, siyasetçilerin görüşlerini haberleştirdikleri taktirde de ceza baskısına maruz kalabilirler.” dedi.
“İktidar yolsuzlukların haberleştirilmesini istemiyor”
Türkiye’de gazetecilerin sansür ve baskıya karşı her daim bir çözüm bulduğunu ve bulmaya devam edeceğini belirten DİSK Basın İş Genel Başkanı Faruk Eren, “İktidar beşli çeteden tutun da Sezgin Baran Korkmaz’a, Sedat Peker videoları ile gündeme gelen rezaletlerin, yolsuzlukların haberleştirilmesini istemiyor. Ama. Bunda başaralı olacaklarını sanmıyorum. Çünkü gazeteciler Türkiye’de daha önce de hapis cezalarına, tehditlere maruz kaldılar ve gazetecilik yapmaya devam ettiler.” şeklinde konuştu.
Ezgi Bulut