Her yıl Kasım ayının 2. haftasına girdiğimizde Dünya Çocuk Hakları Günü’nün de gelişi ile çocuk haklarına yönelik birçok etkinlik yapıldığını ve çocuk haklarının hatırlandığını görüyoruz. Oysa yalnızca 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’nün gelişi ile değil her gün hatırlamalıyız çocuk haklarını.
1924 Cenevre Beyannamesi “İnsanlık, çocuklara en iyisini sunmayı borçludur.” diyor. Gerçekten “En iyisini” sunabiliyor muyuz çocuklarımıza?
Ülke nüfusumuzun %28.3’ünü çocuklar oluşturmasına rağmen Türkiye’nin çocuk hakları konusunda sınıfta kalması hepimizin kanayan yarasıdır.
20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 1989 yılında Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin oy birliğiyle kabul edilmesinden bu yana, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü olarak kutlanıyor. Türkiye de dahil olmak üzere 197 ülkenin taraf olmasıyla birlikte; en fazla ülkenin onayladığı insan hakları belgesi olup; Tüm Dünya çocuklarının insan hakları yasası olan Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi her biri ayrı bir hakkı özetleyen 54 maddeden oluşuyor. Bu sözleşme ile devletler; ayrım gözetmeme, çocuğun üstün yararı, yaşama, gelişme ve katılım haklarının güvenceye alınmasına dair temel değerler etrafında birleşmiştir.
- Ayrım gözetmeme ilkesi;
“Taraf devletler, bu sözleşmede yazılı olan hakları, kendi yetkileri altında bulunan her çocuğa, kendilerinin, ana babalarının ya da yasal varislerinin sahip oldukları, ırk, renk, cinsiyet, dil, siyasal ya da başka düşünceler, ulusal, etnik ve sosyal köken, mülkiyet, sakatlık, doğuş ve diğer statüler nedeniyle hiçbir ayrım gözetmeksizin tanır ve taahhüt eder. Taraf devletler, çocuğun ana babasının yasal vasilerinin veya ailesinin öteki üyelerinin durumları, faaliyetleri, açıklanan düşünceleri veya inançları nedeniyle her türlü ayırıma veya cezaya tabi tutulmasına karşı etkili biçimde korunması için gerekli tüm uygun önlemleri alırlar (Çocuk Hakları Sözleşmesi, m.2) “
- Çocuğun Üstün Yararı İlkesi
“Kamusal ya da özel sosyal yardım kuruluşları, mahkemeler, idari makamlar veya yasama organları tarafından yapılan ve çocukları ilgilendiren bütün faaliyetlerde, çocuğun yararı temel düşüncedir. (Çocuk Haklar› Sözleşmesi,m.3) “
- Çocuğun Yaşaması Ve Gelişmesi İlkesi
“Taraf devletler, her çocuğun temel yaşama hakkına sahip olduğunu kabul ederler. Taraf devletler, çocuğun hayatta kalması ve gelişmesi için mümkün olan azami çabayı gösterirler. (Çocuk Hakları Sözleşmesi,m.6)”
- Çocuğun Katılımı İlkesi
“Taraf devletler, görüşlerini oluşturma yeteneğine sahip çocuğun kendini ilgilendiren her konuda görüşlerini serbestçe ifade etme hakkını, bu görüşlere çocuğun yaşı ve olgunluk derecesine uygun olarak, gereken özen gösterilmek suretiyle tanırlar. Bu amaçla, çocuğu etkileyen herhangi bir adli veya idari kovuşturmada çocuğun ya doğrudan doğruya veya bir temsilci ya da uygun bir makam yoluyla dinlenilmesi fırsatı ulusal yasanın usule ilişkin kurallarına uygun olarak çocuğa, özellikle sağlanacaktır. (Çocuk Hakları Sözleşmesi, m.12).”
Hakların Korunmasında Devletin Yükümlülüğü
“BM Çocuk Hakları Sözleşmesi Madde 4 –Taraf Devletler, bu sözleşmede tanınan hakların uygulanması amacıyla gereken her türlü yasal, idari ve diğer önlemleri alırlar. Ekonomik, sosyal ve kültürel haklara ilişkin olarak Taraf Devletler eldeki kaynaklarını olabildiğince geniş tutarak, gerekirse uluslararası işbirliği çerçevesinde bu tür önlemler alırlar.”
BM Çocuk Hakları Sözleşmesine taraf olan diğer devletler gibi ülkemizin de bu sözleşmeden kaynaklı pozitif yükümlülükleri vardır. Taraf devletler çocuk haklarının uygulanmasını sağlamakla yükümlüdür.
Modern Çocuk Hakları Ve Çocuk Adalet Sistemi Paradigması Işığında Türkiye’de Çocuk Hakları
Dünya nüfusunun üçte ikisini çocuklar oluşturmakta ve ülkemizde de 22 milyon 883 bin çocuk nüfusu bulunmaktadır. Buna rağmen Türkiye, çocuk hakları uygulamaları açısından başarısız bir ülke olma özelliğini sürdürmektedir. Otoriter tahakküm kültürüne karşı çocukların eşit bireyler olarak görüldüğü eşitlikçi ve özgürlükçü bir kültür benimsenmelidir.
Türkiye’de çocuk ölüm ve salgın hastalıklara yakalanma oranlarında, eğitim, sağlık, beslenme, barınma gibi temel haklara erişim oranlarında ciddi sorunlar varlığını sürdürmektedir. Eğitime katılım ve kaliteli eğitime erişim hakkının güvence altına alınması gerekirken, çocuklar çeşitli nedenlerle okuldan ayrılmakta veya okullarına düzenli devam edememektedir. Çocuklar yaygın olarak şiddet, istismar, sömürü veya ihmalin farklı biçimlerine maruz kalmaktadır.
Hükümet 2018 yılını “Çocuk İşçiliği ile Mücadele Yılı” ilan etmişse de sayısal veriler iç açıcı değildir. Ülkemizde her beş çocuktan biri işçidir.
Bir de kamu tarafından güneşi karartılmış çocukları hatırlatmak gerek; CEZAEVLERİNDEKİ ÇOCUKLAR.
Cezaevlerindeki çocuklar konusu kangren halini almış toplumsal bir yaramızdır ve çocukların cezaevlerinde yaşadığı sorunlar güncelliğini korumaktadır. Adalet Bakanlığı’nın verilerine göre ; 3.013 çocuk özgürlüğünden mahkum bırakılmıştır. Bu çocuklardan 743’ü 7 yaşından küçüktür, 37’si ise henüz 6 ayın altındaki bebeklerdir.
3.013 çocuğu özgürlüğünden mahkum bırakan hukuk sistemini bir avukat olarak kabul etmek mümkün değildir. Adli sisteme bir şekilde dâhil olmuş çocukları, yeniden topluma kazandırması gereken devlet onları cezaevlerinde ki kötü koşullara maruz bırakarak bir daha suça işlemeye sürüklenmelerine zemin sunmaktadır. Bu sebeple çocuk cezaevlerinin kapatılması gerekirken maalesef yeni cezaevlerinin yapımına devam edilmektedir.
Cezaevi ortamı tüm çocuklar için zararlıdır, özellikle anneleri yanında kalan küçük çocuklar için cezaevi koşulları sayısızca hak ihlaline sebebiyet vermektedir. Devlet öncelikle küçük bebeği olan ve hamile kadınların hapsedilmesi uygulamasına son vermelidir. Cezaevlerinin mevcut şartlarında küçük çocukların başta gelişim hakları olmak üzere, diğer hakları da ihlal edilmektedir. Devlet illa küçük çocuklu kadınları hapsedeceğim diyorsa kadınların bebeğiyle sağlıklı bir ilişki kurarak annelik hakkını kullanabileceği, bebeğin gelişimini tamamlayabileceği sağlıklı bir ortam oluşturmalı, çocukların kreşe gitme imkanı sağlanmalı, çocukların kreş dışında da sosyalleşme olanakları artırılmalıdır. Suça sürüklenen çocuklar bizim eserimizdir zira her çocuk masum doğmaktadır. Onları suça sürükleyen etkenleri yok etmek ve çocuklarımızı korumak hepimizin görevidir.
20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’nde temennim;
- Çocukların hakları, sorumlulukları, düşünceleri, duyguları olan bir birey olarak kabul edildiği,
- Çocuğun olduğu her alanda öncelikle çocuğun üstün yararı temel hedef olarak alındığı,
- Çocuk hak ihlallerinin yaşanmadığı ve yaşanan ihlaller karşısında durmanın asıl amaç olduğu bir düzen hayal ediyorum.
Çocuklarımız için girişilen her çabaya siyasal, ideolojik bir kaygı gözetmeksizin destek vermek önceliğimiz olmalıdır. Dünya Çocuk Hakları Günü’nü kutluyor ve çocuklarımızın haklarını özgürce kullandıkları yarınlar diliyorum.
Bursa Muhalif Gazetesinde yayınlanmıştır