Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası, ‘Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı 2025 bütçe teklifinde sağlık emekçileri ve halk yok’ diyerek tepki gösterdi.
Açıklamada konuşan SES Bursa Şube Eş Başkanı Alican Özden, “Ülkemizde 2024 yılı; kadının, çocuğun, yaşlı ve engelli bireylerin, göçmen ve sığınmacıların haklarının ihlal edildiği, derin yoksulluğun önlenmediği, ekolojinin özel sermaye eliyle talan edilmeye devam ettiği bir yıl olarak kayda geçmiştir. Bununla birlikte Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bünyesinde hizmet veren emekçilerin, maaşlarının yoksulluk sınırının çok altında kalmaya devam etmiş, riskli alanlarda çalışmalarına, tekrarlanan travmalara maruz kalmalarına rağmen yıpranma payı, sosyal hizmet tazminatı gibi emekliliğe de yansıyacak iyileştirmelerden faydalanamadıkları bir yıl olmuştur” dedi.
Yıllara göre planlanan bütçeyi dikkatle incelemek gerekir diyen Özden şunları söyledi;
Planlanan bütçede Aile Destek Programı ile 2025/2026/2027 yıllarında Ulaşılması Hedeflenen Hane Sayısında yıllara oranla hedeflenen sayının değişmediği ve bu sayının 900.000 olarak hedeflendiği görülmüştür. TÜİK’e göre 2023 yılı itibarıyla 0-17 yaş grubunda 7.03 milyon yoksul çocuk bulunmaktadır. Bu yaklaşık her üç çocuktan birinin yoksul olduğu anlamına geliyor. Keza TÜİK rakamları baz alındığında yoksulluk sınırının 70 Bin TL’yi geçtiği görülmekteyken yıllık 900.000 bin haneye ASDEP taraması yapılmasının yeterli olmadığı görülmektedir. Mevcut şartlarda Aile Destek Programı kapsamında istihdam edilen meslek elemanlarının çoğunlukla evde bakım birimleri, korunmaya ihtiyacı olan çocuklar, yaşlı ve engelli birimleri gibi farklı birimlerde istihdam edildikleri, yıllık hedeflenen hane sayısının yakalanması için anketör görevi üstlenmelerinin istendiği bilinmektedir. Sosyal hizmet politikaları, nitelikli ve bilimsel bir çalışmayı gerektiren hak temelli bir uygulamayı gerektirir. Bu kapsamda çocukların ve ailelerin doğal ortamlarında takiplerini güçlendirecek Okul Sosyal Hizmeti uygulamasının ya da Aile Sağlığı Merkezlerinde; sosyal hizmet uzmanı, psikolog, çocuk gelişimcisi istihdam edilmesine yönelik projeler ve istihdam modelleri geliştirilmelidir.
Madde bağımlılığının ülkemizde yaygınlaştığı, madde kullanım yaşının düştüğü gerçeği, AMATEM ve ÇAMATEM merkezlerine yapılan başvuruların arttığı gerçeğini göz önüne alarak Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının aşağıdaki sorulara cevap vermesi gerektiğini düşünmekteyiz.
Çocuk Kuruluşlarına kabulü yapılan kaç çocuğun madde kullanım deneyimi bulunmaktadır? Bakanlığın bu konuda istatistiki verileri mevcut mudur? Madde bağımlılığı nedeniyle yılda kaç birey hakkında mesleki çalışma yapılmaktadır? Bu kişilerden kaçı Sağlık Bakanlığına bağlı kurumlara yönlendirilmektedir?Madde bağımlılığına bağlı olarak parçalanmış aile sayısında, kurum bakımına alınan çocuk sayısında artış mevcut mudur? Mevcut ise Bakanlık Bünyesinde Bağımlılık Daire Başkanlığının kurulması ve çalışmalarının Sağlık Bakanlığının ilgili birimleri ile entegre şekilde çalışması neden düşünülmemektedir?
Bugün Yaşlı vatandaşlarımız, huzurevi kabulü aşamasında uzun sürelerde sıra beklerken, Türkiye’de toplam 16 İlde Huzurevi bulunmuyorken, Özel Huzurevi sayıları hızla artarken aşağıdaki sorulara cevap arıyoruz;
Huzurevlerinden hizmet almak için başvuru yapan yaşlı vatandaşların toplam sayısı kaçtır? Son 1 yıl içerisinde acil sıralarından kamuya ait huzurevlerine kaç yaşlı kabulü yapılmıştır? Acil yaşlı kabulü için belirlenen kriterler nelerdir? 2/3 yıl arasında huzurevine yerleşmek isteyen yaşlı vatandaşlar sıra beklerken bu yaşlılarımıza yönelik hangi sosyal hizmet politikaları hayata geçirilmektedir? Türkiye’de son 5 yıl içerisinde kaç özel huzurevi açılmıştır? Özel huzurevlerinin denetimleri ne sıklıkta yapılmaktadır? Kaç özel huzurevine usulsüz uygulamaları nedeniyle idari ceza uygulanmıştır? Özel huzurevlerinde mortalite oranı ne düzeydedir? Bakanlığınızın bu konuyla ilgili bir çalışması var mıdır? Özel Huzurevlerinde çalışan personellerin özlük haklarının iyileştirilmesine yönelik hangi çalışmalar gerçekleştirilmektedir?
Maalesef artan yoksulluk, yükselen enflasyon, artan kiraları, sağlık imkanlarına erişimde zorluklar, yaşlıların huzurevi taleplerini arttırmıştır. Bakanlık, yaşlıların huzurevlerine yerleşmelerini engellemek, sosyal entegrasyonlarını kuvvetlendirmek adına önleyici politikaları devreye sokmalı ve yaşımı kolaylaştırıcı politikaları devreye sokmalıdır. Yaşlılara yönelik yoksulluk yardımları arttırılmalı, kira destekleri sunulmalı, sağlık imkanlarına erişim arttırılmalı(hastaneye ulaşım, evde sağlık ve bakım hizmetleri vb.), bu şekilde yaşlıların toplumdan izole olmaları engellenmelidir.
Planlanan bütçede bugün Türkiye’de var olduğu belirtilen 1185 Çocuk Evi sayısının 2024 sonu itibariyle 1180’a düşürüleceği, 2025/2026 ve 2027 planlamasında da bu sayıda sabit kalacağı belirtilmiştir.
Sendikamızca yapılan saha ziyaretleri ve incelemelerde, Türkiye’de sosyal sorunların giderek arttığı, madde kullanımı ve buna bağlı olarak çocukların cinsel sömürüsünde ciddi artışlar olduğu bilinmekteyken, derin yoksulluğun da artması ile birlikte hakkında bakım tedbiri alınması gereken çocuk sayısında artış olacağı bir gerçektir. Durum buyken nasıl olurda Çocuk Evlerinin sayısında azalış olmaktadır merak etmekteyiz!
Yine yapılan saha ziyaretlerinde özellikle Çocuk Koruma İlk Müdahale ve Değerlendirme Ünitelerinin fiziksel koşullarının yetersiz olduğu, bu durumun hem çocuklar hem de çalışan emekçiler açısından olumsuz durumlara yol açtığı gerçektir. Bugün Türkiye’nin farklı bölgelerinden, idarecilerin kendilerine, milyonlarca liraya mal olan içinde banyosunun olduğu lüks odaların yaptırıldığı haberleri medyaya düşmekteyken İlk Kabul Birimlerine yönelik uygulanan tasarruf politikalarının olması çok acıdır! Bu kurumlarımızın fiziksel şartlarının ivedi şekilde iyileştirilmesi gerekmektedir.
Bugün Türkiye’de Aile Bakanlığına ait kreş hizmeti bulunmamasının nedenini merak etmekteyiz? Özel teşebbüsler aracılığıyla yürütülen kreş hizmetlerinde yoksul ailelere ayrılan kontenjanlar yetersizdir. Ayrıca yoksul ailelerin yaşadıkları bölgelere servis hizmeti olmaması durumunda kontenjan olsa dahi çocuklar kreşe gidememektedir. Bu durumda çocuklarını gündüz saatlerinde sokakta bırakmayacak anneler çalışmayıp erkek şiddetine boyun etmekte ya da İzmir Yangını örneğinde olduğu gibi çocuklarının üstüne kapıyı kitleyerek hurda toplamaya çıkmaktadır.
Tüm bunların yanında 2023 yılı başında imzalanan protokol ile Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından işletilen 3-6 yaş arası kreşlere 2024 yılının ilk dokuz ayında 41 Milyon 367 Bin 150 TL ödeme yapmıştır. Çocuklarımızın hayatını ideolojiye kurban eden zihniyete derhal son verilmeli, hak temelli sosyal politikaların gereği olan kreş hizmeti, tüm kesimlere ücretsiz olarak sunulmalıdır.
Türkiye’de kamuya ait bakım merkezlerinin sayısı ile özel bakım merkezlerinin sayısı kıyaslandığında ortaya acı bir tablo çıkmaktadır. 317 özel bakım merkezi varken kamuya ait sadece 106 bakım merkezi bulunmaktadır. Türkiye’de bugün engelli bireylere yönelik özel bakım merkezlerinin tekelinde olan bir yatılı bakım hizmeti sağlanmaktadır. Bugün Devlet, özel bakım merkezlerinde kalan ve Yönetmelikteki şartları sağlayan engelli başına bu merkezlere yaklaşık 40 Bin TL ödeme yapmaktadır. Bununla birlikte evde bakım ücretinden faydalanan bir aileye ise engelli adına 9 bin TL ücret ödenmektedir. Evde bakım hizmetinden faydalanmak ve özel bakım merkezinde ücretsiz olarak kalmak için istenen şartlar eşit iken özel sermayeye ve aileye ödenen ücretler arasında neden bu kadar uçurum olduğu sorusu cevaplanmalıdır. Ayrıca aşağıdaki sorulara da Bakanlık tarafından cevap verilmesini istiyoruz;
Özel bakım merkezine koşulları uymaması nedeniyle kamuya bağlı resmi bakım merkezine yerleştirilmek üzere kaç engelli sıra beklemektedir? Özel bakım merkezlerinde mortalite oranı ne düzeydedir? Bakanlığınızın bu konuyla ilgili bir çalışması var mıdır? Kaç özel bakım merkezine usulsüz uygulamaları nedeniyle idari yaptırım cezası uygulanmıştır? Bakım merkezleri hakkında meslek elemanlarınca tutulan tutanaklara işlem yapmayan idareciler hakkında teftiş kurullarının bir işlem yapmakta mıdır? Birden fazla özel bakım merkezi bulunan kaç kişi vardır? Özel bakım merkezlerinde mevzuat kapsamında çalıştırılması zorunlu olan( sayı arttıkça buna göre teşvik ödemesi alınmakta) meslek elemanlarının maaş ortalamaları nedir? Asgari ücretle zor şartlarda çalıştırıldığı bilinen meslek elemanlarının durumları Bakanlığın ilgili birimleri tarafından takip edilmekte midir? Meslek elemanlarına ödenen ücretlerde iyileştirme yapılması için bir çalışma planlanıyor mu?
Türkiye’de Kadınlar; eğitim, sağlık, istihdam, sosyal güvenlik, siyaset vb. alanlarında patriyarka ile karşı karşıyadır. Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonunun kadın cinayeti raporuna göre 2024 yılının ilk 10 ayında 357 Kadın, erkekler tarafından öldürülmüştür. Katledilen kadınların 61’i şüpheli ölüm olarak kaydedilmiştir. İşlenmiş Homofobi ve Transfobi Temelli Nefret Suçları Raporuna göre 2023 yılında 27 Nefret Suçu vakası işlenmiştir.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının, Sosyal Hizmetin Özgürleştirici uygulamalarıyla toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak, kız çocuklarının maruz bırakıldığı ihmal ve istismarı ortadan kaldırmak için bilimsel uygulamalar inşa etmesi gerekmektedir.
Unutulmamalıdır ki;
Kadın Cinayetleri Politiktir!
İşkolundaki tüm emekçiler arasında, aylık 10 bin TL ye varan ücret farkları ortadan kaldırılmalı, emekliliğe yansıyan yoksulluk sınırı üzerinde temel ücret olmalı, eğitim durumu, hizmet yılı, yapılan işin niteliği, riski, sosyal hizmet tazminatı vb. Kriterler eklenerek giydirilmiş ücretler belirlenmelidir. Bütçede personel ödemelerinde personel açığı düşünülerek, kadrolu ve güvenceli istihdamla personel açığının hızlı bir şekilde giderilmesi için ödenek artırılmalıdır. ASDEP, ASDU, ek ders, sözleşmeli vb. Adlar altında çalışma biçimleri kaldırılarak işkolu emekçilerinin güvenceli, kadrolu çalışması sağlanmalıdır. Sahada birçok soruna neden olduğu açık olan, kişilerin bilgi, beceri ve formasyonlarına uygun işi yapmalarını engelleyen, mesleki sorumluluk sınırlarını ortadan kaldıran, kişilere görevi ve yetkisi olmayan işlerin yaptırılmasına zemin hazırlayan “sosyal çalışma görevlisi” tanımı ortadan kaldırılmalıdır. İcap Nöbeti adı altında angarya çalışmaya dönen, izin ya da ücret karşılığı olmayan uygulamalara son verilmeli, bilimsel ve emeğin karşılığı olan çalışma sistemleri inşaa edilmelidir. Görevde yükselme ve unvan değişikliği sınavlarında mülakat kaldırılmalıdır. İdarecilik kadrolarına liyakat ve seçim yöntemi ile atama yapılmalı, atama ve yer değiştirme yönetmeliği değiştirilmelidir. Atama ve yer değiştirmelerde hiçbir kurumda olmayan, idarecilerin personele yönelik insanlık dışı(mevzuata aykırı işlemlere uymayan meslek elemanları sürgün edilmektedir) baskısına dönüşen koşul ve kriterler ortadan kaldırılmalıdır. Sosyal Hizmetler risk ve tehdidin yüksek olduğu çalışma alanları olduğundan, sosyal incelemeler, evde hizmet verilmesi gereken durumlar, güvenlik riski olanlara yönelik kurumlarda yapılan çalışmalar sırasında çalışanlara yönelik tehlike ve risklere karşı iş sağlığı ve güvenliği tedbirleri alınmalıdır. Sosyal hizmetler işkolunda çalışan emekçilerin ikincil travmaya maruz kalma riski oldukça yüksektir. Araştırmalarla ortaya konulan bu bilgi ışığında alanda çalışan emekçilerin çalışma koşulları ve emeklerinin ücretlendirilmesi açısından sübvansiyonel düzenlemeleri derhal hayata geçirilmelidir. Sarı sendikaların arka bahçesi haline gelen, seçim dönemlerinde siyasi rant devşirmek için aracı kılınan sosyal hizmet kuruluşları adil, demokratik ve bağımsız bir şekilde yönetilmelidir.
Kaynak: Haber Merkezi