Düşmanınızın düşmanı dostunuz değildir!
Denize düşen yılana sarılmaz!
Her düşen sarılmaz..
Her sarıldığı yılan değildir!
Kimi de sadece yüzmeyi öğrenir!
Doğru kavramınız sürekli değişiyorsa sorun kimdedir?
Kendinizi sevdiğiniz kadar sever, kendinizi saydığınız kadar sayarsınız başkalarını.
Yaparken içiniz sızlıyor ise yanlıştır yaptığınız;
Kalbiniz gerçeği biliyor çünkü!
Dinleyecek misin asıl soru(n) bu..
Cahil değil, deli cesaretidir bazı haller ve o delilik iyidir!
Gogol’ün ‘Bir delinin hatıra defteri’ kitabını okuyalı bir ömür geçmiş gibi…
Kitaptaki karakterle aynı yaştayız.
Birbirimizi anlayabileceğimiz bir yerden başlıyoruz okumaya.
İnsan okumak da vardır ve o, kelimeleri okumaya benzemez!
Maruz kaldığınız bazı kitapları, şiirleri, türküleri, şarkıları unuttuğunuzu sanıyorsunuz ama onlar hayatınıza, rüyalarınıza kadar işliyor aslında.
Ne diyordu Marti;
‘Ruhumun hakimi yüzüyor uykumda’…
Nazım’ı her fırsatta anacağız elbette; ‘Ben bin yaşında bir deli!
Kelimeler önemli;
Kelimeler, içinde binlerce duygunun ve düşüncenin gizemini aynı anda taşıyan ağır işçiler…
Bu yüzden hakkını verenlere hakkı teslim edilmeli!
Gogol yazdı, Genco hakkını teslim etti.
Yazının başlığı ‘Genco’nun ardından’ da olabilirdi ama mevzu delilik…
Genco Erkal’ı ‘Bir delinin hatıra defteri’ oyunuyla ilk kez Tayyare Kültür Merkezi’nde izlemiştim.
Büyüsüne kapılmamak imkansızdı.
Sessizlik isteyen, yalnız bir sahnede; Genco Erkal’ın deliliği ile baş başaydım…
Nasıl karizmatik bir delilik, akıl almaz!
Ne Gogol kadar güzel delirebildik ne de Genco Erkal gibi o deliliği anlatabildik olduğu gibi…
Ama çaba var, koşullar müsait!
Tertemiz delirdim bu saçmalığın, bu duygusuzluğun, bu kapkara ruhların ortasında.
Ve yine soğuk, yıldızlarla dolu dağ köyüme sığınıyorum.
Bana esaslı bir soru sorun illa soracaksınız…
Yoksa konuşmayalım!
Egonuzu balıklara yem, rüzgara toz yaparım..