Bugünlerde sokakta, televizyonlarda, seçim meydanlarında en çok konuşulan konuların başında eğitim geliyor. 8 milyon öğrenci,1 milyon eğitim emekçisi ve ailelerini de düşünürsek oldukça geniş bir kesimden bahsediyoruz. Bu nedenle eğitim sistemi öğrenci, öğretmen ve velilerin ötesinde tüm ülkenin geleceğini ilgilendiren en önemli konudur. Peki gerçekte eğitimde ne durumdayız? Yazının elverdiği ölçüde özetlemeye çalıştım.
Öncelikle şunu belirtmek isterim ki Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) 16 yıldır ilk kez bu yıl örgün eğitim istatistiklerini yayınlamadı. Sınav sonuçlarının da seçim sonrasına bırakıldığı hatırlanırsa iktidarın,24 Haziran seçimleri öncesinde eğitimin güncel durumuna ilişkin olarak resmi istatistikler üzerinden tartışılmak istenmediğini göstermektedir. Ancak MEB’in 2017 İdari Faaliyet Raporu, 2018 Performans Programı, OECD’nin Bir Bakışta Eğitim 2017 Raporu ve Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın ‘2018 Eğitim Bütçesi Sunuşu’ vb. gibi kaynaklar, geçtiğimiz eğitim öğretim yılına ilişkin sayısal değerlendirme ve karşılaştırma yapılması için yeterince veri sunmaktadır.
Öne Çıkan Sorunlar Neler?
Türkiye’nin eğitim sistemi yıllardır piyasacı, rekabetçi ve sınav merkezlidir. Sorunlar bugün başlamamış ancak bugün bir dev haline gelmiş; okul öncesi eğitimden üniversiteye kadar eğitimin bütün kademeleri, en temel işlevlerini yerine getiremez hale getirilmiştir.
İkili öğretim, niteliksiz eğitim hizmeti, eğitimin özelleştirilmesi, kalabalık sınıflar, karma eğitim karşıtı uygulamalar, çocukların örgün eğitim sistemi dışına itilmesi, çocukların barınmak zorunda bırakıldıkları yerlerde taciz ve istismara uğraması, taşımalı eğitim, altyapısı bozuk okullar, okullarda öğretmenlere yönelik olarak yaşanan şiddetin artması, yine çocukların dini cemaat ve vakıfların kreşlerine ve yurtlarına yönlendirilmesi, sürekli değişen sınav sistemi, bilim karşıtı müfredat, laiklik karşıtı uygulamalar, Öğretmen Strateji Belgesi ile öğretmenlerin mesleki gelişimine yönelik piyasacı müdahaleler, mülakata dayalı sözleşmeli öğretmenlik, ataması yapılmayan öğretmenler gibi devasa sorunlar 2017-2018 eğitim öğretim yılında öne çıkan temel başlıklar olmuştur.
2017-2018 eğitim öğretim yılında okul öncesi ve yaygın eğitim kurumları hariç, ülke genelinde 54 bin 434 resmi devlet okulu bulunmaktadır. 4+4+4 sonrasında zorunlu eğitim süresinin 12 yıla çıktığı iddia edilmesine rağmen, ortalama eğitim süresi 7,5 yılda kalmıştır. MEB verilerine göre ikili eğitim yapılan okul oranı yüzde 25,71’dir ve her dört okuldan birinde ikili eğitim yapılmaktadır. Türkiye’de spor salonu bulunan okul oranı sadece yüzde 13’tür ve okulların yüzde 87’sinde spor salonu yoktur. Kütüphanesi olmayan okul oranı yüzde 61; çok amaçlı salonu olmayan okulların oranı yüzde 62’dir.
Çocuklarımız eğitim hakkından eşit koşullarda yararlanamamış, çocuk yaşta evlenmeyi özendiren düzenlemeler yapılmış, çocuk işçiler sorunu büyümüştür.
Sınav Sisteminde Yaşanan Değişiklikler Yeni Mağduriyetler Yarattı- 16 Yılda 6 Değişiklik
TEOG yerine getirilen yeni ortaöğretime geçiş sistemi, öğrenci ve veliler açısından ciddi sorunları gündeme getirdi. Sınav kaosunun çocuklarımızda nasıl bir travmaya neden olduğunu 2 Haziran’da yapılan sınav günü okul bahçelerinde, soru kitapçıklarının başında ağlayan yüz binlerce çocuğun gözyaşları, ailelerinin öfkesi göstermiştir. Sınav yerleştirme kılavuzunun seçim sonrasına, 25 Haziran’a ertelenmesi, öğrenci ve veliler açısından yaratılan kaosun devam edeceğini göstermektedir.
Bursa’da yaptırılan pilot tercihte de gördüğümüz gibi öğrenciler imam hatiplere yönlendirilmek istenmektedir. En az iki okul türü yazmak zorunda olan öğrenciler Anadolu liselerinin yanında meslek lisesi ya da imam hatip lisesi de yazacaktır. Sonuçta ise istemedikleri okullara gitmek zorunda kalacaklardır.
Kamusal Eğitim Tasfiye Ediliyor, Öğrencilere Özel Okul Dayatılıyor
OECD ülkeleri ortalamasına göre ilkokuldan üniversiteye kadar geçen eğitim süresinde öğrenci başına yapılan yıllık harcama 10.759 dolardır. Türkiye, ilkokuldan üniversiteye kadar öğrenci başına yaptığı yıllık ortalama 4.259 dolarlık eğitim harcamasıyla Meksika (3.703 dolar) ile birlikte öğrenci başına yapılan yıllık eğitim harcamasının en düşük olduğu iki ülkeden biridir. Velilerin yaptığı harcamalarda ise tam tersi bir durum söz konusudur.
Özel öğretimin payının artırılması kapsamında 2017/2018 eğitim öğretim yılı itibariyle özel ilkokullarda okuyan öğrenci sayısı 4+4+4 düzenlemesiyle birlikte ilkokulda öğrenci sayısı yüzde 62, özel ortaokulda öğrenci sayısı yüzde 96 ve özel liselerde ise yüzde 249 artmıştır. Liseye geçiş sistemindeki değişiklikle bu sayılar daha da artacaktır.
MEB Okul Türleri Arasında da Ayrım Yapmaktadır!
İmam hatip okulları her açıdan desteklenerek, tüm masrafları devlet tarafından karşılanarak, özellikle yoksul ailelerin çocuklarını bu okullara göndermeleri yönünde çalışmalar yapıldığı bilinmektedir. MEB’in 2017/2018 eğitim öğretim yılında okul türlerine göre öğrenci başına yapılan harcama miktarı, AKP’nin yıllardır arka bahçesi olarak gördüğü imam hatiplere yönelik ayrımcılığı bütün yönleriyle gözler önüne sermektedir.
Açıköğretim Lisesine Kayıt Yaptıran Öğrenci Sayısı 6 Kat Artmış, Taşımalı Eğitimde Rekor Kırılmıştır
Öğrencilerin örgün eğitim dışına itilmesi artarak devam etmektedir.2003-2004 eğitim öğretim yılında açık öğretim lisesi bünyesinde sadece 267 bin 235 öğrenci bulunuyorken 2017-2018 eğitim öğretim yılında bu rakam 6 kata yakın artışla 1 milyon 554 bin 938’e çıkmıştır.
Türkiye’de ilk kez 1989-1990 eğitim-öğretim yılında sadece 2 ilde 305 ilkokul öğrencisi ile başlayan taşımalı eğitim uygulaması, bugün bütün illerde uygulanır hale gelmiştir. 2017-2018 eğitim öğretim yılında 91 bin 262 özel eğitim öğrencisi, 757 bin 714 ilkokul ve ortaokul öğrencisi, 472 bin 262 ortaöğretim öğrencisi olmak üzere toplamda 1 milyon 321 bin 238 öğrenci taşımalı eğitim kapsamında taşınarak ‘taşımalı eğitim’de tüm zamanların rekoru kırılmıştır. Toplam öğrenci sayımızın 8 milyon olduğu hatırlanırsa sayının büyüklüğü daha iyi anlaşılacaktır. Taşımalı eğitim ile yaklaşık 17 bin köy okulu kapatılmıştır.
Nasıl Düzelir?
Eğitimin her sınıftan tüm çocukların vatandaşlık hakkı olduğu fikri eğitimi yönetenlerin ana ilkesi olmalıdır. Günlük siyasetin üzerinde bir bakış açısına ihtiyaç var. Nilüferin en iyi semti ile Keles’in köyüne aynı eğitimi götürmek hedeflenmelidir. Bu eşitlik ilkesi ile sunulacak eğitim müfredatının tek dayanağı ise bilim ve temel insanlık değerleri olmalıdır. Kamu hizmetinin sürdürücüsü öğretmenlerin sorunları çözülmeli, mesleki saygınlıkları ve statüleri geliştirilmelidir.
*Eğitim Sen Genel Merkezi’nin 2017-2018 Eğitim-Öğretim Yılı Sene Sonu Değerlendirme Raporundan faydalanılarak yazılmıştır.
Bursa Muhalif Gazetesinde yayınlanmıştır