Bursa Barosu’nun Büyük Mücadelesi
1990’lı yılların sonlarında, Orhangazi Gürle köyü altında bir ABD aile şirketi tarafından, Cargill adlı fabrikanın kurulma süreci, ülkemizin adeta bir müstemleke yani sömürge olduğunu gösteren ilginç bir süreçtir.
Cargil Fabrikası kurulduğunda, başta Bursa Barosu, Ziraat Mühendisleri Odası ile Kimya Mühendisleri Odası başta olmak üzere çok sayıda sivil toplum örgütü karşı çıkmıştı. Hatırladığım kadarıyla 16 farklı kanun ve yönetmeliğe aykırı olarak, asla bir fabrika kurulmaması gereken yerde bir fabrika kurma girişimiydi bu. Sadece dönemin sivil toplum kuruluşları değil, dönemin Valisi, Büyükşehir Belediye Başkanı dahil yerel yöneticiler de bu girişime açıkça karşı çıktı. Tüm bu karşı çıkışlara karşın, kendinden son derece emin olan ABD’li girişimci aile, ısrarla fabrikayı burada kurma niyetinden vazgeçmedi. Karşı çıkanların tümünü tasfiye etti. Yasaları dinlemedi. Adeta bir gecekondu gibi fabrikayı yasa dışı olarak tamamladı.
Bu olayın en büyük takipçisi elbette Bursa Barosu olmuştu. Bursa Barosu adeta Cargill gibi bir dev şirketle savaştı. Bu dönemde görev yapmış tüm Baro yöneticileriyle , geçmiş dönemlerde Baro Başkanlığı yapmış Yahya Şimşek, Ali Arabacı gibi çok sayıda avukata, çabalarından dolayı Bursa adına çok teşekkür ediyorum. Baro’nun bu mücadelesinin tüm ayrıntılarını, sevgili gazeteci kardeşim İhsan Bölük çok güzel bir biçimde kitaplaştırıp yayınladı. Bu kitabı okuyanlar, Bursa Barosu’nun şanlı mücadelesi ile sonunda ABD’li tröstlerle, ülkedeki işbirlikçilerinin ortak çabalarıyla nasıl başarısız kaldıklarını görecekler.
Bursa Hakimiyet gazetesindeki yazılarımda birkaç kez Cargill’i eleştiren pasajlar araya sıkıştırmıştım ve bu yazılar yayınlanmıştı. Ancak Cargill’e özel olmak üzere bir eleştiri yazım, o tarihte yayınlanmamıştı. Ne yazık ki, yayınlanmayan bu eleştiri yazımı bulamadım. Bu nedenle, aklımda kalanlarla yeniden yazmak zorunda kaldım. Karavanımdaki yoksunluk koşullarında belgelere ilişkin değil, hatırladıklarımla bu yazıya tekrar kaleme aldım. Bu nedenle eksik ve hatalarım olursa affola…
Neden Cargill İznik Gölü kıyısında kuruldu?
Yukarıda da söylediğim gibi, aslında asla kurulmaması gereken bu fabrikaya karşı, hemen tüm yerel yöneticiler de karşıydı. Çünkü mevcut yasalarla böyle bir yerde fabrika kurulması adeta imkansızdı. Dönemin Bursa Valisi Orhan Taşanlar, yine dönemin Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Erdem Saker de fabrikanın burada kurulmasına kesinlikle karşıydı. Hatta Başkan Saker, “Fabrikayı Karacabey’de kurarlarsa biz de yardımcı olabiliriz” türünden açıklamalar yaptı. Ancak Cargill yetkilileri ısrarla, Gürle köyü altındaki bu mevkiden vazgeçmedi.
II. yüzyılda yaşamış Plinius, Gürle altındaki derenin, yer altından iki yönlü cereyan oluşturduğunu yazarken, I. yüzyılda yaşamış Strabon ise dere civarında kuru yerler kazılıp yerin altından balık çıkarıldığını yazıyor. Sanırım göl suyu o tarihlerde, yer altından süzülerek, Gemlik Körfezi’ne akıyordu. Şimdi neden ısrarla, suya ihtiyacı olan Cargill fabrikasının, tam da Strabon’un sözünü ettiği yerde kurulduğunu anladınız mı?
Bu nedenle de Cargill’in sahipleri, Bursa’nın yerel yöneticilerine adeta; “Siz de kimsiniz? Bu ülke bizim müstemlekemiz, sömürgemiz. İstediğimiz yerde, istediğimiz fabrikayı, yasa-yönetmelik dinlemez yaparız” diyorlardı. Bizim gibi solcular da; “Bu salaklar kendilerini ne sanıyor. Fabrika kurulacak alanda yasa ve yönetmeliklere göre kümes bile kurulamaz” diye kendimizi avutuyorduk.
Cargill’de rüzgar değişimi
Aslında ilk yıllarda sivil toplum örgütleri ve yerel yöneticiler dışında, basın da Cargill’e karşı bir tutum içindeydi. Sonra her şey değişti. Önce Saker, sonra Taşanlar gitti.
Mesut Yılmaz’ın Başbakan olduğu dönemde, ABD Başkanıyla yaptığı görüşmede, ABD Başkanının Cargill’le ilgili ricada bulunduğunu dönemin gazeteleri yazmıştı. Başbakan Yılmaz ve sonrasındakiler bu ricayı ne ölçüde yerine getirdi bilinmiyor. Ancak 2000 yılında Cargill fabrikası, yasalara aykırı olarak tamamlanıp faaliyete geçmişti. Cargill Orhangazi fabrikası, AKP iktidarı döneminde yasalara göre kapanması gerekirken, adeta fütursuzlaştı. Erdoğan’ın Başbakanlığı döneminde de, dönemin ABD başkanlarının Cargill’le ilgili özel ricaları olduğunu, Cargill’in ürettiği nişasta bazlı ürünlerin kotalarının artırılması ricasında bulunduğunu, dönemin gazeteleri yazmıştı. Gerçekten de Erdoğan döneminde Cargill, adeta dokunulmaz oldu. Yukarıda Allah var, yargı görevini, o yıllarda sonuna kadar yaptı. Yasaları koruyan kararlar verdi. Bugün olsa, bu kararları asla veremezlerdi.
Sonuçta üst üste yargının, “burada fabrika kurulamaz” yönündeki ısrarlı kararlarına ve fabrika alanının mühürlenmesine karşın, adeta bir gecekondu gibi yasalara aykırı olarak fabrikanın yapımı sürdü ve sonuçta tamamlandı. Hatta üretime geçti. Erdoğan hükümeti de bu oldubittiye izin verdi. Ancak ABD’li firma, bununla da yetinmedi, bu durumun garantisini de istedi. Erdoğan da, Cargill’e ilişkin özel yasa çıkarmak zorunda kaldı. Gemlikli AKP Milletvekili Altan Karapaşaoğlu’nun önerisiyle 2005 yılında, birinci sınıf tarım arazisinde, zeytin koruma yasası ve özellikle İznik Gölü Koruma Yasasına aykırı olan bu alanı, sadece Cargill fabrikası için “Özel Endüstri Alanı” ilan etti. Danıştay, bir yıl sonra alınan bu kararı iptal etti. Tüm bu kararlara karşın Cargill, hiçbir endişe duymadan üretime ve faaliyetine devam etti.
BOP eşbaşkanı Erdoğan’ın, Cargill’e yaptığı bu iyilikler sunucu, ABD nezdinde önemini artırdığı düşünebilir. Oysa bu olay, ülkemizin 2000’li yıllarda bile halen müstemleke olduğunun ilan edilmesinden başka bir şey değildi. Dahası, bu fabrikaya açıkça karşı çıkan Bursa Valisi Orhan Taşanlar görevinden alındıktan sonra bir daha ortalıkta görünmediği gibi, hakkında bazı davalar açıldı. Bence Bursa’nın gelmiş geçmiş en önemli ve değerli Büyükşehir Belediye Başkanı olan Erdem Saker de bir daha seçilemedi. ABD’li firmaya karşı çıkmak nedir öğrendiler…
Erdoğan’ın iktidarda yükselişiyle, önce yerel yöneticilerin tavrı değişti. Basın, hemen saf değiştirdi. Cargill’in reklamını yapan yazılar yayınlanmaya başladı. Sonra Baro dışında sivil toplum örgütlerinin de, olayı sahiplenmediğini gördük.
Sonuç
Bir ABD aile şirketi tarafından 2000 yılında, Orhangazi Gürle köyü altında Cargill Fabrikası’nın kurulma süreci, ülkemizin adeta bir müstemleke yani sömürge sürecidir. Bugün ABD karşıtı gibi görünse de, AKP ve Erdoğan’ın, bir ABD aile şirketi için adeta “göğsünü siper ederek” mücadele ettiği bir süreç yaşandı.
Cargill fabrikasının, yasalara aykırı olarak istedikleri yere kurmaları, ülkemizin ekonomik müstemleke olduğunun sadece bir göstergesidir. Aslında Cargill sürecinde ülkemizi ilgilendiren çok daha önemli bir konu vardır. Cargil fabrikasının ülkemize soktuğu “nişasta bazlı şeker,” ülkemiz için yukarıda anlattığım sürecin yarattığı yıkımlarından daha şiddetli olacağı aşikardır. Nitekim Cargill fabrikası için ülkemizdeki şeker fabrikaları teker teker kapanırken, nişasta bazlı şeker kotaları yükseltilmiştir. Dahası kota dışı nişasta bazlı şeker giderek genişlemiştir. Bugün adeta, çarşıdan aldığınız her içecekte, her üründe nişasta bazlı Cargill ürünü yer almaktadır.
Nişasta bazlı ürünün ülke sağlığını tehdit ettiği bugün tüm uzmanlarca belirtilirken, bir ABD’li aile firması için ülkenin sağlığını, geleceğini karartan AKP ve Erdoğan hükümetleri, bugün ABD karşıtı olduklarını açıklasalar da, yukarıdaki hatalarını telafi için hiçbir girişimde bulunmamışlardır.
ABD karşıtı olduğunu iddia eden AKP ve Erdoğan için işte fırsat. Hadi Erdoğan… Cargill’in ürettiği nişasta bazlı ürünleri yasakla… Hadi, Cargill Orhangazi fabrikası için aldığın kararları geri çek de, biz de senin ABD konusunda ne kadar samimi olduğuna inanalım.
*Müstemleke: Sömürge
Bursa Muhalif Gazetesinde yayınlanmıştır