Bursa Demokrasi Güçleri, OHAL sürecinde yayınlanan Kanun Hükmünde Kararnamelerin yarattığı tahribat ile ilgili basın toplantısı düzenledi. Bursa Demokrasi Güçleri adına açıklama yapan CHP Bursa İl Sekreteri Muharrem Or, iktidarın Türkiye’yi darbe koşullarında yönetme konusunda ısrarcı olduğunu ifade ederek; “OHAL halkın ihtiyacı değil, tek adam rejiminin tercihidir. OHAL derhal kaldırılmalı, olağan koşullara dönülmeli ve Türkiye hızla normalleşmelidir” diye konuştu.
Bursa Demokrasi Güçleri, CHP Bursa İl Başkanlığı binasında OHAL sürecinde yayınlanan Kanun Hükmünde Kararnamelerin yarattığı tahribat ile ilgili basın toplantısı düzenledi. Divan Katip Üyesi Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu, sendika ve oda temsilcilerinin katıldığı toplantıda açıklamayı Bursa Demokrasi Güçleri adına CHP Bursa İl Sekreteri Muharrem Or yaptı. Or, konuşmasında yayınlanan 695 ve 696 sayılı OHAL Kanun Hükmünde Kararnameleri 20 Temmuz Darbesinin yeni darbe bildirileri olduğunu belirterek; “Askeri darbeler ülkeyi sıkıyönetim bildirileri ile sivil darbeler de OHAL KHK’ları ile yönetmektedir. OHAL’in üzerinden 17 ay geçmesine karşın hükümet normalleşmeye yanaşmamakta, ülkeyi olağanüstü yöntemlerle yönetmeye devam etmektedir. Bu darbe düzeninin devamı demektir. 696 sayılı KHK ile Yargıtay ve Danıştay’da yeni düzenlemeler yapılmaktadır. Yüksek Yargının KHK ile düzenlenmesi tam bir darbe yöntemidir. Bu düzenlemeyle Yargıtay’a 100, Danıştay’a 16 yeni üye atanıyor. Hukuk ve Ceza Genel Kurulu üyeleri sabitleniyor. Yürütme organı açıkça yargıyı yeniden dizayn ediyor. Amaç hem Yargıtay ve Danıştay seçimlerinde iktidar lehine oy nisabı oluşturmak, hem de Hukuk ve Ceza Genel Kurulu kararlarına etki edebilme yolunu açmaktır. Bu çaba yüksek yargıyı darbe mahkemesine dönüştürme çabasıdır. 12 Eylül cuntasının dahi yapmadığı, FETÖ icadı yöntemlerle yargı tamamen teslim alınmaktadır” dedi.
“Masumiyet karinesinin ihlalidir”
“KHK taşeron işçilerin kadroya geçmesini yazılı/sözlü/uygulamalı sınav şartına bağlıyor” diyen Muharrem Or konuşmasını şöyle sürdürdü: “Emeklilik hakkı kazananları kadroya geçirmiyor. Kadroya geçenlerin emeklilik tarihine kadar çalışabileceğini ondan sonra çalışamayacağını şart koşuyor. Taşeron işçilerin mevcut kadrolu çalışanlarla aynı haklara sahip olarak kadroya geçmesini güvence altına alan bir düzenleme görünmüyor. Bütün bunlar aslında ortada gerçek anlamda bir kadroya geçirme niyet ve düzenlemesi olmadığını gösteriyor.”KHK ile ceza ve infaz kurumlarında tutuklulara tek tip elbise şartı getirilmesinin masumiyet karinesinin ihlali olduğuna dikkat çeken Or, yargılama sürecine yönelik hiçbir fayda taşımadığını belirterek; “Yargılama aşamasında mahkum etme önyargısının ifşasıdır. Tek tipleştirmenin yakın tarihimizde açtığı derin yaralar hala hafızalarımızda tazeliğini korumaktadır. Buradan yargılama sürecine yönelik hiçbir fayda da bulunmamaktadır. Öç alma duygusuyla yargılama yapılamaz. Darbe girişiminin üzerinden 17 ay geçmesine karşın kamudan ihraç ve kapatma yoluna gitmede hala OHAL KHK’sı yoluna gidilmektedir. 2756 yeni ihraç ve 17 kuruma kapatma kararı verilmiştir. Bu konuda normal düzene dönülmeyip hala KHK ile işlem yapılması ancak darbe iktidarlarına özgü bir uygulama olabilir” şeklinde konuştu.
“Kaos ortamı yaratılmıştır”
AKP’nin, 696 sayılı KHK ile iktidarına biat etmeyen tüm kesimleri hedef alan politikasına faşist rejimleri aratmayacak düzenlemeler eklediğine vurgulayan Or, “Bunlardan en öne çıkanı ‘Resmi bir sıfat taşıyıp taşımadıklarına veya resmi bir görevi yerine getirip getirmediklerine bakılmaksızın 15.7.2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsü ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması kapsamında hareket eden kişiler hakkında hukuki, idari, mali ve cezai muafiyet’ getiren Madde 121’deki düzenlemedir. Söz konusu düzenleme ile darbe girişimiyle masum askerleri, askeri öğrencileri hedef alan, linç boyutuna varan saldırılarda yer alanlara cezai muafiyet getirilmektedir. Öte yandan düzenlemede yer alan ‘Bunların devamındaki eylemlerin bastırılması kapsamında hareket eden kişiler’ ibaresi ile kasıtlı olarak tam bir belirsizlik ve kaos ortamı yaratılmıştır. AKP iktidarına yönelik her eylemin hatta eleştirinin darbe ve terör torbasına konulduğu, Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanı’nın dahi İçişleri Bakanı tarafından açıkça tehdit edildiği bir ortamda AKP-Saray rejimine muhalif her türlü eylem, etkinlik ve eleştirinin devam niteliğinde sayılabileceği, silahlandırılan paramiliter yapıların muhaliflere saldırmasının önünün açıldığı ve üstelik bu saldırılar için tam bir cezasızlık getirileceği açıktır. Ayrıca KHK ile Sarayın her hafta çağırdığı muhtarlara, belediye başkanlara ateşli silah taşıma yetkisi verilmiştir. Bu düzenlemeler sivilleri dahi hedef alan İnsansız Hava Araçları’na (İHA) ilişkin düzenlemeler ve silah, mühimmat üretilmesi amacıyla şirket kurulmasına yönelik düzenlemeler birlikte ele alındığında 696 sayılı KHK ile açıkça bir iç savaş hazırlığı yapıldığı görülmektedir.” şeklinde konuştu.
“Türkiye hızla normalleşmelidir”
KHK ile kurumlara yönelik yapılan düzenlemenin tek adam rejiminin ekonomi yönetimi anlayışını ortaya koyduğunu ifade eden Muharrem Or, iktidarın Türkiye’yi darbe koşullarında yönetme konusunda ısrarcı olduğunu belirterek; “KHK ile Düzenleyici ve Denetleyici kurum olan kanunla kurulmuş Türkiye Şeker Kurumu, Tütün ve Alkol Piyasası Denetleme Kurumlarının kapatılması, Vakıfbank hisseleri ve yönetimine ilişkin düzenleme yapılması, askeri yatırım alanında önemli faaliyet yürütecek Askeri Fabrika ve Tersane İşletme A.Ş (ASFAT A.Ş.) gibi bir işletmenin kurulması, tek adam rejiminin ekonomi yönetimi ve piyasa düzenleme anlayışını da ortaya sermektedir. Yargıdan taşerona, düzenleyici iktisadi kurum ve kuruluşlardan askeri yatırımlara, infazdan ateşli silahlara kadar birçok alandaki bu değişikliklerde Meclisin devre dışı bırakılmış olması, iktidarın 20 Temmuz Darbesini, darbe koşullarında yönetme isteği ve darbe düzenini sürdürme ısrarını göstermektedir. OHAL halkın ihtiyacı değil, tek adam rejiminin tercihidir. OHAL derhal kaldırılmalı, olağan koşullara dönülmeli ve Türkiye hızla normalleşmelidir” diye konuştu. “Pazar gecesi çıkarılan KHK’ler ile ülkenin üzerine çöken karanlık daha zifiri hale getirilse de umutsuzluğa, yılgınlığa kapılmamızı bekleyenleri yanıltmaya devam edeceğiz” diyen Or konuşmasını şöyle tamamladı: “Bizler, demokratik, laik bir ülkede, barış ve kardeşlik içinde, insanca bir yaşam mücadelesi veren, bu ülkenin onurlu yurttaşlarıyız. Yılın bu son günlerinde ülkenin üzerine çöken kara bulutlar da elbet dağılacak. Haklı olanlar kazanacak, biz kazanacağız. Yeni yılda emekten, demokrasiden, barıştan, insanca bir yaşamdan yana olana herkesi OHAL/KHK rejimi ile örülen açık faşizme karşı emek, demokrasi ve barış mücadelesinde tek ses, tek yürek olmaya çağırıyoruz.”
Hasan Özaydın “Biz de nasibimizi aldık”
Muharrem Or’un ardından söz alan Bursa Demokrasi Güçleri Yürütme Kurulu Üyesi EMEP Bursa İl Başkanı Hasan Özaydın, 15 Temmuz sonrası yaşanan hak ihlallerine ilişkin raporu paylaştı. 15 Temmuz darbe girişimi sonrası hükümetin gerçekleştirdiği resmi açıklamalar ve açık kaynaklarda yer alan bilgiler ışığında 169 bin 13 kişi hakkında işlem yapıldığını belirten Özaydın, Bursa’nın da bu durumdan nasibini aldığını ifade ederek; “Ülke genelinde yaşanan bu hukuksuzluktan ilimiz demokrasi bileşenleri de yeteri kadar nasibini almıştır. En temel haklarımız bu süreçte OHAL’in arkasına sığınılarak elimizden alınmış, anayasal bir hak olan basın açıklaması, toplantı, gösteri ve yürüyüş hakkı neredeyse tamamen yasaklanmıştır. 10 Ekim katliamını anmak için sokağa çıkan 31 arkadaşımız 9 Ekim 2016 tarihinde gözaltına alınmış, 60 arkadaşımıza aynı eylem nedeniyle dava açılmıştır. OHAL döneminde 983’ün üzerinde bileşenlerimizin üyesi gözaltına alınmış 300’e yakını tutuklanmıştır. BDG yürütme kurulu üyelerimizde bu saldırılardan nasibini almıştır. İnsanlarımızın internet paylaşımı başta olmak üzere sudan bahanelerle gözaltına alınması, günlerce gözaltında tutulması, mesnetsiz gerekçelerle tutuklanarak özgürlüklerinin elinden alınması olağan hale gelmeye başladı. Bu süreçte BDG bileşenlerinde KESK Bursa Şubeler Platformu Sendikalarına üye kamu emekçisi arkadaşlarımızda OHAL ve KHK saldırılarından nasibini almıştır. EĞİTİM SEN’den 13, SES’ten 14, BES’ten 10, TÜMBELSEN’den 2, YYS’den 1, ESM’den 2 ve KÜLTÜR SANAT SEN Sendikasından 1 arkadaşımız olmak üzere toplam 43 KESK üyesi KHK Kararları veya Yüksek Disiplin Kurulu kararlarıyla meslekten çıkartılmışlardır. Bu süreçte yaptığımız araştırma sonucunda yaklaşık olarak Bursa’da Memur-Sen’den 400 Türk Kamu-Sen’den 250 ve Aktif Eğitim Sen’den 900 üyenin KHK yoluyla meslekten çıkarılmıştır. Sendikal eylemler nedeniyle 236 Eğitim Sen üyesi hakkında soruşturma açılmıştır. 8 Eğitim Sen üyesi il içinde, 1 Eğitim Sen üyesi il dışına sürgüne gönderilmiştir” açıklamasında bulundu.
Nurhata Altaca Kayışoğlu “Birlikte mücadele şart”
Divan Katip Üyesi Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu OHAL’in ilan edilme koşulları ve OHAL KHK’sı çıkarma koşullarının Anayasada belirlendiğini belirterek; “Bu anayasa da bir darbe döneminde hazırlanmış maddeleri içeriyor fakat bugün anayasanın bu maddelerine dahi uyulmuyor. Çünkü anayasaya uygunluğu denetleyecek olan Anayasa Mahkemesi maalesef bütün yetkilerini, görevlerini saraya teslim etmiş ve her türlü hukuksuzluğu denetlememekle kendisini görevli sayıyor” dedi. OHAL’in kaldırılması gerektiğini söyleyen Kayışoğlu, hem hukukun evrensel ilkelerine hem de anayasaya göre OHAL KHK’larının OHAL’in ilan edilme gerekçesiyle bağlı olduğunu ve ancak OHAL süresi ile sınırlı olmak kaydıyla düzenlemeler getirilebildiğini ifade ederek konuşmasını şöyle sürdürdü: “OHAL 3 ay ise, bir OHAL KHK’sı 3 aylık sonuç doğuracak bir hüküm içerebilir. Ama bugün bakıyoruz kış lastiğinden evlilik programına kadar taşeronun kadroya alınmasına kadar ki, bunlar da tamamen yargı yolu kapatılarak hukuk dışı getirilen düzenlemelerdir. Asla kabul edilemez. Bunu denetleyecek olan Anayasa Mahkemesi’dir. Daha önce bir KHK ile ilgili ana muhalefet partisi olarak bize anayasanın verdiği yetkiye göre başvuru yaptık. Bu KHK’ların OHAL’le hiçbir ilgisinin olmadığı ve iptal edilmesi gerektiğini söylemiştik. Fakat Anayasa Mahkemesi hiçbir şekilde denetleme yapmadan ki daha önce bir içtihadı vardı, yani ‘Ben önce koşullarına bakarım, bu gerçekten OHAL’le mi ilgili, gerçekten OHAL süresi ile mi sınırlı önce buna bakarım. Eğer gerçekten OHAL KHK’sı ise bu tanıma uyuyorsa ben içeriğine girmem’ demişti. Ama bu sefer hiçbir şekilde bu denetimi yapmadan, anayasanın ilgili maddesi gerekçe gösterilerek ‘Ben denetleyemem’ deyip kenara çekilmişti. Buna rağmen biz bir kez daha Anayasa Mahkemesi’ne bu KHK ile ilgili başvurumuzu yapıyoruz ve iptal edilmesi için tabi ki elimizden geleni yapacağız. Tabi ki sadece yasal yollara başvurmuş olmak yeterli değil. Biraz önce belirtildiği gibi demokrasiden yana olan, insan haklarından yana olan, özgürlüklerden, huzurdan, barıştan yana olan herkesin bu hukuksuzluklara, bu KHK’lara karşı birlikte de mücadele etmesi şarttır. Bu konuda da her zaman birlikteyiz, omuz omuzayız.”