Kentli olmak bir kentte ev sahibi olmak değil. Sokağınızın ismini, parkınızın ağacını hiç o mahallede yaşanmışlığı olmayan yöneticilere bırakmak da kentlilik değil. Kentlilik kentin sahibi olmak, kültürüne katkı koymak, yaşanmışlığına ortak olmak olarak tanımlanıyor. Peki, bu kadar büyük kentlerde nasıl yaşama karışıp, kente bir katkı da biz bırakabiliriz? Nilüfer Kent Konseyi bu konudaki çalışmalarıyla uzun yıllardır örnek oluyor. Kenti katılımcılıkla yönetmenin yollarını Nilüfer’de bağımsız olarak halkla buluşturan NKK ekibi ile kendi yerlerinde konuştuk.
Nur Derya
Çevre Editörü
Önce konseyi ve görevlerini tanımlamak üzere sözü NKK Genel Sekreteri Elvan Atay’a bırakalım;
Klasik girişimizi yapalım, Nilüfer Kent Konseyi her şeyden önce bir özgürlük alanıdır. Kentlinin, kente dair, kendine dair hatta dünyaya dair tüm görüşlerini özgürce ifade edebileceği bir yer. NKK, Yerel Gündem 21’den aktardığı deneyimi ve katılımcılığa olan inancı sayesinde başarılı örneklerden biri oldu. Biz burada evrensel ilkelere inanıyoruz, ne cinsel ne kültürel ne ırksal hiçbir ayrımcılığa yer vermiyor, para toplamıyor, kötü davranışlara izin vermiyoruz. Bunun dışında da hiçbir kıstas koymadan herkese kapımız açık.
Bütçeler 5393 sayılı Belediye Kanunu’nda belirtildiği gibi belediyelerce ayni ve nakdi yardımlarla destekleniyor. Bizim ise belediyenin arka bahçesi olmamak için bir avantajımız var, Birleşmiş Milletler’in katkısıyla oluşturulan kent konseyleri için UCLG-MEWA kuruluşundan da destek alıyoruz. Dolayısıyla biz belediyeden sürekli bütçe istemek durumunda kalmıyoruz, bu yüzden de daha bağımsız hareket edebiliyoruz. Belediyenin yanlış olduğunu düşündüğümüz bir uygulaması olduğunda eleştirebilme özgürlüğüne sahip olabiliyoruz. Diyelim ki parkla ilgili bir sorun var, biz de mesela böyle sorunlar çok daha az oluyor. Eğer müdürlük şeklinde bağımlıysan belediyeye, parktaki ağaçları kesme çağrısı yapacağın afişi belediyeye yaptıramazsın. Başlangıçta böyle bir özgürlüğü kent konseyine tanımazsan, konsey konseyliğini yapamayacaktır.
Büyükşehir’in bütçesi çok işi yok!
Fehmi Enginalp (NKK Başkanı):Çoğu insan kent konseyleri ile belediyeleri bir görüyor. Konseyleri belediyenin bir şube müdürlüğü gibi biliniyor. En son bir çalışmada şöyle geçiyordu, Nilüfer Belediyesi Kent Konseyi Tiyatro Kurumu. Belediye bir hizmet veriyor, çalışanları var ücretli ama kent konseyleri belediyenin bağımsız yapılardır, organlarını seçimle oluşturur, çalışmaların tamamına katılım gönüllüdür. Dolayısıyla belediyeden ayrı bir yapıdır. Bütçesini büyük ölçüde belediye karşıladığı için, çalışmalarında belediye ile ortaklaştığı için bu şekilde algılanıyor. Kent konseyleri hem belediyenin dışında hem de belediyenin de içinde olduğu, kentin tüm dinamiklerinin içinde olduğu bir alan olarak görebiliriz. Biz burada konsey olarak tüm bu dinamikleri bir araya getiren kolaylaştırıcılarız. Bizden çok büyük bütçelere sahip Büyükşehir Belediyesi Kent Konseyi yapması gereken hiçbir şeyi yapmıyor. Örneğin biz NKK olarak Nilüfer’deki insanların toplumsal sağlığını etkileyen, çevreyi zehirleyen bir duruma karşı çıkıyoruz ama onlar aksine öyle bir yapıya destek oluyorlar aradaki fark bu.
Elvan Atay: Kent konseylerinin şöyle olacak diye bir tanımı olmadığından belediye başkanları konsey başkanı oluyor; İznik ve Yenişehir’de bu şekilde. Biz ise konsey başkanı ve yürütme kurulumuza belediye başkanı, meclis üyesi ve ya bir bürokrat seçmiyoruz. Genel kurulumuz ile kentin tüm dinamiklerinin çağrıldığı mülki amirlerden sendikalara, odalardan STK’lara kadar hepsinin birer temsilcisini kapsayarak halkın sesini taşımış oluyoruz. Bunun yanı sıra genel kurulda birazdan sözünü edeceğimiz bizi diğer konseylerden ayıran mahalle komitelerinin de temsilcileri yer alıyor.
NKK’nin yatay olarak yapısında çalışma grupları, meclisler, yürütme kurulu ve yürütme kurulunun üstünde de genel kurul var. Her karar yürütme kurulundan geçiyor fakat genel olarak ülkenin sorunun yaşlı ve erkek ağırlıklı olması. Bu nedenle kadın ve gençlerin almış olduğu kararlara yürütme kurulunu karıştırmıyoruz.
Fehmi Enginalp: Kent Konseyi kendi çalışma programı dahilinde kentin diğer dinamikleri ile ortaklaşa çalışır. Asıl görevi bence o kentte yaşayan toplumun tüm kesimlerinin sorunlarını konuşup tartışabildiği alanlar yaratması. Çalışma gruplarından, meclislerden gelen taleplere göre, aşağıdan yukarıya doğru bir çalışma şekline sahibiz.
Mahalle komiteleriniz ile yerelin temsiliyetine örnek oldunuz. Nereden başladı, nasıl bir mekanizmayla işliyor?
Suna Acar (Mahalle Komiteleri kolaylaştırıcısı):Mahalle komiteleri 2009’da Bozbey’in önerisi ile kuruldu ve hiçbir zaman belediye çalışması olarak yürütülmedi. Kentlilerin yerel yönetime katılmasında bir araç olarak hedeflenen mahalle komiteleri özellikle dezavantajlı grupların katılımının önünü açan bir yapı olarak başlatıldı. Mahalle komiteleri çalışması yerelden, Türkiye’de örneği olmayan, daha doğrusu Nilüfer üzerinden örnekleri gelişen bir çalışma. O yüzden rahatlıkla Türkiye’de bir ilk diyoruz. Mahalle komitelerinin doğal ve seçilmiş üyeler olmak üzere iki tür üyesi var. Seçilmiş üyeler sandık bazlı seçimle, her sandıktan bir temsilci seçilmek suretiyle belirleniyor. Doğal üyelerimizi de muhtar, 4 asıl azası, mahalledeki okul aile birliği, okul öğrenci temsilcisi, aile sağlığı merkezi, ibadethane derneği temsilcileri ile mahallede faaliyet yürüten STK ve spor kulüpleri temsilcileri, Nilüfer’de her mahallede bir kadın derneğimiz var onların birer temsilcileri oluşturuyor.
Elvan Atay:Bu projeyi yaparken Terzi Fikri, Barcelona, Madrid örneği var ama şu an günümüzde Türkiye’den hiçbir örnek yok. Mahalle ölçeğinde bir örgütlenme modelini biz oluşturduk ve 2009’da 1200 kişiye bir oranında temsiliyet vardı, sonrasında çok az olduğuna karar verdik, kendimiz deneye deneye gittik bunu 600’de 1’e indirdik. Suna’nın anlattığı 2014’te sandık bazlı temsiliyetle ise 300’de 1’e kadar geldik. Mahalle komiteleri oturmuş değil, bizim istediğimiz gibi değil ama bir ilk ve katılımcılık açısından da çok önemli bir model.
Fehmi Enginalp:Mahalle komitelerini katılımcı demokrasinin en küçük alanları olarak görüyoruz, demokrasi bilincini geliştirmek için mahalle komitelerinin üzerine çok büyük görevler düşüyor. Sözle ya da yukarıdan aşağıya demokrasi olmuyor, gerçek demokrasi doğrudan demokrasidir, yerinden yönetim demektir, bunun da en güzel örneği de mahalle komiteleriyle mahallenin nabzını tutmaktır. “Mahallenin gereksinimleri nedir, mahallede dayanışma, sosyal kültürel çalışmalar nasıl geliştirilebilir?” bütün bunları konuşup, kararlar alıyor ve onu hayata geçirmeye çalışıyor komiteler.
Kavak alerjen mi değil mi?
Suna Acar:Rutin olarak ayda bir toplantılarla kendi gündemlerini belirliyorlar, değerlendiriyorlar. Bir sorunun çözülmesi de, mahallenin bir ihtiyacı olan park, bahçe, alt yapı gibi talepleri de burada tartışıp ele alıyorlar. Karar defterleri var aldıkları kararın bir nüshasını bize ulaştırıyorlar, bizler de hangi kurum ilgileniyorsa ilgili kuruma yazıyı iletiyoruz. Bize okul yapılması talebi de geliyor, DSİ’nin bir derede ıslah yapması ile ilgili de talep geliyor. Biz burada talebi ilgili kuruma, oradan gelen cevabı da komiteye ileten bir aracıyız. Komite kararları üzerinde bir etkimiz yok. Mesela Üç Fidan Parkı ile ilgili Kristal Park Site Yönetimi’nden İhsaniye Mahalle Komitesi’ne gelen bir talepte parktaki kavak ağaçlarının alerjen olduğu gerekçesiyle kesilmesi yer alıyordu. İzlenen yol şu oldu; mahalle komitesinden bir komisyon kuruldu, bu komisyonla kavak ağaçlarının alerjen özellik taşıyıp taşımadığının bilgisine ulaşmak için Tabip Odası, Ziraat Mühendisleri Odası, Peyzaj Mühendisleri ve Mimarlar Odası’nı ziyaret ettik, Uludağ Üniversitesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı’na yazı yazdık. Oradan gelen raporlar ve incelemeler doğrultusunda oradaki kavak ağaçlarının polen değil pamukçuk yarattığını öğrendik. Pamukçuğun da alerjen etkisi yokmuş. Mahalle komitesi kentli paydaşlarından aldığı bu bilgiler doğrultusunda çok net ve gönül rahatlığıyla buradaki sorun pamukçuk sorunudur ve bir aylık bir durum için ağaçlar kesilmemelidir kararı aldı.
Şunu söylemekte fayda var, bazen komiteler uzlaşıp bir karara varamıyor. Örneğin, Barış Mahalle Komitesi’nde yaşadığımız örneği anlatacak olursak; 2010’larda komitenin spor kulübüne bir tesis yapılması yönünde talebi olmuş. Yer de belli, komitenin talebi belediyeye gitmiş 2016’da ihalesi de yapılmış, ihaleyi alan firma da belirlenen alana inşaata başlamak üzere gidiyor. Fakat mahalle sakinleri iş makinelerini durduruyorlar, burada biz herhangi bir yapı istemiyoruz. Sonra biz sürece dahil olduk, alanı gördük ve 2010’da bu talep yapılırken orası yeşil alan olarak belirlenmiş boş bir alan. Park Bahçeler Müdürlüğü’de gitmiş oraya ağaç dikmiş, bu süreçte büyüyen ağaçların kesilmesine mahalleli de tepki göstermiş. Ortada bir mahalle komitesi kararı da var. Bunun üzerine iki kez halk toplantısı yapıldı ve bu toplantıda spor kulübü için bir tesise ihtiyaç var ama bu alan olmasın, başka bir alan ayarlansın şeklinde bir karara varıldı. Komitelerin kararları plan ve bütçeye bağlı olarak şekilleniyor. Örneğin mahallenin park talebi var ama diğer mahalleler ile de bir eşitleme yapılması gerekiyor. Mesela her mahalle yüzme havuzu istiyor bunun planlanması lazım.
NKK’nin diğer alanları neler yapıyor? Katılımcılığın hak temeline dönüştüğü meclislerin hedefleri nasıl oluşuyor?
Özlem Polat (Kolaylaştırıcı):Yeni kurulan bir Çevre Meclisimiz var. Ondan önce bir Kırsal Alan Grubumuz vardı. Kentteki çevre sorunlarına Kırsal Alan Grubu ile dahil oluyorduk ama yeterli gelmemeye başladı. İlgili dernekler, odalar ve üniversitelerin ilgili birimleri ile hareket etme ihtiyacı doğdu ve Çevre Meclisi’ni kurduk. Kentin ekolojik sorunlarını takip eden, ortak akılla hareket eden demokratik bir meclis. Kırsal alanın, doğal yaşamın da savunuculuğunu yapmayı hedefliyor. Kırsalda ürün festivalleri düzenledik. Ürünlü’de Biber, Tahtalı’da Şeftali Festivali… Yerel Tohum Takas Şenliği de 5. yılında, kırsalda yapıyorduk ama bu yıl kente taşıyalım dedik ve Üç Fidan’da gerçekleştireceğiz.
Bir diğer kolaylaştırıcısı olarak yer aldığım Çocuk Meclisi’nde Nilüfer’de okuyan, oturan tüm çocuklar bu meclisin doğal üyesi. Çocuk haklarının bilinirliğini arttıran atölyeler düzenliyoruz. Çocuk Hakları Bildirgesi’nin 12. maddesi olan katılım hakkına dair meclisin projelendirmesiyle yapılan “Oyun Engel Tanımaz Parkı” pek çok ödüle layık görüldü. Bu park, kamusal bir mekanın gerçek kullanıcıları tarafından ihtiyaçları doğrultusunda tasarladıkları bir park. Engelli ve engelsiz 30 çocuğun bir yıl boyunca bu alanda eğitim görüp sonunda hayallerindeki parkın maketini yaptıkları ve Nilüfer Belediyesi’nin tahsis ettiği bir alanda bu maketin gerçek bir park olarak hayata geçirmesiyle ortaya çıktı. Bunların yanında Nilüfer Belediyesi çocuklar için yapacağı her projede Çocuk Meclisi’nin görüşlerine başvuruyor.
Fatma Nur Kır Öztürk (Kolaylaştırıcı): Kadın Meclisi ve 3 çalışma grubunun kolaylaştırıcılığını yapıyorum, Okuma, Felsefe ve Hayvan Hakları Grubu. Adıyla müsemma o alanla ilgili çalışma yürütüyorlar. Hayvan Hakları Grubu belli aralıklarla sokak hayvanlarını besliyor, yaralı hayvan gördüklerinde ilgili birime iletiyorlar. Kadın Meclisi hak temelli çalışmalar yapıyorlar, gerekli durumlarda basın açıklamalarıyla kadınların sesini duyurmaya çalışıyor, kendimizi alanda gösteriyoruz. 25 Kasım ve 8 Mart’larda da paydaşlarımızla ortak planladığımız yürüyüşler ve açıklamalar yapıyoruz. Yakın zamanda forumlar yaptık, seçim yaklaştığı için de kadınlar olarak nasıl bir kentte yaşamak istediklerine dair talepleri burada belirledik. Bunları sadece Turgay Erdem ve Mustafa Bozbey imzaladı. Nilüfer Kent Konseyi çalışmalarına farklı ilçelerden gelen başvuruları nasıl değerlendiriyorsunuz?Elvan Atay:Konseyin çalışmalarına diğer ilçelerden de katılım var. Tüm Bursa gelsin burasının kapıları açık ama biz gerçekten yereli de savunuyoruz. Nilüfer’i Nilüferlilerle yönetelim tüm Bursa ile değil.
BursaMuhalif.com