CHP Parti Meclisi Üyesi Doç. Dr. Gökhan Günaydın, CHP Bursa İl Başkanlığında basın toplantısı düzenleyerek gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Şeker fabrikalarının satışını eleştiren Günaydın AKP’nin yaptığı tek bir fabrika bile olmadığını ifade ederek; “Bu ülkede milli ve yerliyiz diye her gün propaganda yapanların aslında Amerika’nın ve lobi faaliyetlerinin ne kadar esiri olduğu açıkça görülmektedir. Yağma yok, çünkü CHP var. Cumhuriyet Halk Partisi bu ülkeyi kurumuş olmanın sorumluluğu içerisinde Cumhuriyeti kendisine oy versin, vermesin 80 milyon insanın ortak iradesiyle yeniden yakaları üzerine dikmeye kararlıdır” dedi.
Cumhuriyet Halk Partisi Parti Meclisi Üyesi Doç. Dr. Gökhan Günaydın, CHP Bursa İl Başkanlığında düzenlediği basın toplantısında gündemi değerlendirdi. İl Başkanı Hüseyin Akkuş, Bursa Milletvekili Erkan Aydın, geçmiş dönem milletvekili İlhan Demiröz, İl Yöneticileri, İlçe Başkanları ve partililerin de katıldığı toplantıda İl Başkanı Hüseyin Akkuş, parti meclisi üyesini ağırlamaktan memnuniyet duyduklarını ifade etti. Yerel gündemle ilgili iki konuya değinmek istediğini belirten Akkuş şöyle konuştu: “Geçtiğimiz günlerde kentsel dönüşümle ilgili alınmış bir karar var. Bütünşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş’ın ‘cenazeyi kaldırdık’ diye bir demeci var. Bir şeyi yok ettiler, katlettiler katlettikten sonra da o cenazeye otopsi yapmadan, doktor getirmeden, o kentin aktörlerini de işin içine katmadan, cenazeyi kaldıracak insanları da işin içinde tutmadan, cenazeyi Alinur Aktaş ya da AKP tek başına kaldırdı. Bu doğru değil. Kentsel dönüşümle ilgili kararda ağırlıklı olarak Nilüfer Belediyesi, yani Cumhuriyet Halk Parti belediyesinin bulunduğu bir alanı, 0,50 emsal artırarak 5 katlı binaları 9 ile 14 katlı hale getiren Cumhuriyet Halk Partisi anlayışı değildir. İnegöl’de iki dönem belediye başkanlığı yapmış Alinur Aktaş’ın ‘cenazeyi kaldırdık’ demesini içler acısı ve bundan sonra Bursa’yı yönetemeyeceğinin de bir göstergesi olarak görüyoruz. Biz yaptığımız bir çalışma sonunda kendilerinden şunu istedik; Bursa’da yaşayan akademik odaların ve tüm aktörlerin, tüm siyasi partilerin içinde olduğu bir çalışma neticesinde bu cenazenin kaldırılması gerektiğini kendileriyle paylaştık. Ancak apar topar böyle bir şeyi meclisten geçirdiler. Biz de Cumhuriyet Halk Partisi olarak böyle bir cenazeye bir aylık erteleme yapmadıkları için onay vermek zorunda kaldık. Nedeni de mağdur olan yurttaşlarımızın mağduriyetlerini gidermektir. Bundan sonraki süreçte de biz kentsel dönüşüm kararını sonuna kadar takip edeceğiz. Yapılmış ve yapılacak tüm hataları, yoğunluk hesabı üzerine yapılacak tüm hataları gidermek üzere Cumhuriyet Halk Partisi İl Başkanlığı olarak takip edeceğimizi söylüyorum.”
“Bursa itibarsızlaştırıldı”
Stadyum konusuna da değinen Hüseyin Akkuş, Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş’ın ilk hatasının kentsel dönüşüm olmadığına dikkat çekerek; “Aktaş diyor ki ‘Bursa stadyumunu 500 milyona yaptık.’ Ancak Bütünşehir Belediyesindeki grup sözcümüz Erdal Aktuğ’un bize iletmiş olduğu sonuç ve faturalarla birlikte, elimizde 389 milyonluk bir fatura ve ihale bedeli olan evraklar var. Eğer 500 milyonluk maliyetle yaptıysalar biz de CHP olarak şunu Alinur Aktaş’a soruyoruz; 111 milyon nerede? Alinur Aktaş’ın ve AKP’nin en kısa süre içerisinde bu 111 milyonluk rakamı Bursa gündemine taşıması gerektiğini düşünüyoruz. Ayrıca aynı dönem içerisinde Konya ve Antalya statları yapılmıştır ve ortalama maliyetleri 160 milyondur. Neden Bursa stadyumu ile aralarında iki buçuk kata yakın bir fark olduğunu da açıklamaları gerektiğine inanıyorum. Diğer kent belediyeleri merkezi hükümetten 50’şer milyon TL katkı almalarına rağmen Bursa’nın bu konudaki çabaları hiçbir şekilde hayata geçmemiştir. Bursa Bu konuda itibarsızlaştırılmış ve hiçbir şekilde katkı alamamıştır. Bunları da Alinur Aktaş’ın Bursa kamuoyu ile paylaşmasını ve bizleri bilgilendirmesini istiyorum” diyerek sözlerini tamamladı.
Erkan Aydın “Kamuoyunun bilmesi gerekiyor”
İl Başkanı Hüseyin Akkuş’un ardından söz alan CHP Bursa milletvekili Erkan Aydın Çirftlikbank olayıyla ilgili kısa bir bilgilendirme yapmak istediğini ifade ederek; “TBMM’de verdiğimiz Çiftlikbank ve benzeri vurgunlarla ilgili araştırma önergesi maalesef AKP’nin oylarıyla reddedildi. Neden reddedildiğini zaman hepimize gösterecek. İki hafta önce gündeme getirdiğimizde, buradan toplanan para 511 trilyon görünürken, üç gün önce ortaya çıktı ki 1 milyar 139 milyon. O zaman 11 tane böyle şirket var deniyordu. Gümrük ve Ticaret Bakanı açıkladı 65 şirket çıktı. Bu tosuncuk bulaşıkçılıktan geliyor gibi görünüyor ama baktığınızda kuruluşunu 1 Eylül 2016 tarihinde Amerika New York’ta yapmış. Ardından Kıbrıs’ta, en sonunda Türkiye’de kurmuş. 100 bin dolar sermayeli kuruyor, çok kısa bir sürede 200 bin dolara çıkartıyor. O bulaşıkçılık yapan tosunun bunu tek başına yapma şansı yok. Arkasında kimler var, yetkililer nasıl göz yumdular. Aralık’ta SPK’nın savcılığa suç duyurusu bulunmasına rağmen Şubat ayında geliyor, eşiyle görüşüyor, yurtdışı yasağı koyulmadığı için de elini kolunu sallaya sallaya önce Uruguay şimdi nerede olduğu belli değil. Biz de sorduk; ‘neden araştırılmasını istemiyorsunuz, ortak mısınız’ dedik. Bunun da bir an önce araştırma komisyonu kurulup kimlerin bunları koruduğu, kimlerin bu işin içerisinde olduğu burada bir kara para aklama operasyonunun mu olduğunu Türkiye kamuoyunun bilmesi gerekiyor” diye konuştu.
Gökhan Günaydın’dan Kızıldere katliamı tepkisi
Milletvekili Erkan Aydın’ın ardından söz alan PM Üyesi Doç. Dr. Gökhan Günaydın Bursa’da olmaktan mutluluk duyduğunu belirterek; “Bursalılara Cumhuriyet Halk Partisi adına saygılarını sunuyorum” dedi. “Bugün 30 Mart 2018. Toplantımıza iki 30 Mart vurgusu ile başlamak isterim” diyen Günaydın sözlerini şöyle sürdürdü: “Bundan tam 46 yıl evvel 30 Mart 1972’de Türkiye’nin çiçek çocukları bir yerde kıstırıldılar. Çok rahatlıkla hukuk devletinin kuralları işleyebilecekken farklı işlemlere tabi tutuldular. Altını çizerek söyleyelim, 1971 ara rejimi 68 kuşağını ve onun aydınlanmasını boğdu. Bugün Türkiye bu karanlığa teslim olduysa o aydınlanmanın nasıl boğulduğunu hatırlamakta fayda var. Buradan 68 kuşağına ve yaşamlarını yitiren tüm çocuklarımıza selam olsun.” 30 Mart tarihinde aynı zamanda 2014 yılında belediye seçimlerinin yapıldığını hatırlatan Günaydın, “Bundan tam 4 yıl evvel Büyükşehir ve belediye seçimleri yapıldı. Bursa’da da yapılmıştı, Balıkesir’de de; İstanbul’da da, Ankara’da da yapılmıştı. Beğeniriz, beğenmeyiz halkın tercihleriyle birileri belediye başkanı olmuştu. Ancak Türkiye demokrasisi öyle bir noktaya gerilemiştir ki seçilen kişiler bir kişinin talimatıyla görevlerini bırakmak zorunda kalmaktadırlar. İstanbul, Ankara, Bursa, Balıkesir belediye başkanları artık görevde yoklar. Biz onların arkasından ağlayacak değiliz. Dönemlerinde yaptıkları şeylerin hesabının sorulması gerektiğini düşünüyoruz. Sorun şudur; bu belediye başkanlıklarını bazıları zorla, bazıları daha kolaylıkla terk etmek zorunda kaldılar, ne ile tehdit edildiler? Bunun hukuk devletinde mutlaka soruşturulması lazım ve altını bir kez daha çiziyoruz ki hem bırakanlara hem bıraktıranlara bunun hesabının sorulması gerekir” şeklinde konuştu.
Kırsala ağır vergi yükü
30 Mart 2014 tarihinin aynı zamanda daha önceden çıkartılmış olan büyükşehir yasasının yürürlüğe girme tarihi olduğuna dikkat çeken Günaydın, bu yasayla Türkiye’de birçok belde belediye başkanlığının yurttaşa sorulmadan kapatıldığını belirterek; “Yurttaş hangi partiye oy verirse versin, farklı iradede olmasına rağmen kapatılmıştır. Millet iradesi diye bağıranların işlerine geldiği zaman milletin iradesini nasıl saygısızca hiçe saydıkları buradan da görülmektedir. Türkiye’de kırsal yaşam ciddi güçlüklerle karşı karşıyadır ve Büyükşehir yasası kırsal alana yeni vergi yükleri de getirmiştir. Yasa, ‘5yıl süreyle vergi, harç ve harcamalara katılım payını kırsalda bulunan ve sonra mahalleye dönüşen yerleşim birimleri için almayacağız’ diyor. Bu süre 30 Mart 2019’da doluyor. Yani bir yıl sonra bu 5 yıllık süre dolmuş olacak. Köyde yaşayan vatandaşımız, adı mahalle olsun olmasın oranın karakteri kırsaldır, orada yaşayan vatandaşımız Nilüfer’de yaşayan vatandaşımızla aynı vergiyi ödemeye başlayacak. Vergi ödeyecek, harç ödeyecek, harcamalara katılım payı ödeyecek. İçme suyu ve kullanma suyu için aynı yasada ‘5 yıl süreyle en düşük tarifenin yüzde 25’ini alacağız’ diyor. 2019’da süre dolacak ve 2019’da kentlerde hangi içme ve kullanma suyu faturası geliyor ise kırsal alanda yaşayan yurttaşlarımıza da aynı fatura gelecek. Bir memleket düşünün ki kırsal yaşamı hızla boşalıyor, tarımsal yapısı çöküyor ve siz kırsal yaşamı sosyolojisiyle, politikasıyla desteklemeniz gerekirken oraya ağır vergi yükleri getirerek orayı bir kez daha cezalandırıyorsunuz. Bunun da gizlenen etkilerinin önümüzdeki dönemde artık son derece vahşi bir şekilde önümüze düşecek olduğunu görmek durumundayız” değerlendirmesinde bulundu.
Tarihi bir skandal
“Türkiye bir seçim sürecine girmiştir” diyen Günaydın, yönetilemeyen bir memleketin seçim sathı mahallinde sayıldığını ifade ederek; “En geç 1 yıl sonra yerel seçimleri yaşayacağız. Ve en geç Kasım 2019’da partili cumhurbaşkanlığı seçimini yaşayacağız ve milletvekilliği genel seçimlerini yaşayacağız. Bugüne kadar bu memlekette sandığa giren oyla sandıktan çıkan oy arasında farklar olmuştur ve bunun tartışmaları yaşanmıştır. En son referandumda YSK sandıkların açılmasına sadece 1 saat kala mühürsüz oy pusulaları ve zarflarını kabul etmek suretiyle tarihi bir skandala imza atmıştır. Bu skandala imza atanların peşini bırakmayacağız. Orada muhalefet şerhi kullanan bir hakim vardır, diğerlerini isim isim biliyoruz. Burada herkesin huzurunda bir kez daha söylüyorum peşini bırakmayacağız. Çünkü onlar halkın iradesini gasp etmişlerdir. YSK’ya soruyoruz; referandumda kaç tane mühürsüz oy pusulasını ve zarfı geçerli saydın? Cevabını vermiyorlar, veremiyorlar. Bunun cevabı aslında yüzde kaç ile ‘Hayır’ çıkacakken, bunu nasıl yüzde kaç ile ‘Evet’ e dönüştürdüklerinin cevabı olacaktır. Hayır çıkmış bir referandumu ‘Evet’e çevirdiler. Bunun tarihi sorumluluğu ile YSK baş başadır. Bu iradeyi gasp edenler, eninde sonunda hukuk önünde bunun hesabını vereceklerdir” açıklamasında bulundu.
Açıkça irade gaspıdır
İttifak yasasına da değinen Gökhan Günaydın, bu yasa ile seçim güvenliğine ilişkin pek çok olumsuz hükmün de getirildiğini söyleyerek; “Dilerlerse Vali’nin isteğiyle ve seçim kurullarının onamasıyla sandıkları diledikleri yerlere taşıyabilirler. Hepimiz biliyoruz ki AKP’ye oy çıkmayan bölgelerde, AKP’nin dışındaki partilerin güçlü oldukları yerlerde sandıkları oradan kaçırarak seçmen iradesini gasp etmeyi bir kez daha deneyeceklerdir. Referandumda son 1 saat oy çalma iradesini göstererek ortadan kaldırdıkları mühürleme işlemini şimdi yasayla ortadan kaldırdılar. Bir kez daha söylüyorum bu açıkça irade gaspıdır. AKP’ye açıkça çağrı yapıyorum. Seçmen kütüklerini Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü’nün belirlemesi uygulamasından vazgeçin. İçişleri Bakanlığı seçmen kütüklerini belirleyemez. Bunu eskiden olduğu gibi yeniden Yüksek Seçim Kurulu’na bırakın. Mühürsüz oy pusulalarının ve zarfların geçerli olacağına ilişkin hükümden vazgeçin. Parmak boyası işlemine geri dönün. Bu ülkede seçim güvenliği yoksa bu ülkede barış olmaz. Halkın iradesini bugünden gasp edeceğim anlayışı seçim gecesi bu memleketi kaosa sürükleyeceğim anlayışıdır. Hiç kimse oylarının çalınmasına seyirci kalmayacaktır. Bu kaosa bu memleketi sürüklemenin hiçbir gereği yoktur, kimsenin buna hakkı yoktur. AKP’yi bir an evvel yapmaya hazırlandığı oy çalma işleminden vazgeçmeye ve doğru bir yönetim anlayışını hayata geçirmeye çağırıyorum” diye konuştu. Günaydın, Parti ittifaklarına ilişkin; “Bu memlekette yüzde 10 seçim barajı var ama ittifaka girerseniz yok. Bir A partisi düşünün, 5 milyon oy alıyor ve ittifakta olmadığı için meclise giremiyor, barajın altında kalıyor. Ama bir B Partisi düşünü ki yalnızca 500 bin oy alıyor, birilerinin eteklerine tutunmuş ve meclise giriyor. Bunun adil olmadığı açıktır. Bunun demokrasi ile alakasının olmadığı ortadadır. Bu ittifak düzenlemesinin de AKP ve eteklerine tutunarak politika yapmaya çalışan yandaşlarını yeni bir oksijen kaynağıyla buluşturmaya yönelik bir düzenleme olduğunu biliyoruz, takipçisiyiz. Bu ülke böyle yönetilemez” dedi.
AKP’nin kurduğu tek fabrika yok
Ülkenin ekonomik durumunun hızla kötüye gittiğini ifade eden Günaydın, inşaat sektörünün ciddi bir krize girmek üzere olduğuna dikkat çekerek; “Bugün bu topraklarda benzin 6 Lira, Euro 5 Lira, Dolar 4 Lira olmuştur. Rabia işareti yapanlar artık o parmaklarıyla doların 4 lira olmasını Euro’nun 5 lira olmasını gösteriyorlar. Bu oynak döviz hareketleriyle Türkiye’de zaten son günlerini yaşayan sanayinin ayakta kalabilme şansı kalmamıştır. Dövizle borçlananların hepsi ya iflas etmiştir ya iflas etmek üzeredir. Güvendikleri tek sektör olan inşaat sektörü çok ciddi bir krize gebedir. İnşaat sektöründeki olası iflaslar arkasından bankacılık krizini de tetikleyecektir. Emeklilikte süre geçtikçe maaşın azalması, işsizlik oranının yüzde 12-13’ü bulmuş olması enflasyonun iki haneli rakamlara çoktandır tutunmuş olması konuşmamızın ana başlıklarını oluşturuyor. Bu ülkede olağan yıllarda yılda 100 milyar dolar dış ticaret açığı veriliyor. AKP bütün cumhuriyet hükümetlerinin kullandığı iç borç, dış borç, özelleştirme geliri ve vergi toplamının 4 katını kullanmıştır. Buna karşın bu memlekette kurduğu bir tek fabrika yoktur. Yap-işlet-devret yöntemiyle yaptırdığı ve memleketi soydurduğu köprüleri büyük hizmetmiş gibi anlatmaya devam etmektedir. Bu ülke böyle yönetilemez” dedi.
“CHP karalıdır”
Günaydın son olarak şeker fabrikalarının satışına ilişkin, 2000’li yıllardan bu yana nişasta bazlı şeker sektörü ve pancar sektörü üzerine gerekeni söylediklerini vurgulayarak; “Bir tarafta pancar üreten çiftçiler, onu taşıyan kamyoncular, yan sanayisinden faydalanan hayvancılar, fabrikalarda çalışan 12 bin işçimiz var ve bu fabrikaların çıkarttığı ekonomiden yararlanan esnafımız, sanayicimiz var. Bunların karşısında da nişasta bazlı şeker sektörü yani CARGILL var, CARGILL’in ÜLKER ile ortaklığı Pendik Nişasta var, AMYLUM var. Bunların nişasta bazlı şeker üzerindeki payları yüzde 80’in üzerinde. Sadece 220 bin ton nişasta bazlı şeker üretebilecekken, beş fabrikanın üretim kapasitesi 1 milyon ton. Yalnızca CARGILL’in 400 bin ton üretim kapasitesi var. Kendi çıkardıkları raporda 1 milyon 600 bin tonluk kota istiyorlar. Açıkça söyleyelim, şeker fabrikalarının kapatılması demek, o fabrikaların sağa sola arsasının peşkeş çekilmesi ve onların kotasının CARGILL ve diğerlerine aktarılması sonucunu doğuracaktır. Bu ülkede milli ve yerliyiz diye her gün propaganda yapanların aslında Amerika’nın ve lobi faaliyetlerinin ne kadar esiri olduğu açıkça görülmektedir. Yağma yok, çünkü CHP var. Cumhuriyet Halk Partisi bu ülkeyi kurmuş olmanın sorumluluğu içerisinde Cumhuriyeti, kendisine oy versin vermesin 80 milyon insanın ortak iradesiyle yeniden ayakları üzerine dikmeye kararlıdır” diyerek sözlerini tamamladı.