“…Ordu, kuşatılan 37 kişilik gerilla gurubunun geçişini engellemek için Serrano’da 250 kişi bulunduğu ve Acero ile Oro arasındaki bölgeye sığınmış olduğumuz yolunda bir haber yayınladı. Ama bu bir şaşırtmaca olsa gerek. Yükseklik 2000 metre” Ramon Benitez ya da diğer bir deyişle Ernesto Che Guevara’nın hayattayken kağıda dökülen son sözleriydi bunlar. Yakalanışından bir gün önce Che’yi Bolivya ya sürükleyen şey ve orada amaçladığı neydi?
Che’nin Bolivya yolculuğu hakkında çok şey yazılıp çizilmiştir. Kimisi Che’nin Bolivya’da bir devrim amaçladığını fakat, Bolivya’da bir devrim için gerekli olan şartların mevcut olmadığı, Bolivya yolculuğunun bir hata olduğunu vs. kimi kesimler tarafından ifade edilmiştir. Peki durum bu kadar basit midir? Che’nin “Benim Büyük Amerikam” dediği Latin Amerika’da Kıtasal bir devrim hayali ve bu çerçevede Bolivya yolculuğunun önemi bu kadar basit değildir.
Ernesto Guevara de le Serna’nın “Che” olmaya uzanan yolu tıp öğreniminin son döneminde yakın arkadaşı Alberto Granado ile çıktıları motorsiklet yolculuğu ile başlar. Bu yolculuk sırasında bütün kıtayı dolaşırlar. Bu yolculuk, genç doktorun bilincinde geri dönülmez bir sıçrama yaratmıştır. Latin Amerika halklarının ne kadar ağır şartlarda yaşadıkları, yoksulluktan dolayı kapıldıkları bulaşıcı hastalıklar Guevara’da “Büyük Amerika Devrimi” fikrini ilk filizlendiren noktalar olmuştur. Annesine yazdığı bir mektupta “kapitalist ahtapotların tüm kolları kesilinceye dek durmamaya yemin ettim” diyerek geleceğe dair ip uçları vermiştir.
Tıp öğrenimini tamamladıktan kısa bir süre sonra Guevara, tekrar “Büyük Amerika” hayalinin yolunu tutmuştur. Çok geçmeden ileride evlenceği Hilda Gadea ile tanışmıştır. Hilda o dönemde Ernesto’ya göre Marxist literatüre daha hakimdir. Hilda’nın Ernesto Guevara’nın Marxizmi kavramasında çok önemli bir payı olduğunu söyleyebiliriz.
Aradan geçen zaman içerisinde Guevara, bilinçli bir bilimsel sosyalist olmuş, artık iyiden iyiye kafasında ki mücadele çizgisini oluşturmaya başlamıştır. Bu sırada Mexika’da Fidel Castro ile tanışmış, onun Küba’da gerilla mücadelesini örgütleyecek çekirdek kadrosuna katılmaya ikna olmuştur. Ama bir şartla Zamanı geldiğinde Fidel, ona devrimi tüm Latin Amerika’ya yayması için müsaade edecektir.
En nihayetinde Küba’da yürüyen gerilla savaşı içerisinde Ernesto “Che” Guevara mücadelenin en kritik mevzilerinde muazzam bir başarı göstermiş ve devrimin en önemli komutanlarından biri olmuştur. Cephedeki komutanlık başarısını ülkenin her alanında sergileyen Che Küba’nın kalkınması için tüm ülkeyi adeta “Sierra Maestro” haline getirmiştir. Aynı zamanda Che, Küba devriminin en belirleyici ideolojik öncüsü olmuştur. Tabi ki bu CIA’nın da gözünden kaçmamıştır. CIA’nın raporlarında Che için “Fidel Castro’yu yönlendiren radikal beyinli komünist” olarak ifade edilmiştir. Bu arada yeri gelmişken belirteyim. CIA’nın belgeleri içerisinde en kalın olan dosyaların başında Che’nin dosyası gelmektedir.
Yıl 1965’e geldiğinde Che, ortadan kaybolur. Kimse nerde olduğunu bilmemektedir. Che devrimi Latin Amerika’ya yaymak için mi ortadan kaybolmuştur? Che’nin nerede olduğu çok sonradan öğrenildi. Che Kongo’dadır. O dönem Cezayir devlet başkanı olan Ahmed Bin Bella şöyle demiştir “Afrika’da hüküm süren durumun büyük devrim potansiyeline sahip görünmesi, Che’yi Afrika’nın emperyalizmin zayıf halkası olduğu sonucuna itmiştir. O da artık çabalarını Afrika’ya yönlendirmeye karar verdi ”Fakat Afrika macerası çok sürmeden hezimetle sonuçlanmıştır. Bu dönemde veda mektubunun Fidel Castro tarafından halka okunması büyük bir hayal kırıklığı yaratmıştır. Başladığı işi bitirmek üzere Küba’ya son kez dönmek zorundadır.
Gizlice Küba’ya döner. Kılık değiştirmiştir. Artık devrimi Latin Amerika’ya yayma zamanı geldiğini düşünmüştür. Ailesiyle vedalaşır. En küçük çocuğu babasını tanımamıştır bile.
“Büyük Amerika” devrimi için yola çıkmıştır. Che’nin bundan sonraki kimliği Ramon Benitezdir. Ramon Bolivya günlüğünü yazmaya başladığında 7 Kasım 1966’dır. Amaç Bolivya’yı bir gerilla üssü haline getirmektir. Latin Amerika’nın diğer ülkelerinden gelecek gerillaları eğitecek bir üs olarak işlev görecek, Şili’den, Arjantin’den, Peru’dan ve diğer ülkelerden gelen gerillalar kendi ülkelerinde gerilla mücadelesini örgütleyeceklerdir. Fakat işler yolunda gitmez. Bölgede gerillanın olduğuna dair söylentiler başlamıştır. Bolivya hükümeti ve CIA harekete geçmiştir. Zaten Bolivya hükümeti demek CIA demektir. Öyle ki Bolivya içişleri bakanı Antonio Arguedas bizzat CIA’nın maaş bordrosunda kayıtlı bir isimdir. Bu süreçte gerilla çok kayıp verir. Kalanlar arasında kopukluk oluşmuştur.
8 Ekim 1967 tarihinde Che, çatışmadan yaralı olarak çıkmış, bir okulda tutsak edilmektedir. Sorgusuna Bolivya hükümeti yetkilileri ve CIA adına Felix Rodriguez katılır. Che’nin tutsak edilmesinin ileride siyasi baskılara neden olabileceği gerekçesiyle infazına karar verilir. 9 Ekim 1967’de katledilir ve cesedi bir hava alanı arazisine gizlice gömülür.
Peki hayata 39 yaşında veda eden ve hala dünyanın her yerinde devrim ateşinin en önemli simgelerinden olan Che’nin yaşam hikayesine bakınca ne görüyor sunuz? Kimileri ayakları yere basmayan bir maceraperest görüyor olabilir belki ama ben, tüm ayrıcalıklı konumunu geride bırakıp “iki…üç…daha fazla devrim” amacıyla sınır tanımaz bir mücadele azmiyle devrimciliğin en önemli portresini oluşturduğunu düşünüyorum. Son söz Che’nin “Buraya beni öldürmeye geldiğini biliyorum. Vur beni korkak, yalnızca bir adam öldürmüş olacaksın.“